İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei, nükleer müzakereler sonunda varılan çerçeve anlaşmasının karşısında da yanında da olmadığını açıkladı.
Bazılarının “Devrim Lideri neden son nükleer müzakerelerle ilgili bir açıklama yapmıyor” diye sorduğunu belirten Ayetullah Hamenei, şunları söyledi:
“Herhangi bir açıklama yapmamanın sebebi, tavır açıklamayı gerektirecek bir durumun olmamasıdır. Çünkü yetkililer, henüz herhangi bir iş yapılmadığını ve iki taraf açısından bağlayıcı bir durumun olmadığını söylüyorlar. Bu durumda tavır açıklamaya gerek yok.
Eğer bana ‘siz son müzakereleri onaylıyor musunuz ona karşı mısınız?’ diye bir soru sorulacak olursa şunu derim: Ne onaylıyorum ne karşıyım; çünkü henüz olan bir şey yok.
Tüm sorunlar bundan sonradır ki ayrıntılar üzerinde tartışılıp konuşulması gerekiyor. Karşı taraf, inatçı, sözünde durmaz ve arkadan hançerleyen bir taraftır. Ayrıntıların tartışılması sırasında ülkeyi milleti ve müzakere heyetini çıkmaza sokabilir.
Şu ana kadar yaşananlar ne anlaşmanın aslını, ne anlaşmaya dair nihai müzakereyi ne de anlaşma içeriğini garanti etmektedir. Hatta bu müzakerelerin anlaşmayla sonuçlanacağını bile garanti etmemektedir. Dolayısıyla tebrik etmenin bir anlamı yok.
Ben hiçbir zaman Amerika ile müzakereler konusunda iyimser olmadım. Bu da bir zandan değil bu konudaki tecrübelerden kaynaklanıyor.
Eğer gelecekte meselenin ayrıntıları, müzakerenin notları ve müzakerede yaşananlar yayımlanırsa herkes bizim bu tecrübelerimizin nereden kaynaklandığını anlar.
Amerika ile müzakerelerden iyimser olmamakla birlikte bu konudaki müzakereleri tüm varlığımla destekledim, şimdi de destekliyorum.
Anlaşma yapılmaması kötü bir anlaşma yapmaktan daha iyidir
İran halkının izzetini temin edecek bir anlaşmayı yüzde yüz desteklerim. Eğer birileri Devrim Lideri anlaşmaya varılmasına karşıdır diyorsa gerçek dışı bir şey söylüyor.
Elbette şunu da söyledim: Anlaşma yapılmaması kötü bir anlaşma yapılmasından daha iyidir. Zira İran halkının çıkarlarını ayaklar altına alan ve izzetini yok eden bir anlaşmanın kabul edilmemesi, bir şereftir.
Bazen bu müzakerelerin ayrıntılarının Devrim Lideri’nin gözetimi altında olduğu söyleniyor. Bu tam olarak böyle değil.
Ben müzakereler konusuna ilgisiz değilim; ama şimdiye kadar müzakerelerin ayrıntılarına müdahale etmedim, bundan sonra da etmeyeceğim.
Ben meselenin geneline, genel hatlarına ve çerçevesini öncelikle cumhurbaşkanına bazen de dışişleri bakanına söyledim; ama ayrıntılar onlara aittir.
Ben nükleer müzakere heyetine güveniyorum. Şu ana kadar da onlardan hiçbir şüphe duymadım inşallah gelecekte de böyle olacak. Ama nükleer müzakereler konusunda ciddi endişelerim var.”
Ayetullah Hamenei, müzakere yapılan karşı tarafın yükümlülüklerine uymamasının, sözünde durmamasının ve taahhütlerinin aksine davranmasının endişeleri arttırdığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Karşı tarafın son müzakerelerdeki davranışı buna bir örnek oldu. Beyaz Saray, müzakerelerin sona ermesinden yaklaşık 2 saat sonra müzakerelere dair iki sayfalık bir bildiri yayımladı ki bunların büyük bir çoğunluğu gerçekliğe aykırıydı.
Böylesi bir bildirinin iki saat içerisinde hazırlanması imkansız. Dolayısıyla onlar bizimle müzakereler yaparken çarpıtıcı, yanlış ve müzakere içeriğine aykırı bir metin hazırlamakla meşguldü.
Diğer bir örnek de şu: Onlar her müzakere turundan sonra önce açık, sonra da özel konuşuyorlar. Bu konuşmalarda söylenenler içerideki itibarları için ve muhaliflerine karşı sözler, halbuki bunlar bizi ilgilendirmiyor.
Bunlar herkesi kendileri gibi sandıkları için diyorlar ki ‘İran Lideri müzakerelere karşı çıksa bile bu onların gerçek sözü değildir; içerideki durum gereği böyle davranıyorlar’ halbuki onlar İran’ın iç durumunu bilmiyorlar.
Devrim Liderinin halka konuşmaları karşılıklı güvene dayalıdır. Halk bana güvendiği gibi benim de halkıma güvenim tamdır ve Allah’ın yardımlarının her zaman bu halkın yanında olduğuna inanırım.
Ben karşı tarafın müzakereler devam ederken sergilediği davranıştan kaygılıyım. Bu meselede abartılı ve aceleci olmamak; sabredip ne olacağını görmek gerekiyor.”
ABD ile müzakereler sadece nükleer meseleyle sınırlı
Ayetullah Hamenei, Amerika ile yapılan müzakerelerin yalnızca nükleer meseleyle sınırlı olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Elbette nükleer müzakereler bir tecrübedir. Eğer karşı taraf çarpık karakterini sürdürürse bizim Amerika’ya güvensizlik konusundaki tecrübemiz daha da güçlenecektir. İran halkı uluslar arası toplumla değil; anlaşmasına bağlı kalmayan Amerika ve üç Avrupa ülkesiyle karşı karşıyadır.
Uluslar arası toplum, birkaç yıl önce başkanları ve üst düzey yetkilileri Tahran’daki Bağlantısızlar Hareketi toplantısına katılan 150 ülkeden oluşmaktadır. Dolayısıyla ‘bize güvenmesi gereken uluslar arası toplumla karşı karşıyayız’ sözü yersiz bir sözdür.”
Ayetullah Hamenei, bazı aydınların “bizim nükleer teknolojiye ne ihtiyacımız var?” şeklindeki sözünün bir aldatmaca olduğunu belirterek nükleer teknolojinin enerjiden sağlığa, deniz suyunun içme suyu haline getirilmesinden tarıma kadar çok geniş bir alanda kullanıldığını hatırlattı.
Nükleer silah kullanan ve denemelerini yapanların İran’ı nükleer silah peşinde olmakla suçladığını belirterek şunları söyledi:
“Onlar bizi atom bombası yapmaya çalışmakla suçluyor. Halbuki İslami İran, şer’i ve akli gerekçelerle hiçbir zaman nükleer silah peşinde olmamıştır ve olmayacaktır. Nükleer silahları da bir sorun olarak görmektedir.”
Yaptırımlar tek seferde kalkmayacaksa müzakerenin anlamı yok
Ayetullah Hamenei, İran’a uygulanan yaptırımların anlaşma yapıldıktan sonra tek seferde kaldırılmaması halinde müzakerelerin bir anlamı olmayacağını belirterek şunları söyledi:
“Bu mesele son derece önemlidir, yaptırımlar anlaşmanın yapıldığı gün tamamen kaldırılmalıdır. Eğer yaptırımların kaldırılması yeni bir süreçle ilişkilendirilirse müzakereler temelden anlamsızlaşır. Zira müzakerelerin hedefi yaptırımların kaldırılmasıdır.
Denetleme bahanesiyle ülkenin güvenlik ve savunma alanına girilmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Ülke yetkililerinin de denetleme ve inceleme gerekçesiyle yabancıları bu alanlara sokma ve savunma gelişimini durdurma yetkisi ve izni bulunmamaktadır.
Direniş’e desteğimiz müzakere konusu yapılmamalıdır
Ülkenin savunma kapasitesi askeri alanda sağlam bir yumruk olarak korunmalı ve daha da güçlendirilmelidir.
Müzakerelerde direnişçi kardeşlerimize çeşitli alanlarda verilen desteğe hiçbir şekilde zarar verilmemelidir.
İran’ı denetlemeler konusunda özel bir ülke haline getirecek konvansiyonel olmayan hiçbir denetleme tavrı kabul edilemez. Denetlemeler tüm dünyaya uygulanan konvansiyonel çerçevede kalmalıdır.”
Suudilerin burnu yere sürtülecek
Ayetullah Hamenei, konuşmasının diğer bölümünde Yemen’de yaşanan gelişmelere de değinerek şunları söyledi:
“Suudiler Yemen’e saldırmakla büyük bir hata yaptılar ve bölgede kötü bir bidat başlattılar. Çocukların öldürülmesi, evlerin ve ulusal altyapının tahrip edilmesi büyük bir cinayettir. Suudiler bundan büyük zarar görecek ve asla zafer kazanamayacak.
Bu öngörünün kanıtı son derece açık. Çünkü Siyonistlerin askeri kapasitesi Suudilerinkinin birkaç katıdır ve Gazze de çok daha küçük bir yerdi; ama onlar başaramadı. Halbuki Yemen, coğrafya olarak da nüfus olarak da çok daha büyük bir yerdir.
Suudiler bu maceradan çok büyük bir zarar görecek ve burunları yere sürtülecek.
Bizim Suudilerle birçok siyasi meselede ihtilaflarımız var; ama şimdiye kadar hep onların dış politikasında metanet ve vakar olduğunu söylerdik.
Şu an birkaç tecrübesiz genç bu ülkede iktidar oldu. Şu an vahşet yönünü metanet yönünün önüne geçiriyorlar; ama bu meselede kesinlikle zarar görecekler.
Bölgedeki bu hareket kabul edilemez. Ben uyarıyorum, Yemen’deki bu cinayetten vazgeçmeliler. Bu, her yerde mazlumu savunacağına zalimin yanında yer alan Amerika’nın karakteridir. Onlar da bu meseleden darbe yiyip yenilecekler.
Katil uçakları Yemen semalarında güvenlik bırakmadı. Yemen’e müdahale için Allah, halklar, bölge ve uluslar arası hukuk açılarından kabul edilemez aptalca gerekçeler öne sürüyorlar; ama bunu müdahale olarak görmeyip İran’ı Yemen’e müdahale etmekle suçluyorlar.
Yemen halkı kendine hükümet kurabilecek kapasiteye sahip köklü ve kadim bir halktır. Suudiler bu cinayete derhal son vermelidir.