Dünyanın birçok ülkesinde dağınık bir biçimde yaşamakta olan Yahudi Kavmi büyük zulümlere ve katliamlara muhatap olduktan sonra kendi kutsal kitapları olan Tevrat’a göre kendilerine vaad edilmiş topraklarda bir devlet kurmak üzere bugünkü Filistinlilerin yaşamakta olduğu Araplardan toprak satın almaya başlayarak işe koyuldular.
Esasen Yahudi halkı ile Kürd halkının kaderleri birbiriyle büyük bir benzerlik gösteriyor olmasına karşılık kendilerine ait topraklarda bir Devlet sahibi olmak üzere yaptıkları mücadele biçimi ve uyguladıkları strateji tamamıyla birbirinden çok farklıdır. Yahudiler bir millet olarak kendi ulusa meselelerini 1. Plana alarak ve hiçbir ideoloji ve öğretinin etkisine girmeden bir Devlet sahibi olabilmek üzere topyekûn bir ideal etrafında toplanarak bütün imkan ve kabiliyetlerini kurmak istedikleri Milli ve Dini Devlet uğruna adeta bir seferberlik ruhuyla hareket etmişlerdir.
Ayrıca Yahudiler kendilerini tarihte yapılmış bütün haksızlık ve zulümlerin mağduru göstererek ortaya koydukları mücadelelerini hep meşru zeminlerde tutmayı büyük bir ustalıkla yönetmişlerdir. Yahudi halkı bu Devletleşme mücadelesinde ekonominin kendilerine büyük avantajlar sağlayabileceğinin bilinciyle ve başkalarına muhtaç kalmamak üzere tüm ticari faaliyetlerin içinde bulunmuş bu arada özellikle silah ve enerji sektörüne büyük ağırlık vererek Dünya Devletlerinin siyasi karar mekanizmalarında ciddi bir etkinliğe sahip olmuşlardır. Mevcut İsrail Devletinin kurulmasının hikayesini böylece özetleyebiliriz.
Özellikle 1. Paylaşım Savaşında o dönemin Dünya hakim güçleri olan İngilizler ve Fransızlar Araplara 23 Devlet kurdurmalarına karşılık Filistinlilere bir Devlet statüsü tanımayarak 2. Paylaşım Savaşı sonrası Yahudi Kavminin düşünce ve emellerine büyük bir olanak sağlamıştır. İşte bu gelişmelerin sonucunda Filistin halkı Arap Devletlerinin muhtelif çelişkilerinde adeta taşeron bir örgüt olarak kullanmış ve farklı tarihlerde farklı olaylarda kendi çıkarları uğruna kullanarak süreç içerisinde Filistinlilerin Devlet kurma iddialarını yozlaştırarak ve Filistinlileri kendi aralarında parçalayarak birliklerini bozmuş ve Filistin Davası böylece dejenere edilerek etkisizleştirilmiştir.
Arap Devletleri ve onların başındaki iktidarlar ellerine geçirdikleri büyük sermayelerini ve saltanatlarını korumak ve devam ettirebilmek için adeta ABD ve Batı Dünyasının kölesi durumuna düşmüşlerdir. Bu nedenle artık Filistinlileri kendiler için büyük bir çıbanbaşı ve engel olarak gördüklerinden dolayı mevcut İsrail Devletiyle iyi ve dostane ilişkiler geliştirmenin peşine düşmüşlerdir dolayısıyla bu son Hamas saldırısı ve devam etmekte olan savaş durumu öyle görünüyor ki Filistinlilerin büyük kayıplar vermesiyle sonuçlanacak ve sözde Filistinlilere sahip çıkma Devlet hikayeleri hiçbir sonuç vermeyecektir.
İşte Ortadoğu’da bugün devam etmekte olan hadiseler ve Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi olaylarının gelişimine göre Kürd siyasetinin bu hadiseleri değerlendirerek ona göre doğru bir pozisyon almaları gerekmektedir. Dolayısıyla bu savaş hali risk ve fırsatları değerlendirme süreci olarak görülmelidir. Umuyor ve temenni ediyoruz ki Kürd siyaseti bu tarihi gelişmeler ve Ortadoğu’da yaşanan olaylardan büyük bir ders çıkararak birlik ve beraberlik içinde Akl-ı Selim’i öne çıkararak hali hazırdaki maceracılığı ve başkalarına hizmet etmeyi terk ederek kendi Milli meselesini önceleyen yeni ve doğru bir siyasette karar kılarak Kürd halkının kurtuluşuna yönelik bir çaba ve çalışma süreci başlatırlar.
Kendi halkının hizmetkarı olmak her zaman başkalarının kölesi olmaktan elzem ve kutsaldır.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.