İsveç-Türkiye ilişkileri çok iyi. Özellikle Türkiye’nin, AB üyeliğini açıkça destekleyen, bununla yetinmeyip, üye olması için çaba gösteren birlik ülkeleri arasında yer alıyor. Sanırım bunu, İsveç’in ulusal bir politikası olarak görmek yerinde olur. Bir önceki muhafazakar, Moderat Parti’nin başında olduğu hükümet, aynı çizgide yürüdü. O zamanın Dışişleri Bakanı Carl Bildt bunu açıkça söylemişti.
Sosyal Demokratların başında bulunan şu andaki hükümetin Dışişleri Bakanı Margot Wallström, Uluslararası Olof Palme Merkezi’nin davetlisi olarak İsveç’e, 20 Ağustos’ta gelen, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile yaptığı görüşme sonrasında, Türkiye hükümetine yönelik, karşılıklı ateşkesin ilan edilmesi ve kalındığı yerden tekrar Çözüm Süreci’ne dönülmesi, yolundaki çağrısı önemliydi. Mesajdaki diğer önemli bir vurgu ise dışişleri bakanın, Türkiye’nin, AB üyeliğini desteklediklerini açıklaması idi. Bu, şu anlama geliyordu. İsveç, insan haklarına her zamanki gibi önem veriyor, Kürt sorunun barışçıl yollarla çözümünü önemsiyordu. AB üyeliği için, Türkiyenin yanında olduklarına vurgu yapılıyordu. Şüphesiz ki, siyasi sorunların diyalog yoluyla çözümde, barışçıl olduğu kadar, arabuluculuk rolünde de, İsveç saygın bir ülke.
Son iki yıldır, devlet ve PKK arasında süren çözüm sürecinde, silahlar susmuştu, Kürt dili ve edebiyatı çalışmaları önem kazanmıştı. Kürtler, legal alanda kendini ifade etmeye yöneldiği ve barışçıl çözümüm umutlarının güçlendiği bir anda, çatışma ortamına tekrar dönülmüştü. HDP Eşbaşkanının son gezisi ve İsveç Diş İşleri Bakanı Wallström’ün son açıklaması, İsveç’in, sürecin kalındığı yerde tekrar başlaması için arabulucu olması, konusu konuşulmaya başlandı. Demirtaş’ın ziyareti hemen sonrasında, İsveç Sosyal Demokrat Partisinden ve Uluslararası Olof Palme Merkezi’nden bir grup parlamenter, siyasetçi ve yetkili CHP, HDP ve AKP yekilileriyle görüşmek üzere Türkiye’ye gitmesi, barış için arabulucu olmaları konusundaki beklentileri daha da güçlendirdi.
Bizler, bu konuda daha fazla bilgi almak için, İsveç Milletvekili Serkan Köse ile görüştük. İsveç’te, gençlik sorunlarını yakından takip eden, işsizlik ve uğraşları konusunda uzman bir politikacı, Sosyal Demokratların insan hakları sözcüsü Serkan Köse, bizlere, katıldığı Türkiye ziyaretleriyle ilgili önemli bilgiler verdi. Röportajı sunuyoruz…
Serkan Köse kimdir? Serkan Köse: İç Anadolu Kürtlerin yoğun yaşadığı Konya iline bağlı Cihanbeyli’nin Yeniceoba Kasabasında dünyaya geldim. Ailemle birlikte, 10 yaşındayken İsveç’e geldim. Geldiğim günden bu yana Stockholm’un yabancıların yoğun yaşadığı Botkyrka belediyesinde yaşamaktayım. Liseden sonra Stockholm Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve iktisat Fakültesinde okudum. Siyaset ve iktisat bilimi üzerine master yaptım.
Sırasıyla, Sosyal Demokrat kadın kolları, İsveçin en büyük işçi sendikası olan Kommunal´de (belediye ve bazı kamu işçileri) ve Handels\'de (ticaret işçileri sendikası) basın ve iletişim danışmanlığı yaptım.
Ondan sonra iki sene İsveçin en büyük işçi eğitim kurumu olan ABF\'in Botkyrka ve Salem bölgesinin ombusmanlığını (yöneticilik) yaptım.
Ekimden bu yana İsveç parlamentosunda milletvekiliyim. Parlamentoda iki ayrı komisyonda görevli, tek Sosyal Demokrat milletvekiliyim; Çalışma Komisyonu’nunda, partimin ‘İşsiz gençliğin sorunları’ndan sorumlu sözcüyüm. Dış İlişkilerKomisyonu’nda da, Sosyal Demokratların ‘İnsan Hakları’ndan sorumlu sözcüsüyüm.
Parlamento görevlerimin yanısıra, üçüncü dönemdir, Stockholm’un Botkyrka Belediyesi Meclis Üyeliği ve Belediye yönetimi görevini de yürütmekteyim. Bunun yanısıra, 2011\'den bu yana Sosyal Demokratların, Botkyrka bölge Başkanlığı\'nı yapmaktayım. 2013\'den bu yana Sosyal Demokratların il Yönetimi\'nde bulunmaktayım.
Görüldüğü gibi parti adına yerel, bölgesel ve ulusal alanda görevlerim var. Tempo yoğun. Ama bütün bu görevleri en layık bir şekilde üstlenmeye çalışmaktayım. Hedefim bütün bu görevleri ve sorumlukları bize destek veren insanlarımıza en güzel bir şekilde hissettirmek.
Önce, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Olof Palme Merkezi\'nin davetlisi olarak İsveç\'e geldi. Dışişleri Bakanı ve Palme Merkezi sorumluları ve bu ara birçok politikacıyla görüştü. Selahattin Demirtaş\'ın ateşkes ve barış konusundaki görüşleri, İsveç Sosyal Demokratları arasında nasıl bir izlenim bıraktı?
Serkan Köse: Sayın Selahattin Demirtaş’ın Isveç´e gelişi ve barış dolusu mesajlar vermesi benim ve partim için büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu çatışma ortamından bir an önce çıkması için, yapılan bu ziyaret ve verilen mesajlar büyük bir önem taşımaktadır. Burada hem Sayın Demirtaş’ın ve hemde hükümetimizin mesaji cok açıktır. Silahlar derhal sussun ve müzakere masasına tekrar dönülsün.
Kürt sorunun silahla ve çatışmayla değil, demokratik bir ortam ve zeminde tartışılmasını savunmaktayız. Onun için, sayın Demirtaş ve partisi HDP´nin bu konuda samimi olduğunu ve barış için çalıştıklarının izlemini aldık. Bu da HDP´yle var olan ilişkilerimizi daha güçlendirecektir. Barış sağlanılması için atılan her adımı ve buna hizmet eden her kimse, o’nu/ onları sonuna kadar destekliyeceğimizi vurgulamak istiyorum.
Kısa süre önce İsveç Sosyal Demokrat Partisi ve Olof Palme Merkezin’nden bir grup milletvekili ve yetkiliyle, Türkiye’de, CHP, HDP VE AKP yetkililerinin yanısıra, bölge geziniz esnasında belediye başkanı ve değişik kurumlarla görüşmelerde bulundunuz. Gezinizin amacıne idi? Kimlerle görüşüldü? Ele alınan konular ne idi?
Serkan Köse: Sizinde belirtiğiniz gibi, sırasıyla CHP, HDP ve AKP ile üst düzeyde görüşmeler yaptık.
Bu gezinin üç amacı vardı; birincisi, kendimize ideolojik olarak yakın hissettiğimiz ve kardeş parti olarak tanımladığımız, CHP ve HDP ile olan ilişkilerimizi tazelemek ve onları ziyaret etmekti.
Aynı zamanda, iktidar partisi AKP ile de görüştük. Süreçte yaşanan son gelişmeler konusunda onların düşüncelerini aldık. Bizlerde, süreçle ilgili düşüce ve kaygılarımızı dile getirdik.
İkincisi, Diyarbakıra gittik ve oradaki sivil toplum örgütleriyle görüşüp, onların süreç hakkındaki gelinen son noktayla ilgili düşüncelerini almak istedik. Bu gezide, sivil toplum örgütleriyle ilişkilerimizi de geliştirmeye önem verdik. Diyarbakir Barolar Birliğini, başkan ve yöneticilerini, İHD Diyarbakır şubeşini, başkan ve yöneticilerini, KJA\'nın Diyarbakır\'daki merkezini, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gülten Kışanak\'ı ve Demokratik Toplum Kongresi-DTK Eş Başkanı Hatip Dicle´yi ziyaret ettik.
Bu arada, Irak\'ın kuzeyinde bulunan Şengal\'e, 1 yıl önce Daeş\'in saldırması sonrasında, günlerce dağlarda aç ve mahsur kalan, daha sonra, açılan koridor ile, önce Zaho\'ya, ardından sınırı geçerek Diyarbakır\'a gelen, “Şengal Ezdi kampında” kalan Ezdileri, ziyaret ettik. Bu görüşme, Ezdilerin, içinde bulunduğu zor durumu ve yaşam koşullarını anlamamız için önemli idi. Belediye, elinden ne geliyorsa yapmaya calışsa da, durumları hiçte iyi değil. Her türlü yardıma ihtiyaçları var.
Gezimizin üçüncü amacı, var olan çatışma ortamının durması için bir rol oynayabilir miyiz, diyerek, bu yönlü barışçıl yaklaşımımızı, görüştüklerimize ilettik.
Kisacası bizim açımızdan, bu görüşmelerin tümü verimli ve olumlu geçti. Önümüzdeki süreçte, bu görüşmleri tekrar değerlendirip, verimli bir çalışmaya dönüştürmek isteriz.
Dışişleri bakanı Margot Wallström, Ateşkesin olmasını, PKK ve devletin tekrar çözüm masasına oturma istemini açıkladı. Türkiyede hem iktidar hem muhalif parti temsilcileriyle görüştünüz. Barış ve çözüm sürecinin yeniden başlaması için, edindiğiniz izlenim neler?
Serkan Köse: Görüştüğümüz herkes, silahların biran önce susmasının gerekliliğini dile getirdiler. Savaşın çözüm olmadığını ve bir an önce silahların susması gerektiğini ilettiler. Bu konuda bizim bir rol oynayabileceğimizi ve bunu destekleyeceklerini söylediler.
Halkın savaşı istemediğinin izlemini aldık. İnsanlar meselenin, barışçıl bir ortamda tartışılmasını ve görüşmeler yolu ile çözülmesinin gerektiğini söylüyor. Ancak bu konuda devletin, gereken sorumluluğunu yerine getirmediğini ve çözüm sürecinin önünü tıkattığının algısı var halk arasında. Buna rağmen, görüştüğümüz birçok insan, barıştan yana umutlu olduklarını ve tarafların masaya tekrar oturacağını, söylemeleri hayli olumlu bir yaklaşım olarak görüldü.
Hemen barış ve sürecin bittiği yerden, tekrar başlaması için neler yapılması lazım? Türkiye de ve Kurdistan da savaş karşıtı olan kesimin umut ve beklentileri var, özellikle İsveç Sosyal Demokratların arabulucu olması ve barışçıl rol oynaması açısından. Bu konudaki düşüncenizi almak istiyordum...
Serkan Köse: Bir an önce silahların susması ve ateşkesin ilan edilmesi gerekir. Savaşa karşı olan herkesin, çatışan tarafları, sorunun çözümünde silahı değil, barışçıl ve demokratik çözümleri tercih etmeleri için, daha çok, daha kapsamlı baskı yapmaları gerekir.
Bu konuda, belirtiğim gibi, eğer bize barışın sağlanması için bir rol düşüyorsa ve böyle bir talep varsa her türlü çalışmanın içinde olacağımızı ve elimizden ne geliyorsa yapmaya hazır olduğumuzu dile getirmek isterim. Bunu zaten görüştüğümüz kişi ve siyasi partilere de söyledik. Eğer taraflar, barış için bir rol almamızı istiyorlarsa, böyle bir rol için hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Yine altını çizmek istiyorum: Kürt Sorunu savaşla ve silahla değil, demokratik zeminde çözülmesi gerekiyor. Bizlerde de bu konuda üzerimize düşen görevi yerine getirmeye hazırırız. Yeterki savaş dursun, olmasın. İnsanlar ölmesin. Bir an önce silahlar sussun ve çözüm süreci kaldığı yerden devam etsin.