Gazete Duvar’dan Şirin Bayık- Ardıl Batmaz’ın haberine göre, Maraş merkezli depremlerin yıkıma neden olduğu Diyarbakır'da kentin çeşitli parklarına kurulan çadırlar kaldırılmaya başlandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin tek noktada kuracağı çadırlar için tercih edilen yer ise Dicle Nehri’nin kıyısındaki boş arazi oldu. 4 bin 200 çadırın kurulacağı geçici barınma alanı için altyapı çalışmaları devam ederken, tek girişli çadır alanı güvenlik güçlerince korunuyor.
Baraj kapağı kopmuştu: ‘Tekrar olmayacağının bir garantisi yok’
Aralık 2018’de Dicle Barajı'ndaki fazla suyun tahliyesi için açılan kapağın kopması sonucunda Dicle Nehri'nin su seviyesinin 3-4 metre yükseleceğini belirten valilik, nehir yatağından uzak durulması uyarısı yapmıştı. Kentteki depremzedelerin ve İnşaat Mühendisleri Odası’nın en büyük kaygısı, aynı durumun tekrar yaşanma ihtimali.
O yıllarda alanın tamamının su altında kaldığını hatırlatan İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Mahsun Çiya Korkmaz, “Belki milyonda bir olacak bir ihtimaldi ama oldu. Tekrar olmayacağının bir garantisi yok. Bu yüzden program yapılırken bunun da göz önünde bulundurulması gerekiyordu” dedi.
‘Oturulabilecek ve yaşanabilecek bir yer değil’
Çadır kurulan alanın soğuk kış şartlarında oturulabilecek ve yaşanabilecek bir yer olmadığını belirten Korkmaz, yaz ve bahar aylarında özellikle haşere gibi türlerin orada çok yaygın olduğunun altını çizdi: “Tabi bunlar bir kısmı. Tartışılacak konu, çadır kentler sağlıklı mı değil mi ve bu işe çözüm mü değil mi konusu. ‘Geçici çözüm’ diye adlandırılan şey aslında uzun vadeli bir iş. En az bir sene, bir buçuk sene bu insanlar burada kalacak. Alternatifi olmadığı için bize sorunlu geliyor. İlerleyen süreçlerde ne yapılabilir? Orada bulunan çadır kentin başka bir yere alınması ve devletin ağır hasarlı ve yıkılan binalarla ilgili acil bir planlama yapması gerekiyor” diye konuştu.
Salgın hastalık çabuk yayılır
Depremlerden dolayı Diyarbakır’da 300 bine yakın insanın evinden olduğunu belirten Korkmaz, şöyle devam etti “300 bine yakın insanın 4 bin çadıra yerleşebilmesi mümkün değil. Bu insanların göç etme ihtimali var, bunun önüne geçmeliyiz. Göç etmeseler dahi bir sene boyunca çadırda kalmak ne kadar sağlıklı? Çadır kentlerin en çok tasvip etmediğimiz yönlerinden biri sağlık konusudur. Buralar salgın hastalıkların çok çabuk yayıldığı alanlardır. Mesele sadece alelacele insanları bir yere tıkamak, barındırmak meselesi değil. Bunu sağlık ve sosyolojik açıdan da değerlendirmek gerekir. Bir iki haftadan söz etmiyoruz, en az bir buçuk yıldan söz ediyoruz, problem de burada başlıyor.
Konteyner yerine çadır tercih edilmesi yanlış. Bunun tek sebebi maliyet. Çadır yerine daha sağlıklı, soğuğa karşı dayanıklı, sıcağa karşı korunaklı konteynerler tercih edilmeliydi. İnsanların acil barınma ihtiyacı olduğunu biliyoruz ama böyle sağlıksız bir yere geçirilmelerini tasvip etmiyoruz. Çözüm için çalışmalar yapıyoruz. Hazine arazileri var, Dicle Nehri’ne yakın olmayan kırsal kesimler var. Ama bununla beraber uzun vadeli çözümlerin kısa vadeli programlara indirilmesi gerekiyor.
Çok hızlı bir şekilde kalıcı bir alternatif bulunması gerekiyor. Mağdur olmuş halka ikinci bir mağduriyet yaşatılmaması gerekiyor. Bu konuda kentin tüm dinamiklerinin elini taşın altına koyması ve halkın mağdur ettirilmemesi ile ilgili hükümete çözüm önerileri sunması gerekmektedir.”