Hesap Vermeye Açık Olmak!

Şimdi H. Turhaliyi ve R. Maraşli‘yi geriye dönüp, söyledikleri yeniden okumaya davet ediyorum., bir de S. Demirtaş’ın savunmasındaki „hendek“lere ilişkin söylediklerini okusunlar. Yüzlerce örneğe gerek yok, bana „Nereye varacak bu sonuç biliyor musunuz“ sorusunun cevabını versinler.

Şeyhmus Özzengin

14.01.2024, Paz | 12:33

Hesap Vermeye Açık Olmak!
Makaleyi Paylaş

Hendeklerde planlanan Kurd milli dinamikleri imha ve yıkım ile ilgili, o dönemde köşemde şu satırları geçiyordum.

“Kurdistan'daki savaşın baronları kim ve neyi amaçladığını net olarak tartışmadığımız sürece, bu günleri ve Kurdistan üzerinde dolaşan karabulutları yerli yerine oturtma olanağımız yok.“ Diyordum.

Şüphesiz, bazı PKK çevresi kalemler, benim o dönemde işaret ettiğim tehlikeleri “komplo teorilere gerek yok,” (R. Maraşlı) diyerek önümüzü kesmeye çalışarak; Hendek Kurd milli dinamikleri tasfiye hareketinin arka planını tartışmamızı engellemeye çalışıyorlardı.

Dahası da var: Recep Maraşlı o dönemde bizi; ileri sürdükleri taleplere değil, ne kadar anti-PKK “olup olmadıkları göre tavrını belirliyor.” Diyerek, bizi yani oyuna, katliama karşı çıkanları, Türk devletinin işbirlikçisi olarak sunmaya çalışıyordu.

O dönemde bizi “aptallık” ve “ahlaksız”lıkla suçlayan ve tartışmaların önünü tehditlerle kesenlerden biri de Hüseyin Turhalı idi.

Hüseyin Turhalı; “Savaş ve Vahim Algılar” ardından da “Hendek Savaşları” başlıklı iki yazısı o dönemde dikkatimi çekmişti. H. Turhalı o dönemde ısrarla eleştirilerin önünü kesmek ve bizi susturmak istiyordu. Elbette o dönemde H. Turhalı’ya cevap vermişim.

Sözünü ettiğim yazılarında H.Turhalı; devlet-PKK işbirliği ile yürütülen Kurd dinamikleri yok etme barbarlığına karşı çıkanları Şöyle tanımlıyordu:

hendek Savaşı”nı eleştirenleri; “savaşın ne olduğunu bilmeyenleridir”, “aptal”dır, “ahlaksızdır” diye suçlayarak, sınıflandırıyordu. Öylece, bu kirli savaşa karşı çıkan da ve Kurd milletinin milli çıkarlarına, Kurdistan Kurd milli Kurtuluş Mücadelesinin direnme dinamiklerini insafsızca harcayan anlayışlara, ulusumuzu imhaya terk edenlere yönelik eleştiri yapan, karşı çıkanları da, ya “aptal““, ya “savaştan anlamayan“, ya da “ahlaksız“ olarak suçluyordu.

R. maraşlı’da hendek katliamına bulduğu bir kılıf vardı ve katliaları o kılıfa sokmaya çabaliyor, bize Paris barikatları dersi vermeye çalışiyordu;

Oysa yapılmakta olan şeyin toplumsal mücadeleler tarihinde kurumsallaşmış bir tanımı vardır: Buna "BARİKAT SAVAŞI" denir...“ (R. Maraşlı’nın o dönemde f. sayfasında yayınladığı yazılar)

Devlet-PKK birlikte yürüttüğü bir savaş vardı. Bu savaşın yürütüldüğü il ve kasabalar; Kurdistan ulusal dinamiklerinin en güçlü olduğu alanlardı. Yani ulusal mücadele dinamiklerinin güçlü olduğu alanlardı. PKK'nin taşeronluğunu üstlendiği savaşın patlama zemini olan alanlar, bu alanlardı. Bu alanların bir diğer stratejik önemi de; Kurdistan’ın batısı ile boydan boya sınır olmasıdır.

Suriye iç savaşının başlaması ile birlikte, bu şeride düşen bütün şehir ve kasabalarda, Kurd milli dinamiklerini imha etmeyi hedefliyordu. Plan çok netti. Ama ideolojik körlükle olaya bakanlar, bizim o dönemdeki haykırışımızı “söyledikleriniz devletin işine yarıyor, savaştan anlamazsınız, hendeklerde kahramanca direnen militanlara leke sürüyorsunuz, aptalsınız“diyerek, sesimizi kesmeye çalışıyorlardı. Oysa hesap açıktı ve biz o dönemde, hem bölgesel düzeyde, hemde Kurdistan’ın kuzeyi bazında Devlet ve PKK işbirliği ile yürütülen planı görüyorduk, haykırıyorduk. Çünkü bir parça savaş ve direniş eylem türlerinden anlayan bir kişi, olan şeyin kime hizmet ettiğini net olarak görüyordu.

Bir şeyi daha çok net bir şekilde belirtiyordum:

“PKK'nin Rusya-Suriye-İran blok ilişkisi ile; PKK'nin bu savaşta üslendiği Kuzey Kurdistan'daki misyonun Türkiye'ye sunduğu hizmetin birleştiği nokta bu!“ diyordum. (Rupela Nû, 08.03.2016) Bugün bu da çok net bir şekilde görülüyor.

Oysa savaşın başladığı yer ve biçim, tek tek seçilen kasabalar ve zamana yayılan katliam planları, çok net bir şekilde, Türk devleti ve PKK’nin İç içe geçmiş hesapları, bombaya dönüşerek, Kurd milletinin beyin alanlarında patlıyordu ve Kurd milli dinamiklerinin imhasını hedefliyordu. Biz bugün Kurdistan’ın kuzeyinde bu Kurd milli dinamiklerinin imha edilmesinin etkisini, çıkardığı siyasal boşluğu ve sindirilmişliği çok net görüyoruz.

Tarih, yanlışları affetmez. Salahattin Demirtaş’ın savunması ile hendeklerde Kurd milli dinamiklerinin imhası ile ilgili deşifre edilen kısmi bilgiler, bizim ne kadar doğru, o dönemde katliamı “kahramanlık“larla nitelendirerek, Kurdlere gaz verenleri de bir yerlere koyuyor. Peki S. Demirtaş savunmasında ne diyor, ne kadarını deşifre etti?

hendek’ olaylarının hükümete karşı darbe yapmak isteyen Gülen cemaatine mensup askeri komutanlar, bölgedeki devlet yetkilileri ve PKK’nin danışıklı bir planı olduğunu“ ve kendisinin bunu engellemeye çalıştığını, ama başaramadığını savunma kürsüsünden deşifre etti.

Peki Bu katliama R. Maraşlı ve H. Turhalı’nın biçtiği fistana ne oldu, dar mı geldi? Kurd halkına bir özür borçları var mı? Elbette var.

Ama Kurdlerde öyle bir gelenek yaratıldı ki, Kimse arkasına dönüp bakmaz ve geriye yönelik sorgulamayı metod olarak seçmez. Söyledikleri, destekledikleri kendilerine kar kalır. Ama onların propagandaları ile dağa çıkan, dolduruşa getirilen binlerce Kurd gencinin imha edilmesi vebalı da, tıpkı o dönemde ortada sahipsiz kalan cesetler gibi, sahipsiz kalıyor! Bu ne siyasettir ne aydın vicdanıdır ne de doğruları savunma metodudur. Bu açıkça kullanılmadır. Kim kimi nasıl kullandı acaba?

H. Turhalı çıkıp şu sözlerini bize ne anlama geldiğini ve neye, hangi bilgilere dayanarak yaptığını açıklayacak mı?

yiğitlere saldıranları, Osmanlı torunlarına sahip çıkan Kürdlerin bedbahtlığını yazacağım. Ülkesini, köyünü, mahallesini, sokağını sömürgecilere karşı savunanların yanlışı yoktur. Yanlış olanlar, bunları yanlış görenlerdir. Dili lal, diploması olmayabilir bu gençlerin. Ama körük gibi yürekleri var bu yiğitlerin. Ben görüyorum, siz de görüyor musunuz? Nereye varacak bu sonuç biliyor musunuz? Yüzlerce örnek verebilirim. “

Şimdi H. Turhali’yi ve R. Maraşli‘yi geriye dönüp, söyledikleri yeniden okumaya davet ediyorum., bir de S. Demirtaş’ın savunmasındaki “hendek“lere ilişkin söylediklerini okusunlar. Yüzlerce örneğe gerek yok, bana “Nereye varacak bu sonuç biliyor musunuz“sorusunun cevabını versinler.

Evet, Kurd milli dinamikleri imha planı nereye vardı, sonucu ne oldu? Çıksın izah etsinler bakalım. Tabi S. Demırtaş’ın savunmasındaki döneme ilişkin kirli planları da okuyarak, anlayarak yapsınlar.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

3841 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:05:34
x