Prof. Binnaz Toprak'ın konu hakkındaki değerlendirmeleri şöyle:
"Bence Türkiye ekonomisi öngörülebilir durumda. İşsizlik azalmayacak, çoğalacak. Üretim ilerlemeyecek gerileyecek. Dış sermaya Türkiye'ye ilgi göstermeyecek. Yani hangi göstergeye bakarsanız bakın, Türkiye'de ekonominin felakate gittiğini görebiliyor insan.
Siz kapalı bir toplum yaratırsanız, özgürlüklerin olmadığı, hukukun olmadığı sonuçları da bu olacaktır.
İnanılmaz şekilde bir beyin göçü yaşanıyor ülkede. Çok ilginç şekilde ülkeden en çok göç etmek istiyenler de AKP'li gençler. Bu araştırmayla tespit edildi. Hani kindar değil, dindar nesil yaratma projeleri vardı ya, bunun çöktüğünü de görebiliyorsunuz.
Siyasetteki bu otoriterleşmenin ekonomiye etkisini hiçbir şekilde görmüyor iktidar. Görmedikleri için de bu durumun düzeleceği yok.
Ben CHP'ye bir umut olara bakıyorum. Çünkü bugünkü mevcut durumda sistemi değiştirebilmek için başka bir aktör görmüyorum. İyi niyetle de sistemin değişeceği yok. Yani inanırsak, güvenirsek, ilkelerimize geri dönersek falan hayır! Türkiye artık 60'ların, 70'lerin hatta 80'lerin Türkiyesi değil. Onun da ötesinde Kürtlerin kendi partisi yoktu. Siyasi yelpaze bu kadar bölünmüş değildi.
Şimdi CHP'nin başına kim geçerse geçsin, muazzam bir insan olsun Kürtlerin oyunu almadan, başka gurupların oyunu almadan iktidar olması mümkün değil.
Bugünkü sistem altında ki buna AKP de dahil başka partinin desteği olmadan iktidara gelemez. Dolayısıyla yüzde 50+1 ittifaklara zorluyor.
Ben ittifakları destekliyorum elbette. Ancak benin CHP'de ileriye yönelik öngöremediğim tek şey HDP ile ilişkisi. Bu ilişkiyi yokmuş gibi davranarak sürdüremez diye düşünüyorum. HDP'yi içine çekmesi lazım.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun bunun böyle gitmeyeceğini görüp açıktan açığa HDP'yle ittifaka gitmeleri ve diğer partilerin buna katılmaları gerekir.
Selahattin Demirtaş'ın da belirttiği gibi ortak ilkeler etrafında bir ittifakla ileriye dönük olarak umutlu bakabiliriz.
CHP'nin de HDP'nin de bu iktidarı tek başına değiştirecek güçleri yok. "
Nesrin Nas ise konu hakkında şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye öngörülemez bir ülke. Bu öngörülemezlik iktidara müthiş bir alan açıyor. Muhalefeti şaşkınlığa uğratıyor. İktidar bu öngörülemezliği bilerek yaptı. Sadece hukuki alanda devleti anayasalsız hale getirmek ya da siyasetsizleştirmek değil, aynı zamanda ekonomik olarak ülkeyi okuyabileceğiniz göstergeleri de işlevsiz hale getirdiler. Bunu sadece TÜİK'in açıkladığı rakamlar gerçekleri yansıtmıyor anlamında söylemiyorum. Politika araçları elimizden birer birer alındı.
Merkez Bankası'nın politika faizi mesela. 2017 yılından beri politika faizi işlevini kaybetti. Hiçbir şekilde kullanılmıyor. Onun yerine arka kapı politikaları uygulanıyor. Geç likidite penceresiyle piyasalara yön veriliyor. Bu nedenle bankaları da sağlıklı okuyamaz hale geliyorsunuz.
Bütçenin önemli bir bölümü örtülü ödeneğe dahil edilmiş durumda, kamu açığını bilmiyoruz. Bunlar Varlık Fonu'nun içine konulmuş durumda. Borçlanmayı da kontrol edemiyoruz. Varlık Fonu üzerinden yürütülen borçlanma da var. Hazine içeride de dövizle borçlanmaya başladı. İç borç, dış borç bilinmiyor.
Dolayısıyla böyle bir ekonomiyi okuyamazsınız. Türkiye artık serbest piyasa ekonomisi değil. O iş bitti. Çünkü fiyatlar dikte ediliyor.
Bu tür rejimler topyekün mücadeleyle değiştirilebiliyor.
CHP'yi eleştirmek kolay. CHP sistemde çok önemli bir rol üstlenmiş durumda. CHP'nin içindeki karma yapı sorununun dışında bence başka bir problem daha var. Hepimiz CHP'nin bulunduğu yerde kalıp en geniş yelpazede ve siyaseten kendisinden çok farklı olan partileri birarada tutmaya çalışmasını istiyoruz. Demokrasi cephesi dediğimiz şeyi ancak örgütlü bir kurumla yapabiliriz.
Bu ister istemez CHP'nin bazı politikalarındaki sivri tarafları yumuşatması zorunluluğunu doğuruyor. Bu da topluma zaman zaman siyasetsizlik gibi yansıyabiliyor.
Yani çok zor bir iş üstlenmiş durumda, incecik bir buz üstünde yürüyor. Zaman zaman ben de eleştiriyorum çıkışlarını, ancak demokratik mücadeleyi savunan ve aynı zeminde buluşulmasını sağlayan CHP dışında başka bir kurum da yok maalesef.
CHP mesela Kürt sorununa ilişkin bir rapor hazırlıyor. CHP'den benim beklediğim böyle bir rapor hazırlaması değil, ama CHP'nin Kürt meselesini çözmek için çözüm masasını kurmak ve o masaya Kürtleri çekerek onlarla çözümü aramak benim beklentimdir."
Ergun Babahan'ın açıklamaları şöyle:
"Türkiye'yi şu anda hem AKP'nin hem de milliyetçi ulusalcı kesimin en gerici, en çapsız, en birikimsiz kesimleri yönetiyor.
AKP kurulduğunda ciddi bir kadro partisiydi. Bütün bu kadro tasfiye edildi. Perinçekçiler ve MHP'lilerle iş tutmaya başladılar. Bütün sistem yağma ve hırsızlık üzerine kurulu. Devletin çürüdüğü bir döneme girdik. Türkiye için asıl tehlike bu.
Burada CHP'nin sıkıntısı Erdoğan'ın 17-25 Aralık'tan sonra anlaştığı derin devlet tarafından kuşatılmış olması. CHP'nini atacağı adımların çok kısıtlı olacağını düşünüyorum.
Yenikapı ruhundan, Demirtaş'ın tutuklanmasına hatta CHP'li vekillerin tutuklanmasına giden anayasda değişikliği yolunu açan kararlarda Kemal Kılıçdaroğlu kendi özgür iradesiyle mi karar verdi? Ya da şimdi kendi partisini kuran bir Musul başkonsolusu var. Öztürk Yılmaz. Onu kim bir gecede CHP'ye genel başkan yardımcısı yaptı?
Bunlara dönüp baktığınızda, CHP'nin devlet açısından kritik olan hiçbir noktada bağımsız, toplumdan yana tavır aldığını görmüyoruz."