Mazlumun Utancını Çalmak: Anıtkabir’e Kardeşlik Götürmek

''Anıtkabir, Menderes, Türkeş… Bu isimler Kürtlerin hafızasında bir “birlik” değil, bir inkâr mimarisi¬dir. Oraya barış götürmek, mazlumu failin hikâyesine dekor yapmaktır. Demirtaş’ın önerisi “kardeşlik jesti” olarak sunuluyor. Oysa bu jest, kurbanın dilinden failin hikâyesini yeniden yazmak anlamına geliyor.''

1 Kasım 2025 - 17:39
1 Kasım 2025 - 17:39
 0
Mazlumun Utancını Çalmak: Anıtkabir’e Kardeşlik Götürmek

Selahattin Demirtaş’ın “barış jestleri” çağrısı, yüzeyde umut verici görünse de, aslında hafızayı törensel bir estetikle silen tehlikeli bir söylem barındırıyor. Apo’nun yıllar önce başlattığı yansıtma politikasının duygusal bir devamı olarak, bu tür jestler Kürt’ün acısını değil, failin vicdanını onarmaya hizmet ediyor.

Selahattin Demirtaş, T24’te yayımlanan son yazısında “barışın yeni dili”nden söz ediyor. Edirne’den Hakkari’ye iki otobüs kalkacak, Anıtkabir’de buluşulacak, Türkçe ve Kürtçe kardeşlik bildirisi okunacak. Milli takım Diyarbakır’da maç yapacak, stat alkışlarla dolacak.

Kulağa huzurlu geliyor, neredeyse iyileştirici. Ama tarih, huzurla değil, yüzleşmeyle iyileşir. Bu tür semboller barışa değil, unutmanın estetiğine hizmet eder. Mazlumun utancı yeniden failin mezarına taşınıyor.

Anıtkabir, Menderes, Türkeş… Bu isimler Kürtlerin hafızasında bir “birlik” değil, bir inkâr mimarisi¬dir. Oraya barış götürmek, mazlumu failin hikâyesine dekor yapmaktır. Demirtaş’ın önerisi “kardeşlik jesti” olarak sunuluyor. Oysa bu jest, kurbanın dilinden failin hikâyesini yeniden yazmak anlamına geliyor. Derrida’nın söylediği gibi, “hafıza, unutmamak için değil, sorumluluk almak için vardır.” Burada ise sorumluluk, politik estetikle yer değiştiriyor: barış bir törene, hafıza bir sahneye dönüşüyor.

“Judenarte” kavramı, Nazi Almanyası’nda suçun sanatla estetize edilmesini anlatır. Failin yüzü yıkanır, kurbanın acısı törensel bir “güzelliğe” dönüştürülür. Ama bu kavram, politik bir silah olarak ilk defa Apo’nun ağzında dolaşıma girdi. Apo, örgüt içi eleştiriyi bastırmak için bazı Kürtleri “Judenart” olmakla suçladı — yani yozlaşmış, işbirlikçi, düşmanın estetiğine kapılmış olmakla. Oysa bu, klasik bir yansıtma pratiğiydi: Kendisi devlete “demokratikleşme” projesi pazarlarken, başkalarını ihanetle damgaladı.

Bugün Demirtaş’ın önerdiği “barış estetiği” tam da bu çizginin duygusal versiyonudur. Apo’nun sert yansıtması, Demirtaş’ta yumuşak bir tonda devam ediyor. İkisi de aynı Judenarte mantığıyla hareket ediyor: Kendini failden ayırmak yerine, failin estetiğini ödünç alıyor.

Lévinas’a göre “utanmak”, insanın ötekiyle yüzleşmesidir. Utanma duygusu kaybolduğunda, insan faile benzemeye başlar. Bugün “kardeşlik jesti” diye sunulan her tören, bu benzeşmenin göstergesidir. Bir halk, kendi acısının anıtını değil, failin anıtını ziyaret etmeye çağrılıyorsa, orada barış değil, etik çöküş vardır. Çünkü utanma olmadan adalet kurulmaz.

Apo, “demokratikleşme” adına Kürt acısını devlete pazarladı. Demirtaş, bu pazarlığı duygusal bir dille sürdürüyor. Silahlar sustu ama hafızanın sesi kısılıyor. Artık savaş yok; yerine vicdan estetiği var. Bu, barış değil; kolonyal hafızanın yeniden üretimi. Faille “duygusal uyum”, mazlumun en derin yorgunluğudur.

Gerçek barış, failin anıtına çiçek bırakmakla değil, o anıtın neyi temsil ettiğini tartışmakla başlar. Anıtkabir defterine yazılacak “kardeşlik bildirisi” ne kadar samimi olursa olsun, o defterin sayfaları Zilan’ın, Dersim’in, Roboskî’nin silik harfleriyle doludur.

Utanmayı yitiren toplum, failin dilini konuşur. Bugün “kardeşlik” adıyla sunulan jestler, aslında yeni bir hafıza sömürgesidir. Apo yetmemiş gibi, şimdi Demirtaş da aynı cilayı daha zarif bir tonda sürüyor. Ama tarih cilalanmaz. Çünkü hafıza, parlatıldıkça değil, kazındıkça parlar.

Bu yazı, barışın değil, hakikatin estetiğini arayan herkes için küçük bir hatırlatma olsun.

Çemo Varto

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Bu haber toplam 3322 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 20:40:10