DSG’nin geleceği Ankara’nın kırmızı çizgisi: Şara–Trump görüşmesi öncesi kritik süreç

Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara’nın Pazartesi günü Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşme, Ankara’nın Suriye politikasına önemli getiriler sağlayabilir. Ancak ziyaret, Kürt liderliğindeki Demokratik Suriye Demokratik Güçleri’nin (DSG) statüsü konusundaki tartışmaları da yeniden gündeme taşıyacak.

Türkiye açısından tarihi öneme sahip bu temas, Suriye üzerindeki yaptırımların kaldırılmasından Şara’nın “bağımsız bir lider” olarak yeniden konumlandırılmasına kadar çeşitli diplomatik ve ekonomik kazanımlar doğurabilir. Ancak görüşmelerin, DSG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu konusuna odaklanması bekleniyor ki, bu Ankara’nın güvenlik stratejisinin en kritik ayağını oluşturuyor.

Ankara, geçen yıl devrilen Beşar Esad rejiminin ardından iktidara gelen Şara’nın en yakın dış destekçisi haline geldi. Türk yetkililer, Şara’nın uluslararası meşruiyet kazanmasının hem Suriye’nin istikrarını güçlendireceğini hem de Türkiye’nin bölgesel nüfuzunu koruyacağını düşünüyor.

Atlantik Konseyi uzmanı Ömer Özkizilcik’e göre Şara’nın Beyaz Saray ziyareti, “Türkiye’nin Orta Doğu politikasında diplomatik bir başarı.” Özkizilcik, Ankara’nın uzun süredir Batılı ülkeler ve Arap başkentlerine Şara yönetimiyle doğrudan temas kurmaları yönünde çağrıda bulunduğunu hatırlattı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Perşembe günü Şara ve hükümet yetkililerine yönelik yaptırımları kaldırma kararı, Suriye’nin yeniden inşa sürecine büyük fon akışını mümkün kılacak. Türk firmalarının bu süreçten önemli pay alması bekleniyor. Ayrıca Ankara, ekonomik toparlanmanın hızlanmasıyla birlikte Türkiye’deki 3 milyondan fazla Suriyelinin gönüllü dönüşünün de teşvik edileceğini umuyor.

İsrail–Türkiye denklemi

Ziyaretin bir diğer boyutu, İsrail’in Şara hakkındaki güvenlik endişelerini azaltma potansiyeli taşıyor. Şara’nın Washington temasları, ABD arabuluculuğunda yürütülen Suriye–İsrail güvenlik görüşmeleriyle aynı döneme denk geliyor.

Uzmanlara göre, Şam–Washington arasındaki istihbarat iş birliğinin derinleşmesi, İsrail’in güvenini artırabilir ve Türkiye’nin Suriye ile askeri koordinasyonunu kolaylaştırabilir. Bu durumda Ankara, Suriye’ye askeri teçhizat sağlama konusunda da daha az siyasi engelle karşılaşabilir.

DSG’nin geleceği Ankara için kırmızı çizgi

Ziyaretin en kritik başlığı ise Demokratik Suriye Güçleri’nin geleceği olacak. Ankara, omurgasını PKK bağlantılı grupların oluşturduğu DSG’yi ulusal güvenliğe doğrudan tehdit olarak görüyor.

ABD ve Avrupa Birliği PKK’yi terör örgütü olarak tanısa da, DSG bugüne dek Washington’un IŞİD’e karşı en önemli müttefiki oldu. Türkiye, bu ittifakın sona erdirilmesi için uzun süredir ABD’ye baskı yapıyor.

Şara ve Trump’ın görüşmesi sırasında, Suriye’nin resmen ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyona katılımını duyurması bekleniyor. Bu adım, Washington’un DSG’ye olan bağımlılığını azaltabilir.

Bununla birlikte, DSG’nin Suriye ordusuna nasıl entegre edileceği konusu hâlâ belirsiz. Mart ayında imzalanan ön anlaşmaya rağmen, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani, “henüz pratik adım atılmadığını” söyledi.

DSG, silahsızlanmanın kendilerini Şara’ya bağlı İslamcı grupların saldırılarına açık hale getireceğinden endişe ediyor. Bu nedenle örgüt, “toplu birim” olarak orduya katılmayı talep ediyor. Ancak Ankara, DSG’nin silahlı yapısının korunmasını kesin bir şekilde reddediyor.

Washington merkezli NewLines Institute’tan Nicholas Heras, “Trump yönetimi DSG’yi Şam’daki askeri yapıya entegre etmek istiyor,” diyerek, “ancak Kürt unsurların yerel güvenlikte rol almaya devam etmesi gerektiğini düşünüyor” ifadesini kullandı.

Türkiye’ye göre, DSG’nin silahsızlanması ve tamamen Suriye ordusuna dahil olması, PKK ile yürütülen barış süreci açısından da hayati önemde. Ankara, yıl sonuna kadar somut ilerleme sağlanmazsa DSG’ye karşı askeri operasyon seçeneğini yeniden gündeme getirebilir.