Vakıf’ta Mele İsak Tepe’yle sohbet ediyorduk.
Bu sohbet sırasında, Hasan Tanrıverdi’nin, Dr. Şıvan ve ailesiyle ilgili olarak hazırladığı metni hatırladım. Bu metinden, daha önceki Dersim Seyahati başlıklı yazıda söz edilmişti. Bu metnin son sayfasında bir ağıt var.
Bilmem şu feleğin bende nesi var
Her gittiği yerde gül ister benden
Sanki benim mor sümbüllü bağım var
Zemheri ayında gül ister benden.
Bu ağıtın aslı şüphesiz Zazaki’dir. “Zore derde cigare hare” adıyla bilinmektedir. Hasan Tanrıverdi, bu ağıtın yazarının Dr. Şıvan, Sait Kırmızıtoprak olduğunu, fakat bir kısım halk tarafından Sey Qazi’ye (1876-1936) atfedildiğini söylemektedir. Hasan Tanrıverdi, Büyük Bertal Efendi’den ailesinin (güllerin) nasıl istendiğini, ailesinin (güllerin) nasıl kırıldığını, yok edildiğini yorumlamaya çalışmaktadır. Bu ağıtın Civraklı ozan Sait Bakşi tarafından bestelendiğini dile getirmektedir. Ozan Şıvan Perwer için de, “Şıvan kod adının kullanarak Dr. Şıvan’ı yaşatıyor” demektedir.
Felek, talih, baht, kader anlamına gelmektedir. Gelecek için bilinemezliği de anlatmaktadır. Halk şiirinde, ağıtlarda, uzun havalarda, bozlaklarda çok geçen bir sözcüktür.
Mihrican mı değdi, gülün mü soldu
Gel ağlama garip bülbül ağlama
Felek baştan başa kimi güldürdü
Gel ağlama garip bülbül ağlama
1937-1938 de Dersim’de Kürd soykırımı felek kavramıyla, kader, talih, baht kavramıyla açıklamak mümkün değildir. Bu, önceden hazırlanan planlar, projeler çerçevesinde bilerek gerçekleştirilen bir süreçtir. O dönemde, Kürdistan’ın başka yerlerinde de benzer soykırımlar yaşanmıştır. 1921 de Koçgiri’de de soykırım yaşanmıştır.1925-1932 arasında, Kürdistan’ın çeşitli alanlarında, örneğin Guew’de (Bingöl) Geliya Zilan’da (Patnos-Erciş) Kürd soykırımları yaşanmıştır. Dersim’de yaşanan bu sürecin bir halkasıdır. 28 Aralık 2011 de, Roboski’de de benzer bir süreç yaşanmıştır.
Burada “felek” artık, resmi ideolojinin bizzat kendisidir. “Felek” resmi ideolojinin gücüdür, Tartışılmaz, eleştirilemez, dokunulamaz, doğruluğundan kuşku duyulamaz bir kurum, bir güçtür.
Baht, kader, talih kavramlarında, ilahi bir içerik vardır. İnsanların kaderi bilinemez ilahi güçler tarafından çizilmiştir. Kaderini değiştirme, insanların iradesinde, gücünde bir durum değildir. Bu bakımdan, “ulusların kendi kaderlerinin tayin hakkı” yerine, “ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkı” ifadesini kullanmak gerekir. Geleceklerini belirleme hakkı kişilerin, ulusların, örneğin Kürdlerin kendi elerindedir. Kürdler kararlı mücadeleleriyle, iradeleriyle kendi geleceklerini Kürd ulusunun çıkarları doğrultusunda belirleyebilirler. Kaderini değiştirmek ise zordur. Çünkü kader bilinemez güçler, ilahi güçler tarafından çizilmiştir. Geleceklerini tayin etme ise, kişilerin, ulusların kendi ellerindedir. Kürd/Kürdistan sorunu söz konusu olduğu zaman, “kaderini”, değil, “geleceğini” belirmeme hakkı üzerinde durmak daha önemli ve gerekli olmalıdır.