Rojava’nın Serêkanîyê kentindeki Türkiye destekli gruplar Hesekê’ye gelen suyu kesmesi nedeniyle kentte bir süredir su sorunu yaşıyor. Koronavirüs salgını, aşırı sıcaklık ve Suriye’ye karşı uygulanan ABD yaptırımları derken üstüne bir susuzluk eklenmesi ile bölge halkı büyük sıkıntılar yaşıyor.
Rojava’nın Hesekê kentinde yaşayan Jiyan Hac Derwîş isimli 7 yaşındaki kız çocuğunun temiz içme suyu olmadığı için hastalanması üzerine, küçük kızın babası Ferhad Hac Derwîş AİHM’de sularını kesmesilmesinden sorumlu tutuğu Türkiye’ye dava açtı.
Rojava’dan Türkiye aleyhine AİHM’e açılan ve kabul edilen ilk dava olması itibariyle bu davanın önemi, Rojava’daki hak ihlallerinin hukuksal anlamdaki başvuruların önünü açabilir.
Olayın Türkiye toprakları dışında cereyan etmesine rağmen AİHM’in davayı kabul etmesi, bir ilk olarak görülüyor. AİHM\'e dava açabilmek için dava açılan ülkenin iç hukuk yollarının tükenmiş olması gerekiyor. Dava avukatı Sêve Îzolî, Suriye’deki savaş koşulları, koronavirüs salgını ve davalı tarafın Türkiye vatandaşı olmaması nedeniyle AİHM’in davayı kabul ettiği belirtiyor.
Hesekê suyunun kesilmesi nedeniyle Türkiye\'ye AİHM\'de açılan davanın avukatı, Rojavalı Hukuk Uzmanı ve avukat Sêvê Îzolî ile açılan davaya ilişkin konuştuk.
Türkiye destekli SMO’nun Hesekê bölgesine gelen içme suyunun kesilmesi konusunu AİHM’e taşıyan Îzolî Türkiye’ye dava açan ilk Rojavalı avukat olarak da biliniyor. Sevê Îzolî ile AİHM’de Türkiye’ye karşı açılan davanın seyrini şöyle anlatıyor.
-AİHM’de Hesekê kentinin suyunun SMO gruplarınca kesilmesi, orda yaşanan insani durum nedeniyle bir Türkiye’ye bir dava açtınız. Açtığınız dava hangi aşamada.
AİHS’in 39 acil kodlu maddesine dayanarak Türkiye’ye dava açtık. Çünkü Hesekê kentinin suyunun kesilmesi nedeniyle çocuklar hastalanmıştı ve acil bir insani durum söz konusuydu. Amacımız mahkemenin Türkiye’nin sorumluluğundaki gruplara kestiği suyu bırakmasını açması yönünde karar almasını sağlamaktı.
Ancak mahkeme davamızı 39’uncu ‘acil’ madde üzerinden kabul etmedi. Normalde AİHM bir davayı kabul etmez ise dosyanın kapanması gerekiyor. Ancak, bizim dosyamız kapanmadı. Çünkü hukuki, insani yönünü ortaya koyan çok ayrıntılı bir dosya hazırladık. Bu bir sıradan vatandaşın Türkiye’ye yönelik açtığı herhangi bir dava değil. Türkiye’de iç hukuk yolları tükenmeden hiçbir vatandaş AİHM’de normalde Türkiye’ye karşı dava açamaz. Bunun iki nedeni var.
Birincisi, bu olay Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında gerçekleşmemiştir. SMO’ya bağlı gruplar Serêkaniyê’den Hesekê’ye gelen suyu kesmiştir. İkincisi, davanın AİHM’de kabul edilmesi için gerekli olan dava açtığınız ülkenin iç hukuk yollarını tüketilmesi konusu bizim davada uygulanamaz çünkü, davalı taraf Türkiye vatandaşı değil, Türkiye’de yaşamıyor. Bu iki kriterler bizim davada gerçekleşmemiştir. Bu yüzden normalde AİHM’in bu davayı kabul etmemesi gerekiyor. Buna karşı biz, 58 sayfadan oluşan dava dosyası hazılarıyarak gerekçelerimizi mahkemeye sunduk.
Dosyada SMO’nun kontrolüne geçen Serêkaniyê’deki olaylardan Türkiye sorumlu mudur? Mahkeme için Türkiye devlet kurumları veya ordusunun bizzat bu suçu işlemiş olması şart değildir. Bu bölgenin Türkiye devletinin kontrolündeki grupların elinde olması onu sorumlu kılar.
Örneğin bir Kürt aile çocukları polisler tarafından kaçırıldığı ve faili meçhul cinayete gittiği için AİHM’de dava açmıştı. Türk polislerin o kişiyi götürdüğüne dair ailenin elinde herhangi bir delil olmamasına rağmen mahkeme Türkiye aleyhine karar verdi. Çünkü, her vatandaş devletin sorumluluğu altındadır ve çocukları kaybolan ailenin başvurularına rağmen herhangi bir soruşturma başlatılmamıştı.
Bu tür emsal davalar ve Türkiye’nin gittiği her yerde Türk bayraklarını asması bizim davamız için avantaj sağladı diyebiliriz. Çünkü bir ülkenin başka kendi topraklarında bayrak açması oranın sorumluluğunu üstleniyor demektir. Biz de dava dosyamızda Rojava’daki bölgelerde açtıkları Türk bayrakların resmini ve yetkililerin konuşmalarına yer verdik. Hatta Suriye Milli Ordusu denen silahlı güçlerin askeri kıyafetlerinde Türk bayrakları bulunuyor. Tabi ki bizzat Türkiye Cumhur Başkanı gidip su vanalarını kapatmadı, ancak onun destekledikleri güçler Hesekê suyunu kesmiş durumda.
Bir aydır Hesekê suyunun kesilmesi gündemde, ancak Türkiye devlet yetkilileri bunu yapanlara hesap sormuş değil. Suriye’ye yönelik Sezar yaptırımları, koronavirüs salgını, ekonomik kriz, savaş durumu, yaz sıcağı ve üstüne bir de suyun kesilmesi halkın yaşamını işkenceye dönüştürmüş durumda.
İkinci reddetme gerekçesi olan dava açılan ülkenin iç hukukunun tükenmesi konusunda ise dava açanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değiller. Türkiye’ye gitmeleri için vize gerekiyor, savaş nedeniyle konsolosluklar açık değil. Türkiye’ye kaçak da geçemezler, yollar çok tehlikeli öldürülebilirler. Koronavirüs salgını var ve tüm sınırlar kapalı. Diyelim ki Türkiye’ye geçtiler, avukat tutacak paraları yok. Çünkü, 9 yıldır savaş ve Sezar kanunları halkı fakirleştirmiş durumda. Öte yandan Türkiye devletin politikalarını eleştirenlerin hepsi hapiste. Peki bu insanlar nasıl Türkiye’de dava açsınlar? Türkiye hükümetine göre Rojava halkının hepsi “terörist”, “YPG’li”. Bu konuda da AİHM’e savunma sunduk ve itiraz ettik. AİHM’e ayrıca bir ülkede o ülkenin adeletine başvuramıyacağınızı siz kendi kriterlerinizde belirtiyorsunuz. Türkiye’de bir adalet bulunmuyor ve müvekkillerimin orda bir dava açması mümkün değil.
-Peki mahkeme nasıl bir karar verdi?
İlk kez AİHM davasında bir davada böyle bir karar veriyor. Mahkeme bize şöyle cevap verdi; 39’uncu madde üzerinden davanızı kabul edememeyiz, dilekçenizi de Türkiye devletine iletilmeyecek. Ancak davanızı da kapatmıyorum. Davanın esastan görülmesi için mahkemenizi kaydediyorum diyerek bize dava numarası verdi. Bu şekilde davamız kabul edilmiş oldu. Bu davanın kabul edilmesi Rojava’da işlenen bir çok hak ihlalleri davalarının önünü açacaktır. Rojava’daki birçok davanın görülmesi için emsal teşkil edebilir. Efrîn, Serêkanî gibi yerlerde sivillerin öldürülmesi, kadınların kaçırılması, tecavüz edilmesi, işkence vb. suçlar için dava açılmasının önünü açabilir. Türkiye bu çete gruplarını engellemiyor veya engelleyemiyor, artık o devletin kendi meselesi, onlar kendi savunmasını yapar.
-Su nerden kesiliyor ve Rojava’nın hangi bölgeleri bu durumdan olumsuz etkileniyor?
Türkiye destekli grupların elindeki Serêkanîye’den Hesekê kentine gelen su vanaları kesiliyor ve tüm kent etkileniyor. Kentte 300 bine yakın yerli halk yaşıyor. Ayrıca çevre kentlerden savaş nedeniyle kente göç eden nüfusla birlikte sayı tam bilinmemekle birlikte 300 binin üzerinde bir nüfus olumsuz etkileniyor. Hesekê’nin tüm mahallerinde sular kesik. Davayı açan müvekkilimin ailesi, Nasıriye Mahallesi’nde yaşıyor. Ve suların kesilmesi nedeniyle 7 yaşındaki kızı Jiyan hastalandı.
-Suriye devlet yetkililerinin bu konuda bir girişimi var mı?
Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Beşar Caferi’nin BM genel kuruluna sunduğu hak ihlalleri raporunda bu duruma da yer vermişti. Türkiye’yi protesto etti ve Türkiye’nin ülke topraklarını işgal ettiğini, Serêkaniyê’deki grupların vatandaşların üzerinde suyu kestiğini söyledi. Dava dosyamızda bu rapora yer verdik.
-Davanın Rojava’da yaşanan hak ihlallerine ilişkin açılacak davalara etkisi nasıl olur?
Efrin’de çok sayıda insan işkenceyle öldürüldü, çok sayıda kadın tecavüze uğradı. SMO’nun ele geçirdiği birçok bölgede yapılan yüzlerce hak ihlali var. Türkiye bu hak ihlallerinin önünü alabilir miydi? Alamazmıydı bilemiyorum. Bu Türk devletinin sorunu, mahkemede kendi savunmasını yapmalı, sorumluluğunun olmadığına dair belge mahkemeye sunmalı. Eğer bu olayları kontrol edemiyorsa o zaman bu bölgelerden çekilmeleri gerekirdi. Eğer bayrağınız bir yerde dalgalanıyorsa, bu olaylardan siz de sorumlusunuz. Bizim açtığımız dava diğer hak ihlallerine ilişkin açılanacak davalar için emsal olabilir.
Efrin için açılan davalar oldu ancak AİHM bahsettiğim gerekçelerle kabul etmemişti. Rojava’da hak ihlallerine ilişkin bizim açtığımız kayıtlara geçmiş ilk dava niteliğini taşıyor.
*Sevê Îzolî, Fransa\'da yaşayan Rojavalı hukukçu ve avukat. Aynı zamamnda siyasi yorumcu.