Biz, Bethnahrin halkının (Süryani-Asuri-Keldani-Arami) politik örgütleri ve yurtsever aydınları olarak, Türkiye’nin doğusunda ve anavatanımız Bethnahrin’de silahlı çatışmaların bitmesini selamlıyoruz. Biz her zaman barışı destekledik ve destekliyoruz.
Türk ordusu ile PKK gerillaları arasında silahlı çatışma, on binlerce kişinin, bu arada onlarca masum halkımız mensubunun da hayatına mal oldu. Binlerce yıl yaşadığımız yerleşim yerlerimiz boşaltıldı ve yıkıldı. Halkımız kitleler halinde göçe zorlandı, şimdiye kadar hiçbir suçlu cezalandırılmadı ve bilinen katillerden hesap sorulmadı.
Tarihimizdeki acılı deneyimler Türk ve Kürt savaşları nedeniyle değil, aralarındaki sözde “İslam kardeşliği” nedeniyle oldu. Halkımıza karşı yapılan 1846, 1895-96, 1909, özellikle 1915 yılında Ermenilere ve halkımıza karşı yapılan soykırımın (SAYFO) ve 1915′ten sonra 1922-23’teki Rum Pontus ve 1937-38 Dersim Alevi Kızılbaş soykırımın yaraları hala kanıyor. Ne Türkiye hükümetleri ne de Kürtler şimdiye kadar bu katliamlardaki tarihi sorumluluklarını kabul etmediler. O yüzden bugünkü “barış süreci” örtüsü altındaki “açılıma” haklı bir şüphe ve mesafeyle yaklaşıyoruz. Bu “sürecin” tarihi anavatanımız Bethnahrin’de ve Suriye’de halkımıza barış değil de çok acılı sonuçlar getirmesinden endişe duyuyoruz.
Ateşkes ve kanlı çatışmaların durmasının ilanı PKK ile Türk ordusu arasındaki barışa bir çözüm için önkoşuldur. Ancak, yapılan çeşitli açıklamalar, özellikle Hıristiyan azınlıklar ve diğer etnik ve dini azınlıklar (Ermeni, Alevi, Ezidi) arasında güvensizlik oluşturmaktadır. 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Newroz bayramında okunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mesajı milliyetçi İslamcı sloganlar ihtiva etmektedir. Örneğin “bin senelik İslam bayrağı altında ortak tarih “ ,”Türk-Kürt kurtuluş savaşı” , “Türk-Kürt 1920 meclisi” ve “Çanakkale’de ortak savunma” ve benzeri tarihi olarak şaibeli kavramlar ihtiva etmektedir. “Türk kurtuluş savaşı”, şimdiki Türkiye topraklarında tarihin ilk gününden beri yaşamış olan Hıristiyan halkların tarihi anavatanlarında imhasından başka bir şey değildir. PKK liderinin Rum, Ermeni ve Yahudi diasporası ile ilgili söyledikleri, dostluk işaretleri değildir. Milliyet Gazetesine nasıl aktarıldığı halen belli olmayan ve tüm Türk ve Kürt medyasında iktibas edilen PKK lideri Öcalan’ın açıklamasında, “Rum Ermeni ve Yahudi diasporasının kaybettikleri toprakları geri almak için Türk ve Kürtleri birbirine düşürmek istediğini” iddia etmektedir. BDP ve diğer Kürt yöneticilerinin bu açıklamaları zararsız gösterme çabaları bu sürece gölge düşürmekte ve şüphemizi daha da artırmaktadır.
Ayrıca Türkiye hükümeti bu süreçten beklentilerinin önemli bir kısmının Suriye’de devam eden iç savaşla ilgili olduğu açıktır. Türkiye’nin bu adımı ve Suriye’ye yönelik İslamcı muhalefeti destekleme tutumu, Suriye’de yaşayan halkımız (Süryani-Asuri-Keldani-Arami) ve Suriye Hıristiyanları ve Aleviler gibi diğer etnik ve dini halklar için çok kötü sonuçlar doğurabilir.
Bu sürecin TC’de yaşayan tüm halklara ve bölgedeki (Suriye’dekiler dahil) etnik ve dini azınlıklara gerçek bir barış getirebilmesi için, aşağıdaki taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz:
• Tarihin tekerrür etmemesi için, Türk ve Kürt halkının 1915’te Osmanlıda yaşayan Hıristiyan halklara yapılan soykırımı (SAYFO) kabul edip tanımalarını ve tarihte örneği az rastlanan katliam ve cinayetlerinden dolayı Hıristiyan halklardan özür dileme ve 1937-38’de Dersimli Alevi-Kızılbaşlara karşı yapılan soykırımla yüzleşme ve yaptıklarının sorumluluklarını kabul etmelerini talep ediyoruz.
• Türkiye’de gerçekten bu atılımla barış isteniliyorsa, Türkiye’nin doğu illerindeki koruculuğun tümden kaldırılması.
• Türkiye, Suriye’deki uluslararası hukuka aykırı saldırgan politikalarından ve Suriye’de İslamcı teröristleri desteklemekten vaz geçsin.
• Suriye Kürtlerinin İslamcı teröristlerin cephesine geçmesi bölgede son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir ve yeni bir Hıristiyan, Dersim Alevi ve Ezidi soykırımını getirebilir. Özellikle Kürt halkını bu kirli oyunda rol almamaları konusunda dostça uyarıyoruz.
• Dünya kamuoyundan, özellikle AB ve ABD kamuoyundan, Türkiye ve Suriye’deki gelişmelere daha yakın ve gerçekçi bir analizle bakmalarını talep ediyoruz. Türkiye’nin kendi Kürt problemini Suriye aleyhine kötüye kullanmaya kalkışmasına yardımcı olmamaları gerekir. İslamcı teröristlerin Suriye’deki olası bir zaferi, başta Hıristiyanlar olmak üzere bölge halklarına ve dünyaya korkunç bir tehlike getirecektir.
BETHNAHRİN AYDINLARI VE AKTİVİSTLERİ
ALMANYA:
Turabdin Kalkındırma Dernekleri Federasyonu (DETA)
Almanya Süryani Federasyonu (HSA)
Almanya ve Orta Avrupa Asuri Federasyonu (ZAVD)
Mor Gabriel Derneği Hamburg
Hamburg Süryani Kültür Derneği
Sabri Akbaba (DETA Başkanı)
Şabo Akgül (ZAVD Eşbaşkanı)
Fehmi Aykurt, Mor Gabriel Dernegi Başkanı
Aziz Kurt, Hamburg Süryani Kültür Derneği Başkanı
Metin Akyol, Hamburg Süryani Kültür Derneği ikinci Başkanı
Papaz Shemun Bagandi
Kenan Araz
Abut Can
İbrahim Seven
Circis Grigho
Ferit Sağ
Morris Dal
Aschur Babel
Johan Roumee
Cemil Konutgan
Adam Danho
Adnan Oyal Awrohum Geliyo
İSVEÇ
Süryani Demokratik Birliği
Emanuel Poli
Sabri Yıldız
Hanna Beth Sawoce
Augin Kurt Haninke
Munir Rhawi
Fikri Göksal
Denho Özmen
Sait Eser
Nihat Seven
Nail Akçay
İSVİÇRE
İsviçre Antakya Süryani Derneği
Aminuel Akbaş
Miscel Üney
Edip Şenkal
Yaşar Ravi
Gabriel Sare
Johannes Gauro
Josef Hanno
AVUSTURYA:
Dr. Yusuf Güney
Yusuf Haddadoğlu
Gabriel Aslan
Suphi Shmuel
ABD:
Hanna Kerkinni
BETHNAHRİN VE TÜRKİYE:
Ayup Danho
Odom Hanno
Shabo Boyacı
Ferit Altınsu
Hazni Aktaş
Yuhanen Denho
Adday Beytisrail
Hamurabi Beth Shammas Stayfo
İshok Aktaş
Yakup Atuğ
Fetrus Aktaş
Sami Kawme Dik
Ashur Banipal
BELÇİKA:
Nail Beth-Kinne
Aydın Aslan
Nahro Beth-Kinne
Aydın Ünval
Omar Chammoun
Maloul Masud
AVUSTRALYA:
Nuri İzgi
Dr. Zeitoun Athour
Gilgamesh Gabriel
HOLLANDA:
Abut Seven
Yosef Bahdi
Suat Arslanlar
Robert Rhawi
Julia Challma Kulhan
Gabriel Uygur
Sanharip Gorgis
Ninos Gorgis
Turan Gülo
Sharil Petros
Richard Malcopour
Adnan Challma Kulhan