31 Mart seçimlerinde Kürt seçmenlerin tercihleri, bu tercihlerle bir önceki yerel ve genel seçimlerdekiler arasındaki farklar, Kürtlerin epey bir kısmının var olandan başka bir şeyin derdinde olduğunu açığa çıkarıyor. Tercihler, Kürtlerin de bir yol aradığına işaret ediyor.
Seçimlerden hemen önceki ve hemen sonraki iki yazımda 31 Mart seçimlerinin Türkiye’nin bir yol aradığına işaret ettiğini yazmıştım. Seçimler Kürtlerin de bir yol aradığına işaret ediyor. Seçim sonuçları farklı mekânlardaki ve farklı kesimlerden Kürtlerin var olandan başka bir şeyin peşinde olduğunu gösteriyor. 31 Mart seçimlerinde Kürt seçmenlerin tercihleri, bu tercihlerle bir önceki yerel ve genel seçimlerdekiler arasındaki farklar, Kürtlerin epey bir kısmının var olandan başka bir şeyin derdinde olduğunu açığa çıkarıyor. Hülasa, Kürtler de bir yol arıyor. Kürtlerin 31 Mart seçimlerindeki tercihleri buna işaret ediyor.
31 Mart seçimlerinde Kürtler ne yaptı, nasıl tercihlerde bulundu sorusunu iki farklı mekân ve iki ayrı kesim üzerinden cevaplamak gerekiyor, çünkü görünen şu: Metropollerdeki Kürtler bir şey, Kürt şehirlerindeki Kürtler başka bir şey ya da şeyler yaptı. Keza, yine ilk etapta görünen DEM geleneği etrafındaki Kürtler bir şey, AK Parti geleneği etrafındaki Kürtler başka bir şey ya da şeyler yaptı.
Kürt Şehirleri
Kürt şehirlerindeki seçim sonuçları ilk etapta sade bir olguya işaret ediyor: Buralarda seçimlerin tartışmasız galibi DEM Parti. DEM Parti, 2014 seçimlerinde BDP’nin aldığı kadar (97) belediye alamasa da 2019 seçimlerinde HDP’nin almış olduğu 57 belediyeden çok daha fazlasını almış durumda. 31 Mart seçimlerinde 3 büyükşehir, 7 şehir ve 65 ilçede toplam 75 belediye başkanlığını kazandı DEM Parti. Hem de BDP ve HDP tarafından kazanılan neredeyse bütün belediyelerin iki dönemdir kayyım tarafından yönetilmesine, yaklaşık 10 senedir yürüyen kesif baskı siyasetine ve seçmen taşıma, itirazların kabul edilmemesi gibi türlü ayak oyunlarına rağmen. Üstelik, Kürt nüfusun çoğunluğu oluşturduğu pek çok şehirde belediye başkanlıklarını kazanmakla kalmayıp, 2019 seçimlerinde kaybettiği Ağrı ve Tunceli gibi yerlerde belediye başkanlıklarını geri aldı DEM Parti. Hem de neredeyse bütün Kürt şehirlerinde açık ara birinci parti olarak ve en yakın rakibi AK Parti’ye 2019 seçimlerinden de büyük fark atarak. Özetle, kazanılan belediye sayısı açısından bakıldığında sonuç açık: DEM Parti Kürt şehirlerinde rakipsiz. Seçim sonuçları Kürt şehirlerinde seçmenlerin çoğunluğunun DEM Partili belediye başkanları tarafından yönetilmek istediğini gösteriyor. Hem de ‘her şeye’ rağmen.
Öte yandan, Kürt şehirlerindeki seçim sonuçlarına kazanılan belediye başkanlığı sayısının ötesine geçip, seçimlere katılım oranı, partilerin aldıkları oy oranları ve partilerin aldığı toplam oy sayısı açısından bakıldığında 31 Mart seçimlerinin başka bazı şeylere daha işaret ettiği anlaşılıyor. Kürtlerin de bir yol aradığına işaret eden şeylere.
31 Mart’ta ortaya çıkan sonuçlar Kürt şehirlerinin büyük kısmında benzer bir örüntü gösterdiğinden sözünü ettiğim ‘başka şeyleri’ görebilmek için dört büyük şehirdeki seçim sonuçlarına bakmak yeterli. 2019 seçimleriyle kıyaslayarak bakıldığında dört büyük Kürt şehrinde seçim sonuçları şu şekilde.
Dört büyük Kürt şehrindeki seçim sonuçları birkaç önemli şeyi birden anlatıyor. Evvela görünen, seçimlere katılım oranlarındaki dramatik düşüş. Kürt şehirlerinde seçimlere katılım oranı 2019 seçimlerine kıyasla yaklaşık 10 puan birden düşmüş görünüyor. Türkiye genelinde seçimlere katılım oranları 2019’dan 2024’e ortalama 6 puan kadar düşerken, Kürt şehirlerinde bu düşüş 10 puan olmuş. Sayıların gösterdiği ilk sonuç bu: Kürt şehirlerinde seçimlere katılım oranı düşüyor. 2023 seçimlerinde de karşımıza çıkan bu durum Kürt şehirlerinde seçmenlerin siyasete, siyasi partilere olan inancının kısmen de olsa azaldığını, seçimlere ve siyasete yabancılaşmanın artmakta olduğunu gösteriyor. Sebepleri ayrı bahis ancak sayıların işaret ettiği ilk önemli sonuç bu.
Sayıların işaret ettiği diğer önemli sonuçsa şu: DEM Parti 2019 seçimlerine kıyasla daha az oy alarak oyların daha çoğunu almış durumda. DEM Parti’nin oy oranı Diyarbakır, Van ve Mardin’de 2019 seçimlerine kıyasla daha yüksek, ancak aldığı oy sayısı Diyarbakır ve Van’da daha düşük olmuş görünüyor. Batman’da 2019’a kıyasla az da olsa daha yüksek bir oy oranına ulaşılırken, alınan oy sayısı da az da olsa daha fazla olmuş. Sayıların işaret ettiği bu ikinci sonuç da önemli: DEM Parti her şeye rağmen kazandığı belediye sayısını artırırken aldığı reel oy sayısı 2019 seçimlerine nazaran azalmış. Hem de 2019’dan bugüne seçmen sayısının artmasına karşın.
Diğer bir sonuç AK Parti’yle ilgili. Sayılar AK Parti’nin Kürt şehirlerinde esaslı bir vurgun yediğini gösteriyor. Çok değil 2010’ların ilk yarısında Kürt şehirlerinde kullanılan oyların neredeyse yarısını alan AK Parti 2024’le birlikte yüzde 20’lere gerilemiş durumda. AK Parti 2019’dan 2024’e geçen beş senede ‘bölgede’ ortalama 15 puan kadar oy kaybetmiş görünüyor. Son sonuç da bu durumla ilgili. AK Parti’den uzaklaşanların büyük kısmının adresi Mardin ve Batman’da YRP ve HÜDAPAR, Van ve Diyarbakır’da ise bu iki partiyle beraber protestocular olmuş görünüyor.
Bu beş ‘sayısal’ sonucun ‘ne dediğine’ gelince… Sonuçlar evvela Kürt şehirlerindeki Kürtlerin büyük kısmının her şeye rağmen devletin huşunetine teslim olmadığını, Kürtlerin kimliklerinden, Kürt partisi yoluyla temsil edilmek arzusundan, şehirlerini ‘kendi temsilcileri’ vasıtasıyla yönetmek talebinden vazgeçmediğini gösteriyor. Kürtler, 10 senedir devam eden süreklileşmiş olağanüstü hale, iki dönemdir atanan kayyımlara rağmen, devlete ‘davamızdan’, ‘haysiyetimizden’, kendimizden’, ‘temsilcilerimizden’ vs. vazgeçmeye niyetimiz yok demiş oluyor. Sayıların ilk söylediği bu.
Sayıların söylediği ikinci şey de şu: Kürt şehirlerinde Kürtler DEM Parti’ye “yanındayım ama…” demiş görünüyor. Artan oy oranına karşın DEM Parti’nin aldığı reel oy sayısındaki düşüş, HEP-HDP geleneği içindeki Kürtlerin 2015 Kasım seçimlerinde başlayan memnuniyetsizliklerinin devam ettiğini, 2023 seçimlerinden sonra yapılan ‘düzeltmeleri’ çok yetersiz bulduğunu gösteriyor.
Sayıların dediklerinin en kuvvetlisi AK Parti’yle ilgili. Sonuçlar, HEP-HDP geleneğine uzak Kürtlerin AK Parti’ye “devletlûlaşmana gösterdiğim tolerans sona erdi” dediğini gösteriyor. Kürtlerin epey bir zamandır ağır ağır yürüyen AK Parti’den göçü, bu seçimlerle birlikte başka partileri aktörleştirecek kadar hızlanmış durumda. Sayıların diğer bir dediğiyse hem DEM Parti’ye hem de AK Parti’ye. Kürtler bu iki partiye de “zorlarsan oynamam” demiş görünüyor. Düşen katılım oranları hem DEM Parti geleneğinden hem de AK Parti geleneğinden Kürtlerin partilerinden memnuniyetsizliklerinin arttığını gösteriyor.
Bunlar Kürt şehirlerindeki sayıların ya da Kürt şehirlerindeki Kürtlerin dedikleri. Bir de metropollerdekilerin dedikleri var.
Metropoller
“31 Mart seçimlerinde metropollerdeki Kürtler ne yaptı” sorusuna hakkınca cevap vermek hemen hemen imkânsız. Hele de ortada bu soruya odaklanarak yapılmış bir seçim sonrası araştırma olmadan. AK Parti’nin metropollerdeki seçmeninin büyük kısmının Kürt olmayışı ve DEM Parti’nin bazı metropollerde aday çıkarırken bazılarında çıkarmayışı gibi faktörler “metropollerde Kürtler ne yaptı” sorusuna epey sınırlı bir şekilde cevap vermeyi zorunlu kılıyor. Öte yandan, DEM Parti’nin metropollerdeki seçmenlerinin de esas olarak Kürtlerden oluştuğunu varsayarsak, DEM Parti’nin belediye başkanlığı için aday gösterdiği metropollerde aldığı oy oranları buralarda DEM Parti geleneğinden Kürtlerin ne yaptığına dair bir izlenim oluşturmaya imkân verebilir görünüyor. Ancak şu da var: 2019 seçimlerinde DEM Parti’nin selefi HDP pek çok metropolde aday göstermediği için 31 Mart seçimlerinde yapılan tercihler nasıl farklılaştı sorusuna kısmen de olsa cevap verebilmek için 2024 seçimlerinde DEM Parti adaylarının metropollerde aldığı oyu 2023 milletvekili seçimlerinde HDP’nin aldığı oyla karşılaştırmaktan başka bir çare yok. Metropollerde sandığa gitmeyenlerin (Kürt&Türk ve AK Parti&DEM Parti) dağılımını bilmek de bu aşamada mümkün olmadığından “metropollerdeki Kürtler ne dedi” sorusuna cevap verebilmek için kullanılabilecek temel veri bu. Bu kısıtlarla bakıldığında sayısal tablo şu şekilde:
DEM Parti’nin muhalefete teklif ettiği ‘kent uzlaşısı’ önerisinin çalışmayıp kendi adaylarıyla yarıştığı dört metropoldeki seçim sonuçlarının gösterdiği net olarak şu: DEM Parti belediye seçimlerinde aday gösterdiği İstanbul, Adana, Antalya ve Aydın gibi metropollerde selefi HDP’nin 2023’te aldığı oyların çok gerisinde oy alabilmiş. Kürt şehirlerinde aldığı oyları oransal da olsa artıran DEM Parti’nin metropollerde ciddi bir oy kaybı yaşadığı sabit.
Bu sabitin, bu sayıların ne dediğine gelince… Ne demediğiyle başlayayım. Zannımca, DEM Parti’nin metropollerdeki açık oy kaybı sağlı sollu kanaat erbabının sandığı gibi DEM Partili Kürtlerin CHP’ye ‘farz edilen’ göçünün tamamlanmış olduğuna işaret ediyor değil. Dahası, bu durumun yakınında bile olmadığımız kanaatindeyim. DEM Partili Kürtlerin önümüzdeki parlamento seçimleri bir tarafa, bir sonraki mahalli seçimlerde bile bu defa yaptıkları gibi CHP’nin adaylarını destekleyeceğinin bir garantisi yok. Yok, çünkü 2024 seçimleri hem mahalli seçimlerdi hem de özel bir konjonktürde yapıldı. Konjonktür açık: İktidarda Kürt meselesindeki huşunetin faili AK Parti, muhalefetteyse iktidarın yaptıklarının karşısında olduğu izlenimi veren CHP var. DEM Partili Kürtlerin CHP teveccühünün ardında öncelikle bu konjonktür var. Seçimleri DEM Partili adayların kazanmasının mümkün olmadığı yerlerde AK Parti adaylarındansa CHP adaylarının kazanmasına yardımcı olmak Kürt seçmenler açısından anlaşılmaz değil.
Daha önemli olup DEM Partili Kürtlerin CHP’ye oy vermesini daha anlaşılır kılan faktörse seçimlerin mahalli seçimler olması. Seçimler mahalli seçimler olduğundan, DEM Parti seçmenlerinin epey bir kısmı DEM adaylarının kazanması mümkün olmayan metropollerde genel seçimler söz konusu olduğunda bilhassa önemsedikleri ‘kendimize’ oy verme, Kürt kimliğine sahip çıkma, seçimleri bir tür referanduma çevirme eğilimlerindense, muhtemelen ‘şehrimi kim, hangi anlayış yönetsin’ sorularını merkeze alarak tercihlerini yaptı. Bundan ötürü de DEM Partili Kürtlerin epey bir kısmı AK Parti belediyeciliğindense kendilerine ideolojik-politik açıdan daha yakın olan CHP belediyeciliğini, dolayısıyla da CHP adaylarını tercih etti. Nitekim, metropollerde ciddi oranda oy kaybeden DEM Parti’nin Kürt şehirlerinde oylarını oransal olarak da olsa artırması, bu şehirlerde seçimleri DEM Parti adaylarının kazanmasının imkân dahilinde olmakla kalmayıp seçimleri bir tür referanduma çevirme eğiliminin işlemesiyle ilgili olsa gerek. Bu da şu demek: Bir sonraki mahalli seçimde ‘kendimize oy verelim’ eğilimi ‘şehrimi kim yönetsin’ sorusu karşısında galebe çalabilir ve DEM Partili Kürtler ‘kendi adaylarına oy vermeyi tercih edebilir. Nitekim, 31 Mart seçimleri öncesinde Selahattin Demirtaş ya da Abdullah Öcalan Kürt meselesinde devletle farklı bir faza girmek üzere uzlaşıldığını duyurup bu uzlaşma çerçevesinde Kürtleri DEM adaylarına oy vermeye çağırsaydı seçimleri kazanan adaylar muhtemelen yine kazanırdı ancak DEM adaylarının metropollerde aldıkları oylar muhtemelen hiç olmadığı kadar yüksek olurdu. Özetle, sayılar metropollerdeki Kürtlerin CHP’li olduğunu değil CHP’lilerin de takdir ettiği üzere Kürtlerin CHP’ye kredi açtığını gösteriyor.
Öte yandan, sayılar DEM Parti seçmeninin CHP’ye göçünün bir seçim için olduğunu, bir sonraki mahalli seçimde seçmenin partisine döneceğini de göstermiyor. Şundan: Kürt siyaseti özel bir performans gösterip durumu değiştiremezse metropollerdeki DEM Partili seçmenler açısından ‘kendimize oy vermek’ eğilimi bir sonraki seçimde de bu şehri kim yönetsin sorusundan daha önemli hale gelmeyebilir. Bu olursa, DEM Partili seçmenlerin CHP’ye göçü sanıldığı kadar geçici olmayabileceği gibi bu göçün genel seçimlerde ve çok daha muhtemelen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılacak tercihlerde de devam etmesi zor olmayabilir. Özetle, önümüzdeki dönemde Kürt siyaseti oyunu ya da oyunun sorusunu değiştiremezse metropol mekânındaki Kürtlerin oy davranışlarını şekillendirmekte eskisi kadar başarılı olmayabilir. Sayılar bunu da gösteriyor.
Kürtlerin Aradığı Yol
Sayılar ve dedikleri bunlar. Bütün bunlar henüz çok belirgin olmasa ve biraz dolaylı da olsa Kürtlerin de bir yol aradığına işaret ediyor. 31 Mart seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar sadece DEM Partili olanların değil Kürtlerin büyük kısmının bir yol aradığını gösteriyor.
Kürtlerin de bir yol aradığına işaret eden, dört büyük siyasi aktöre birden ‘yeni’ bir şeyler söylemeleri ya da bir süredir söylediklerini daha kuvvetle söylemeleri. Kürtler evvela devlete bir şey diyor. Devlete denen açık: Bütün huşunetine rağmen derdimden, davamdan, temsilcilerimden vazgeçmeye niyetim yok. Son iki seçimde de kayyım atanan yerlere aynı partiden adayları hem de büyük çoğunlukla seçmenin anlamı bu olsa gerek. AK Parti’ye denen de anlaşılır: “Kavlimizin sonuna geliyoruz”. AK Parti oylarının Kürt şehirlerinde dramatik bir biçimde düşmesi, muhafazakâr Kürtlerin AK Parti’ye “devletlûleşmemiş muhafazakâr aktörlere meylediyorum” dediğine işaret ediyor. DEM Parti’ye denen de şöyle tercüme edilebilir: Vaziyetten çok da memnun değilim ancak ‘kendime’ oy verdiğimi göstermenin başka bir yolu da yok. HEP-HDP geleneğinden Kürtler DEM Parti’ye verdikleri oyları azaltarak ve her seçimde giderek daha az oy kullanarak DEM Parti’ye şunu söylüyor olsa gerek: “Vazgeçmiyorum ama…”. Son olarak, metropollerdeki Kürtlerin de CHP’ye dediği bir şeyler var. Denen galiba şu: “Başka şeylere bağlı, zor ama olabilir”.
Özetle, Kürtler Türkiye siyasetinin dört büyük aktörüne bir şeyler söyleyerek bir yol arıyor. Seçimlerin hemen öncesinde yaşanan birkaç gelişme, bilhassa Demirtaş’ın ve Zana’nın açıklamaları Kürt siyasetinden bu yol arayışına eşlik etmeye hazırlananların olduğuna işaret ediyordu. Ümit edelim bu eşlik etme çabası seçim sonrasında büyüyerek devam etsin. Yine ümit edelim Kürtlerin bu yol arama işine devlet, iktidar ve CHP de karşılık versin.