ABD’nin Suriye Kürtlerini kucaklama vakti geldi
<u><i>Bu yazı Washington DC’den gazeteci ve Kürt Sorunu Uzmanı Mutlu Çiviroğlu tarafından yazıldı ve İngilizce orijinali CNN’de Ocak 13 tarihinde yayınlandı. Yazı Türkçeye VivaHiba tarafından çevrildi.
Bu yazı Washington DC’den gazeteci ve Kürt Sorunu Uzmanı Mutlu Çiviroğlu tarafından yazıldı ve İngilizce orijinali CNN’de Ocak 13 tarihinde yayınlandı. Yazı Türkçeye VivaHiba tarafından çevrildi.
Dünya çapında Kürtler, Suriye Kürdistan’ını desteklediklerini gösterdiler. Washington’un da onlara katılma zamanı geldi de geçiyor bile.
ABD, 2011 Mart’ında isyan patlak verdiğinden beridir Suriye’de kendine uygun bir müttefik arıyor. Sürgündeki muhalif gruplar kendi aralarında çekişme halindeler ve Suriye içinde gerçek bir tabana sahip değiller. Ülke içerisindeki silahlı muhalefet ise radikal unsurlarla dolu. Bu karmaşada ABD kendisi için uygun ve potansiyel olarak değerli bir müttefiki gözden kaçırıyor: Kürtler.
Kürtler Suriye’nin en istikrarlı ve huzurlu bölgesini yönetiyorlar ve Batı’yla daha iyi ilişkiler geliştirmeye de açıklar. Buna rağmen şu ana kadar herhangi bir ilişkiden söz etmek mümkün değil. Washington’un, huzurlu ve çoğulcu bir Suriye tesis etmek istiyorsa Kürtlerin kendisine en iyi müttefik olacağını anlama zamanı artık gelmiş durumda.
Muhalefeti oluşturan ana koalisyondan farklı olarak Kürtler kendi içerisinde birliklerini oluşturmayı başardılar. İki ana Kürt çatı organizasyonu Batı Kürdistan Halk Meclisi (MGRK) ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) daha yakın zamanda 2. Cenevre konferansına ortak katılım da dahil temel meselelerde uzlaşmaya vardıklarını açıkladılar.
Ne yazık ki Washington, Kürtlerin katılımı konusunda isteksiz gözüküyor. Birçok ENKS liderinin bildirdiğine göre ABD’nin Suriye elçisi Robert Ford, Kürtlere Cenevre konferansına bağımsız katılmak yerine Suriye Ulusal Konseyi altında katılmaları yönünde baskı yapıyor. ENKS yetkilisi Ahmed Süleyman, Amerika’nın Sesi Kürtçe Servisi’ne yaptığı açıklamada ‘Kürt partileri konusunda Ford’un neden bu kadar negatif bir tutum içerisinde olduğunu anlayamıyoruz’ diyor.
Fakat bu yaklaşımın başarısı şansı, özellikle de Suriye Ulusal Konseyi Kürtlerin taleplerini tanımak konusunda pek istekli görünmediği için son derece zayıf. Dahası, SUK daha da ileri gidip Kürtlerin yakın zamandaki otonomi ilanlarını da ayrılıkçılıkla itham etmiş durumda. Grup, Kürt otonomisiyle ilgili açıklamasında ‘Kürtlerin özyönetim ilanı, tiranlıktan kurtulmuş ve toprakları üzerinde tam egemenlik kurmuş özgür, birleşik ve bağımsız bir Suriye için savaşan, Suriye halkıyla olan bağları parçalayıp atan ayrılıkçı bir girişimden başka bir şey değildir’ diyor.
Kürtlerin taleplerine karşı bu duyarsızlık, Kürtlerin Arap muhalefetine dair çekincelerinin de en temel nedenini oluşturuyor. Doğru; sofistike silahlar ve hava üstünlüğüne sahip bir konvansiyonel ordu ile savaşmaktansa, Kürtler kendi yurtlarını koruyup tabandan bir özyönetim oluşturmayı tercih ettiler. Ancak Esad rejimine karşı başkasının adına savaşmak istememeleri onların rejimle işbirliği içinde oldukları anlamına da gelmiyor.
Bu tabloyu daha da karmaşıklaştıran bir başka etmen Washington’un yakın müttefiki Türkiye’nin Kürtlerin herhangi bir statü elde etmesine kesin olarak karşı olması ve Cenevre’ye Kürtlerin katılımının önüne geçmek istemesi. Washington ve Türkiye’nin bu gittikçe birbirinden uzaklaşan çıkarları artık uluslararası toplumu özgün bir Kürt stratejisi oluşturmaya teşvik etmeli.
Kürt Halk Savunma Güçleri (YPG)’nin radikal gruplarla mücadelesinin takdir edilmesi gerekiyor. Çok sayıda kadın savaşçıyı da içinde barındıran YPG, El Nusra ve IŞİD gibi köktenci gruplara bağlı 3000’in üzerinde savaşçıyı etkisiz hale getirdiğini iddia ediyor.
Aynı zamanda Suriye Kürdistanı ülkenin en huzurlu ve istikrarlı bölgesi olarak şiddetten kaçan çok sayıda insana da güvenli bir liman oluşturuyor. Kürtlerin iç savaşta merkezi bir rol almak yerine kendi bölgelerini rejim vahşetinden ve radikal unsurların saldırılarından korumaya konsantre olması Arap, Çeçen ve Süryanilerin de Kürdistan’da görece bir huzur ortamında yaşamalarını sağlıyor.
İşte bu koşullarda, Kürtler geçtiğimiz ay içerisinde geçici yönetimlerini ilan edip 2012 yılında rejimin Kürdistan’dan çekilmesiyle oluşan iktidar boşluğunu doldurdular. Yönetim El Kaide ile bağlantılı grupların baskılarından kaynaklanan zor koşullara rağmen sosyal, ekonomik, eğitim ve sağlık hizmetleri vermeyi hedefliyor. Mevcut durumda, örneğin ekmek, süt, bebek maması ve tıbbi malzeme gibi en temel ihtiyaçlar bile zorlukla karşılanıyor. Elektrik ve yakıt kısıntıları özellikle kış aylarında halka büyük sıkıntı yaşatıyor. Batı başkentleri kendilerine değerli bir müttefik olabilecek bir nüfusla ilişkilerini geliştirmeye, bu temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik yardımlarla başlayabilirler.
ABD ve müttefikleri Kürtleri göz ardı etmekten vazgeçip, Cenevre’ye katılımlarını teşvik etmenin kendi çıkarlarına daha uygun olduğunu fark etmeliler. Suriye’nin en büyük etnik azınlığının taleplerini göz ardı eden bir konferansın zaten uzun vadeli çözüm üretme şansı olmayacaktır.
Dünya çapında Kürtler, Suriye Kürdistan’ını desteklediklerini gösterdiler. Washington’un da onlara katılma zamanı geldi de geçiyor bile.
Nerina Azad
Bu haber toplam: 1856 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:05:38:21