Bıruki Aşiretinden Temoçin Ailesinin Erivan’dan Meclis-i Mebusan’a ve TBMM’ye Uzanan Siyasi Öyküsü

Mehmet Emin Bey, takriben 15 yaşında iken, ailesinden ve mensubu olduğu Bıruki aşiretinden koparak, tek başına Kafkasya’nın Erivan (Rewan) bölgesinden Bingöl’ün Genç kazasına gelir. Böylece Erivan’dan Bingöl’e uzanan yolu, duraksamadan payitaht İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’a kadar devam eder.

Mustafa Balbal

26.08.2022, Cum | 13:38

Bıruki Aşiretinden Temoçin Ailesinin Erivan’dan Meclis-i Mebusan’a ve TBMM’ye Uzanan Siyasi Öyküsü
Makaleyi Paylaş

İttihat Terakki iktidarı döneminin Kürdler açısından en yıkıcı yanı olan, İttihatçı-Ermeni işbirliği politikası, Kürdlerin can ve mal güvenliğini tamamen tehlikeye sokmaktaydı. O nedenle, birçok Kürd ileri geleni, iktidarın bu yönlü politikalarını cesurca sorgulamaktaydı. Bu şahsiyetlerden biri de Osmanlı Meclis-i Mebusan’da dört dönem mebusluk yapan Bıruki aşiretine mensup Mehmet Emin Bey idi. Bu bakımdan, Mehmet Emin Beyin biyografisine etraflıca bakmakta yarar vardır.

Mehmet Emin Bey, takriben 15 yaşında iken, ailesinden ve mensubu olduğu Bıruki aşiretinden koparak, tek başına Kafkasya’nın Erivan (Rewan) bölgesinden Bingöl’ün Genç kazasına gelir. Böylece Erivan’dan Bingöl’e uzanan yolu, duraksamadan payitaht İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’a kadar devam eder.

Mehmet Emin Beyin ailesi de tıpkı tüm Bıruki’ler gibi, 1700’lerin başlarında Karacadağ’dan Erivan’a uzanan yolculuğu zor koşullar içerisinde gerçekleşir. Mehmet Emin Beyin de Erivan’dan Bingöl’ün Genç kazasına uzanan dönüş yolculuğunun aksiyonel öyküsü de bir o kadar mihnetli ve ilgi uyandırıcıdır.

Sayısızca aşiretin hayvancılık nedeniyle yazlakladığı Karacadağ yaylalarında, 1700’lerin başlarında yaşanan bir olay nedeniyle birkaç Osmanlı askeri öldürülür. Bu nedenle Osmanlı ordusu, tüm aşiretleri Karacadağ’dan uzaklaştırarak Karacadağ’ı adeta insansızlaştırır. Devletin kapıldığı infial nedeniyle, aşiretlerin birçoğu güneye doğru göç ederken, bazıları da sürüleriyle beraber kuzeydeki Şerefdin dağlarına çekilir. Kuzeye doğru göç eden aşiretlerden biri de kuşkusuz Bıruki aşiretidir. Bu aşiret, Malazgirt’e bağlı Nordin, Alyar, Dıgnuk, Kasımi ve civarındaki diğer köylere yerleşir. Yirmi yıl kadar Malazgirt’in bu bölgesinde kaldıktan sonra, Kafkasya’nın Rewan bölgesine doğru tekrar göç etmeğe başlar. Göç sürecinde, zaman-zaman yorulanlardan bazıları göç kervanını terk ederek, yol güzergahındaki Malazgirt, Ağrı, Iğdır ve Kars bölgelerinde kalır. Bıruki aşireti, bir kısım mensubunu ardında bıraksa da birçoğu bu göç serüveninin zor koşullarına katlanarak, son durak olan Erivan bölgesine ulaşır.

1877’de başlayıp 1878’de biten ve 93 harbi olarak tarihe kazınan Rus-Osmanlı savaşı, Bıruki aşiretinin de nicel yapısını kısmen sarsar. Böylece, Bıruki aşireti Kürdlerinden çok az sayıda aile, Rewan bölgesini terk ederek Osmanlı topraklarına geri döner. Dönenlerden biri de, aşiretin tanınmış isimlerinden Aslan Alp’in babası Hamit Beydir. Bilinen diğer geri dönenlerden biri de, Mehmet Emin Beydir. 15 yaşında olan Mehmet Emin Bey, tek başına Erivan’dan yola koyularak, Bingöl’ün Genç (Darahınê) kazasına kadar gelir ve oraya yerleşir. Daha sonra Genç’e bağlı Arzeng köyü Zaza Kürdlerinden Hatice Hanım’la evlenir. Bu evlilikten Muhittin, Şefika ve Refika isminde üç çocuğu olur.

Eğitim durumu hakkında herhangi bir açıklayıcı bilgi bulunmayan Mehmet Emin Beyin, bir dönem Sason Kaymakam vekili olarak görev yaptığı da söylenmektedir. Daha sonra, Osmanlı Meclis-i Mebusan’da dört dönem mebusluk yapar. Ancak bu baş döndürücü siyasi öyküsünün arkasında yatan fevkaladelik hakkında herhangi bir somut bilgi bulunmamaktadır.

İttihat Terakki-Ermeni ittifakı döneminde, Kürd topraklarının Ermeni toprağı olduğu yönünde öne sürülen Ermeni iddialarına karşı, Genç kazası mebusu Mehmet Emin Bey, 11 Temmuz 1912 tarihinde Meclis-i Mebusan’da önemli bir konuşma yapar. Konuşmasında: “Bitlis ve Sason toprakları zaten tarih boyunca Kürdlerindi. Ermenilerin sadece üç köyü vardır. Kürdler, topraklarını çiftçi olanların (Ermenileri kastetmektedir) ellerine hafirlik (işlemek) adına vermişlerdir” diyerek, bu toprakların tarihsel sahiplerinin Kürdler olduğunu söyler.”(1)

1914 tarihinde Mele Selim önderliğinde Bitlis’te baş gösteren Kürd isyanına destek verdikleri nedeniyle idama çarptırılan Şeyh Şahabeddin ve Seyyid Ali(Kamuran İnan’ın dedesi)’nin idam edilmemesi için, Mehmet Emin Bey devlet nezdinde oldukça çaba sarf eder. Ancak sarf ettiği tüm çabaları, idamları engellemeye yetmez.(2)

İttihat Terakki-Ermeni işbirliği döneminde, Kürd ileri gelenlerinin Ermeniler tarafından iftiraya uğratılıp tutuklatıldığı dönemlerde, Mehmet Emin Bey de, ilgisi olmadığı halde, bir cinayetle suçlanıp hapse atılır. Ancak Kars’ın Bıruki’lerinden olan Muş Mutasarrıf’ının yardımıyla hapis cezasından kurtulur.

Celal Bayar’la da sıkı bir dostluğu olan Mehmet Emin Beyin yolu, bir gün Mustafa Kemal’le de kesişir. Mebus olduğu dönemlerden bir gün, Diyarbakır’ın Sêrtê köyüne misafir olur. O sıralar Diyarbakır’da bulunan Mustafa Kemal, bu durumdan haberdar olur ve köye gelerek Mehmet Emin Beyi ziyaret eder. Mehmet Emin Beyin üç yaşındaki Muhittin isimli çocuğunu kucağına alır ve sever. Aslında bebek Muhittin için, Mustafa Kemal’in dizine oturup sevilmesi, ilerde tüm yaşamını olumlu yönde etkileyecek bir şans olacaktı.

Mehmet Emin Beyin yaşam grafiğinin başarılarla bezeli olmasının nedenlerinden biri de belki yaşamının bir tarafında eksilmeyen hatarlı olayların etkisi olabilir. Hatarlı yaşamının kesitlerinden biri de Meclis-i Mebusan’ın İngilizler tarafından basılması olayıdır. Bu olay, tarihe geçmiş en önemli siyasi hadiselerden biri olarak bilinir. İngilizler, 16 Mart 1920 tarihinde, Meclis-i Mebusan’ı basarak Mehmet Emin Beyin de içinde bulunduğu birçok mebusu Malta’ya sürgün eder. Diğer bir kısmını ise tutuklar. Bitlis’in nüfuzlu ailelerinden Çizmecizade’lerin yardımıyla Mehmet Emin Bey, bir müddet sonra Malta’dan İstanbul’a döner ve kısa bir süre sonra da İstanbul’da vefat eder. Ancak mezarının nerde olduğu hakkında, herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Mehmet Emin Beyin vefatından sonra, bu defa oğlu Muhittin Bey siyaset arenasında görünüp fırtınalar estirmeğe başlar. Muhittin Bey, İstanbul’da Ticari İlimleri okumuş üniversiteli bir gençtir. Hem Mehmed Emin Beyin oğlu oluşu nedeniyle, hem de iki kız kardeşinin Pêçar Beyleriyle evli oluşu nedeniyle, nüfuz alanını oldukça genişletmiştir. Bu nüfuzlu yönü nedeniyle, ilerde yaşamının birçok alanında göstereceği aksiyonlarla isminden sıkça söz ettirecekti. Muhittin Beyin, Ekrem, Aydın, Muazzez ve Müzeyyen adında dört çocuğu vardı.

28 Haziran 1923 tarihinde yapılan TBMM ikinci dönem seçimlerinde, Halk Fırkası Bölge Başkanı Mehmet Göker tarafından Genç kazasında milletvekili adayı olması önerilir. Mehmet Göker, Mustafa Kemal’e telgraf çekerek, Muhittin Beyin, mebus Mehmed Emin Beyin oğlu olduğunu ve bebek iken dizine oturduğunu anlatıp milletvekili olması için rica eder. Mustafa Kemal o olayı hatırlar ve Muhittin Beyin derhal aday olmasını söyler. Böylece Mustafa Kemal’le diyalogu gelişen Muhittin Beyin yaşı küçük olduğundan, yaş tashihi yapar ve aday olur. Meşakkatli bir seçim süreci yaşayan Muhittin Bey, seçimi kazanarak Genç kazası milletvekili olarak parlamentoya girer.

1926 Kürd Beyleri sürgününde Pêçar Beylerinden ve aynı zamanda Muhittin Beyin eniştesi olan Mustafa Beyin de sürgünü çıkar. Muhittin Bey, eniştesi Mustafa Beyin sürgününü durdurmak için Mustafa Kemal’den randevu alır ve beraberinde Mustafa Beyi de götürür. Mustafa Bey, kendini Mustafa Kemal’e af ettirmek için, görüşme esnasında Kürdlere hakaretler ederek karalamaya başlar. Mustafa Kemal onun bu davranışını samimi bulmaz ve derhal odadan çıkmasını söyler. Mustafa Kemal, Muhittin Beye dönerek, Mustafa Beyin kişiliğinden rahatsız olduğunu ve bu nedenle ondan uzak durmasını tavsiye eder.

1 Kasım 1927 TBMM üçüncü dönem milletvekili seçimlerinde Muhittin Bey tekrar aday olmak ister. Fakat, Mustafa Kemal’in vetosuna takılır. Çünkü İsmet İnönü’yle yakın olan herkes bu vetodan nasibini almıştı. Kısa bir süre sonra, Muhittin Beyin, Mustafa Kemal’i ziyaret etmesiyle vetodan kurtulur ve tekrar aday olur. Üçüncü dönem seçimlerinde, bu defa Bitlis milletvekili olarak ikinci kez parlamentoya girmeyi başarır.

1935 tarihinde çıkan soyadı kanunuyla Temoçin soyadını alarak, artık Muhittin Temoçin olarak tanınır.

Muhittin Temoçin, iki dönem milletvekilliği yaptıktan sonra, Ankara’dan memleketi Genç’e döner. Solhan(Boğlan)’da uçsuz bucaksız araziler alarak Solhan’a taşınır. Aldığı arazisinde bir köşk yaptırarak genç yaşta bir nevi inzivaya çekilir. Çünkü giderek artan itibarı, bazı çevrelerde rahatsızlık yaratmıştı. Aksiyonel bir yaşamı olan Muhittin Temoçin, aynı zamanda sıkı bir sigara tiryakisiydi. Evin içinde sigara pek içmediğinden, gece vakti sigara içmek için dışarı çıkar. 19 Mayıs 1938 gecesinin zifiri karanlığını aydınlatan sigara ateşi, onu daha da hedefe oturtmuştu. Gecenin sessizliğini bozan birkaç kurşunla oracıkta öldürülür. Pusuya yatan kişi yada kişilerin kim olduğu hakkında herhangi bir ip ucuna hiçbir zaman rastlanmadı.

Muhittin Temoçin’in büyük oğlu Ekrem Temoçin’in daha sonra okul velisi olacak ve aynı zamanda dönemin Doğu İlleri Jandarma Komutanı Orgeneral Kasım Selçuk (Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk’un babası) cinayet olayını yakından takip eder, fakat sonuca ulaşamaz. Yine Doğu İlleri Emniyet Genel Müdürü ve aynı zamanda Muhittin Temoçin’in akrabası olan Pertev Saraç(daha sonra dört dönem Trabzon milletvekili oldu)da bu cinayetin aydınlatılması için çok çaba harcar. Fakat tüm çabalara rağmen, failler bulunamaz.

Muhittin Temoçin’in vefatından yıllar sonra, bu defa büyük oğlu Ekrem Temoçin siyaset sahnesinde görünmeye başlayacaktı. Ekrem Temoçin, dört yaşında iken annesini, sekiz yaşında ise babasını kaybeder. İlkokulu Solhan’da okur. Muş’ta ortaokula başlasa da okulu yarıda bırakır ve Bitlis’teki akrabası olan postacı Bahri Bingöl’ün (CHP milletvekili Tekin Bingöl’ün dedesi) evine taşınarak, Bitlis’te ortaokula devam eder. Liseyi ise, halasının Urfa’da oturması nedeniyle Urfa’da okur.

Ekrem Temoçin, erken yaşlarda anne ve babasını kaybettiği için, ailesinin ve aşiretinin sosyolojisini detaylı şekilde öğrenemez. Daha sonraki yıllarda, ailesi ve aşiretiyle ilgili bilgileri kısmen çevresinden öğrenmeye çalışsa da, istenilen bilgilere ulaşamaz.

Ekrem Temoçin, 1955 mahalli seçimlerinde Bingöl’ün Solhan kazasında belediye başkanı olmak ister. Fakat yaşının küçük olması nedeniyle aday olamaz. Dönemin Bingöl valisi Cenap Aksu, kendisine yol göstererek, yaş tahsisi yapmasını önerir. Bu nedenle, Ekrem Bey yaş tahsisi yapar ve aday olur. Vali, seçim sürecinde de kendisine oldukça yardımcı olur. Girdiği seçimi kazanarak Solhan kazasının belediye başkanı olur. Böylece Türkiye’nin en genç Belediye Başkanı olarak koltuğa oturan ilk kişi olur. Daha sonra evlenerek, biri erkek, dördü kız olmak üzere beş çocuğu olur.

Ekrem Temoçin, 1956 tarihinde Solhan Belediye Başkanı iken, Bingöl’ü temsilen Türkiye Belediyeler Birliği toplantısına katılmak üzere Ankara’ya gelir. Hoyti(Xoyti)’li Musa Beyin oğlu Medeni Bey de Belediye Meclis Üyesi sıfatıyla Muş’u temsilen toplantıya katılır. Bölgeden toplantıya katılan Ekrem Temoçin ve Medeni Beyin de içinde yer aldığı kalabalık bir heyet Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı Köşkte ziyaret eder. Celal Bayar, aynı zamanda Ekrem Temoçin’in mebus dedesi Mehmet Emin Beyin yakın ahbabıdır. O nedenle, orada bulunan heyetin içinde en fazla Ekrem Temoçin’le ilgilenir. O sırada, Medeni Bey, kesilen maaşıyla ilgili Celal Bayar’a talepte bulunarak: efendim ben daima devlete hizmet ettim, fakat benim 50 not maaşımı kesmişler, bu konuda yardımınızı rica ediyorum der. Celal Bayar ise, Medeni Beyi azarlayarak, senin maaşının sırası mı der ve elini tuttuğu Ekrem Temoçin’le sohbet etmeye devam eder.

Şeyh Said’i yakalatan Binbaşı Kasım da tıpkı Medeni Bey gibi, Kürdlere yaptığı fenalıklar nedeniyle maaş almaktaydı. Bir müddet sonra onun da işi bitmiş ve maaşı kesilmişti. O da İsmet İnönü’ye ulaşarak şikayetini dile getirirken tıpkı Medeni Bey gibi azarlanıp kapı dışarı edilmişti. Çünkü kendi halkına fenalık eden bir kişi, başkasına da fenalık edebilme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, bu tür tiplere hava pusluyken ihtiyaç duyulur, pus dağılınca da kapı dışarı edilirler!

Medeni Bey, tüm yaşamını Kürdlere zarar vermekle geçirmiştir. Seyidhan ve Elican’ın isyanında da alenen muhbirlik ve öncülük ederek, birçok Kürdün öldürülmesinde rol almıştı. Diğer yandan, kendisine verilen bir talimatla, kuzey Irak’ta bulunan Kör Hüseyin Paşa ile oğlu ve yeğenini öldürüp Türkiye’ye geri dönmüştü. Kör Hüseyin Paşanın abisi Sultan Beyin torunu olan Mehmet Bey, otuz yıl sonra Muş’ta Medeni beyi bulup silahla öldürerek dedesinin intikamını almıştı.

Tekrar konumuza dönersek, Ekrem Temoçin 1969’da Adalet Partisi Bingöl il başkanı olur. Aynı yıl Süleyman Demirel’in önerisiyle milletvekili adayı olur. Fakat ön seçimlerde yedi delegenin maksatlı şekilde “Temoçin” soyadını “Demirci” olarak yazmaları nedeniyle, birinci sıradan ikinci sıraya düşer. Bu durumdan rahatsız olunca, partisinden istifa ederek bağımsız milletvekili adayı olur.

İl başkanı olduğu sıralarda, önemli bir Şeyh suikastla öldürülmüştü. Tüm araştırmalara rağmen bu cinayetin failleri bulunamamıştı. O sıralar il başkanı olan Ekrem Temoçin, aday olmak isteyen Sıddık Haydar adındaki bir kişinin adaylığını eksiklikler nedeniyle kabul etmemişti. Adaylığı veto edilen Sıddık Haydar ise, işlenen cinayetin faili olarak kasten Ekrem Temoçin’i işaret eder. Bu nedenle Ekrem Temoçin, seçim günü gözaltına alınır. İddialar asılsız çıkınca iki gün sonra tekrar serbest bırakılır. Seçimden bir kaç gün sonra yapılan oy tasnifinde, bağımsız milletvekili seçilecek kadar oy aldığı anlaşılınca, seçim kuruluna dilekçe vermesi gerektiği kendisine iletilir. Ancak, itiraz dilekçesini seçim kuruluna geç vermesi nedeniyle itirazı kabul edilmez ve böylece bağımsız olarak kazanmış olduğu milletvekilliğini kaybetmiş olur.

Politize olmuş bir aileden gelen Ekrem Temoçin, bu kez Turgut Özal’la yolu çakışır. 12 Eylül darbesi döneminde Gaziantep hava alanında tesadüfen Turgut Özal’la karşılaşır ve uzun sohbetler ederler. Sohbetleri uçakta da devam eder. 1983 genel seçimlerine gelindiğinde Turgut Özal onu partisine davet eder. O dönem, Anavatan Partisinin aldığı karara göre tüm il başkanları birinci sırada aday olması gerekirken, Turgut Özal’ın talimatıyla Bingöl bu kararın dışında bırakılır. Böylece Ekrem Temoçin birinci sıraya alınarak il başkanına ikinci sırada yer verilir. Kesin listelerin seçim kuruluna verilmesinden sonra, Milli Güvenlik Kurulunun aldığı anti demokratik bir kararla, Türkiye genelinde, politik ailelere mensup tüm adayların adaylığı veto edilir. Bu nedenle Ekrem Temoçin’in listedeki yeri boş kalır. Böylece Anavatan Partisi, aldığı 212 sandalyeden bir eksilerek 211 sandalyeyle meclise girer. Bu durum uzun süre ülkenin gündemini meşgul ederek, Ekrem Temoçin’in siyaset dünyasında daha da tanınmasına yol açar. Milletvekili listesinde yeri boş kalan Ekrem Temoçin, Turgut Özal tarafından ÇUKO Birlik yönetim kurulu üyeliğine getirilir. Kardeşi Aydın Temoçin ise, başka bir şirketin yönetim kurulana atanır.

1991 genel seçimlerine gelindiğinde ise, Süleyman Demirel’in direktifiyle, Melik Fırat ve Necmettin Cevheri, Ekrem Temoçin’le görüşerek onu DYP’ye davet ederler. Ekrem Temoçin bu iki dostunu kıramadığından bu teklifi kabul etmek durumunda kalır. Böylece Süleyman Demirel’in Bingöl’de Ekrem Temoçin’e adam gönderdiği duyumları kulaktan kulağa yayılır. Bu duyumları alan Turgut Özal, Ekrem Temoçin’le hemen yollarını ayırarak onu ÇUKO Birlik yönetim kurulundan çıkarır.

Anavatan Partisiyle yolu tamamen ayrılan Ekrem Temoçin, 1991 genel seçimlerinde DYP listesinde İstanbul üçüncü bölge, dokuzuncu sırada aday olur ve tercihen seçilir. Fakat DYP il barajına takılınca, bir kez daha parlamentoya giremez. Yine 1994 seçimlerinde tekrar DYP’de İstanbul dördüncü bölge, altıncı sırada aday olur. Beşinci sıradaki aday seçilir, fakat sıra ona gelmez.

Kardeşi Aydın Temoçin de siyaset arenasında kısmen görünerek 1969 seçimlerinde Solhan Belediye Başkanı seçilir. Daha sonraki dönemlerde milletvekilliği için adaylığa soyunsa da ağabeyi Ekrem Temoçin, onun daha fazla siyasete girmesini uygun görmez. Böylece, Temoçin ailesinin bir asırdan fazla süren siyasi serüveni şimdilik noktalanmış gibi görünüyor.

Ankara’da bazen görüştüğüm Kars Bıruki’lerinden eski devlet bakanı Mehmet Alp ağabeyle bir görüşmemizde, Temoçin ailesi hakkında bana bazı bilgiler aktarmıştı. Hem Mehmet Alp, hem Ekrem Temoçin’in anlatımına göre, Mehmet Alp’in babası Aslan bey, 1950’lerde Temoçin ailesini araştırır ve bulur. Ailenin büyüğü olan Ekrem Temoçin’le diyalogları böylece kesintisiz şekilde devam eder. Baş döndürücü bir geçmişi olan bu ailenin yaşam serüveni tabiatıyla benim de dikkatimi çekti. Böylece Mehmet Alp beyin vasıtasıyla bu ailenin büyüğü olan 92 yaşındaki Ekrem Temoçin’e ulaşıp Ankara’daki bürosunda kendisiyle birkaç kez sohbet etme fırsatı buldum.

Aristokrat bir aileden geldiği, nazik davranışından sezilen Ekrem Temoçin, tüm nezihliğiyle misafirlerini doğal bir atmosferde güler yüzle karşılar ve geçmişi yad eden derin sohbetler yapar. Uzun yıllara sığdırdığı boralı geçmişini mizahi bir üslupla hasbıhal ederken hem güldürür hem de insanı derin düşüncelere sevk eder. İlerlemiş yaşına rağmen, son derece dinç ve güçlü bir hafızası vardır. Her gün düzenli bir şekilde bürosuna gelir ve misafirleriyle sohbetler eder. Böylece zamanının çoğunu bürosunda geçirir. Bürosunda oldukça dikkat çekici ve otantik dokular hâkimdir. 1950’lerin izlerini taşıyan mobilyalarla döşeli olan bürosu, adeta yetmiş yıl öncesinin atmosferini insana solutarak büyülüyor. Böylece, yetmiş yıllık siyasi öyküsünün izlerini taşıyan resimler, eşyalar ve anılar, insanı geçmiş yılların bozulmamış natürelliğinin lezzetine vardırıyor.

Ekrem Temoçin, 1950’lerde milletvekili olan Hamit Kartal ile, 1965’lerden itibaren milletvekili olan Kinyas Kartal ve senatör Fevzi Kartal’la da geçmişte mecliste zaman–zaman görüştüğünü söyledi. Kürd sorunuyla ilgili sorulara oldukça iç çekerek cevaplar verdi. Kürdlerin mazlum bir halk olduğunu, her türlü insani haklarının verilmesi gerektiğini ve gerek Irak’ta olsun gerekse Suriye’de olsun, Kürd’lerin mutlaka bir statüsünün olması gerektiğini söyledi. Kürdlerin elde edeceği herhangi bir statü, asla Türkiye’nin zararına olmadığını ve bundan korkulmaması gerektiğini söyleyerek, konuşmasını sonlandırdı.

Ekrem Temoçin ağabeyin bize aktardığı bu değerli bilgiler nedeniyle, kendilerine teşekkür eder, sağlıklı ve uzun ömürler diliyoruz.

Kaynak:

1-Kürt-Ermeni Coğrafyasının Sosyopolitik Dönüşümü 1908-1914, s.249 (S.Ulugana).

2-Kürt-Ermeni Coğrafyasının Sosyopolitik Dönüşümü 1908-1914, s.338, dip not.246 (S.Ulugana)

Mustafa BALBAL

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
5780 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:38:29

Mustafa Balbal

Yazarın Önceki Yazıları

Ağrı İsyanında Öldürülen Şêx Tahar’ı 91 Yıl Sonra Hatırlamak! Ekolojist HDP Üç Maymunu Oynuyor Selahattin Demirtaş’ta Liderlik Vasfı Var mı? Kürd Tarihi ve Sosyolojisi Bazen Abartılıyor 1916- Kürd Soykırımı Kürdolog Halil Hayali Kimdir? Ramazan Davulculuğu Geleneksel Faşizmdir 140 Yıllık Mültecilikten Tetikçiliğe Çerkes’ler… Aşiret Derneklerinin Sakıncaları Ve Aşiret Sosyolojisi Şêx Faxri Bokarki’nin Direniş Öyküsü Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -8- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -7- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -6- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -5- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -4- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -3- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -2- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -1- HDP ile CHP’nin Muhataplık Paradoksu Atatürk Laik’miydi? Türkiye’de Kemalist Irkçılığın Sosyolojisi ve PKK Faktörü Yahudi-Arap Çatışması ve Kürd’ler Ermeni’ler Kimdir, Neden Toprak Sattılar? 1 MAYIS VE KALIN ENSELİLERİN İSTİSMARI Ermeni’ler Nekadar Kürd Öldürdü? Seyidxan ile Elican’ın İsyan Öyküsü ve İTC-Ermeni İşbirliği 2. bölüm Seyidxan ile Elican’ın İsyan öyküsü ve İTC-Ermeni İşbirliği Mele Mıstefa Barzani’ye saldırmak ahlâki değil Mahabad Kürd Cumhuriyeti gibi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni de Yıkmaya Çalışıyorlar Şeyh, Tarikat ve Kürd’ler ''Seyyid'' kimdir? Ve Kürd’ler… Bir Zamanlar Erivan Radyosu Kürd’lerin Devlet Olamayışının Faktörel Kronolojisi Ezidi Soykırımcısı IŞİD'in referans kodları 33 Kurşun Yahudi Jenosid'inin dün ve bugününe Kürd'lerin bakışı Dengbêj Seyidxan’ê Boyağçi’nin Cenazesinde Görülen Vefasızlık HDP'nin Yürüyüşü ve Demokrasi Çıkmazı Feridun Yazar'ı Anmak ve Anlamak Ahlât Selçuklu Mezarlığı söylemi ütopik bir söylemdir Kızıl Kürdistan'da Ermenistan'ın Vahşet Anatomisi
x