Hazım Sağıye: PKK bölge kültürünü rahatsız ediyor

PKK’nin silahlı mücadeleyi bırakması, bölgedeki şiddet temelli siyasi kültüre karşı önemli bir kopuş ve yeni bir siyasi başlangıç anlamına geliyor.

17 Temmuz 2025 - 09:36
17 Temmuz 2025 - 09:36
 0
Hazım Sağıye: PKK bölge kültürünü rahatsız ediyor

Şarku’l Avsat yazarı Hazım Sağıye PKK’nin dönüşüm süreci üzerinden, bölgedeki hâkim siyasi kültürle olan gerilimini ve bu dönüşümün anlamını tartışan bir analiz kaleme aldı.

Hazım Sağıye’nin analizi şöyle:

‘’Kürdistan İşçi Partisi (PKK) kendisini feshettiğini ilan ettiğinde, silahlarını bıraktığında ve silahlı mücadeleden vazgeçtiğinde, bir araya geldiklerinde bölgedeki hâkim siyasi kültürden sapmayı ifade eden birçok şeyi ilan etmiş oluyor.

Dönüşümünün önemini küçümseyen bazılarının, yeni güç dengesinin bu tercihi belirlediğini söylemeleri, PKK lehine bir başka kanıttır. Zira güç dengesini hesaba katma pragmatizmi de bu değişimin bir işareti ve rasyonel farkındalığın bir yüzüdür.

Gerçek şu ki bu, PKK'nın savaştan vazgeçme yönündeki ilk girişimi değil, ancak en ciddi, en başarılı ve aynı zamanda hakim kültürel akımı en çok rahatsız eden bu girişimdir. Bugün burnumuzun dibinde güç dengesini hiçe sayan, fiilen sona ermiş savaşları sürdürmeyi ve hayatta kalmaları hem kendileri hem de bizim için daha faydalı olacak “şehitler sunmayı” tercih edenler de var. Gerçekten de ölüme karşı savaş, koşulları ne olursa olsun, savaşların en asilidir; “mücahit”, “direnişçi”, “şehit” ve fedakarlık çağrısı gibi folklorik anlatılar onun yanında sönük kalır.

Deneyimlerin çeşitliliğine rağmen, Arap dünyası iki ulusal kurtuluş çizgisi arasındaki karşıtlığın örneklerine tanık olmuştur; biri güç dengesini kabul eden ve hedeflere kademeli olarak ulaşılmasını savunan ılımlı çizgi, diğeri ise bunu reddeden radikal çizgidir. Örneğin, 1930'ların Suriyelileri önünde Cemil Merdam Bey ile Abdurrahman el-Şehbender'in çizgileri vardı. 1950'lerin Tunuslularına, Habib Burgiba ile Salih bin Yusuf arasında bir seçim yapmaları önerildi. Filistin’de 1970'lerden günümüze kadar Fetih çizgisi, FKÖ içindeki ve dışındaki radikal örgütlere karşı durmuştur. Ancak bu ve diğer modeller hakkındaki tartışmalar, daha geniş kültürel, düşünsel ve gündelik konumlara uzanmadan, anlık siyasi hedeflerle sınırlı kalmıştır. Ilımlılar genellikle “radikal” olanlarla tartışmış ama ılımlı bir yaklaşım benimsemelerini talep ederken, onların radikal önermelerini ve çıkarımlarını kabul etmiş, gerekçelerini anlamışlardır.

Bugün ise çıkmaza giren PKK, projesi için mevcut siyasi kanalları seçiyor ve sadece siyaset yoluyla bu kanalları genişletmeye bel bağlıyor. Siyasi sürecin getirdiği değişime güvenerek, diğer taraftan, yani Türk devletinden önceden büyük tavizler talep etmedi. Bu bağlamda, başlangıçta şovenist milliyetçi lider Devlet Bahçeli'nin tutumlarında olumlu bir değişim kaydedildi, DEM de bunu bu projeye hizmet etmek için değerlendirilebilecek bir fırsat olarak gördü.

Şiddete dayanan ve zafer durumunda ya ölüme ya da otoriter devletlerin kurulmasına yol açan eski kurtuluş hareketlerinin politikaları yalnızca Ortadoğu'da değil, tüm dünyada sona erdi. Acı, sertlik, sıkıntılar, dahası taşlaşma ve geçmişe saplantı kendisini caydırmadığında, bunu ilan etme cesareti sahibine değer kazandırır. Bilindiği gibi, PKK’nın düşmanının gücü de az değildi.

Geçerliliğini yitiren ve PKK’nın eğip bükmeden ele almaya cesaret ettiği konular listesi arasında şunlar yer alıyor; siyasetin sırtına militan bir ideoloji yüklemek, çoğulcu bir toplumda tek bir kimlik ve pratiğe sahip merkezi bir devlet fikri, ulusal birliği sınır-ötesi etnik veya dini bağlara tabi kılmak, ardından dört çağdaş ülkeye yayılan tarihi Kürdistan'da Marksist-Leninist bir devlet kurma yanılsaması. En önemlisi de silahlara ve onunla birlikte siyasette ve adalet arayışında bir doktrin olarak güce veda etmek.

Böylece, geçmişin geride kaldığı gerçeğine dayanan gözden geçirme, PKK ve yeni literatürünün tercih ettiği terim olan “başlangıçların” temelini inşa ediyor. Önceki mücadele çizgisinin yenilgisi, söz konusu çizginin savunucuları için bir yük olmaktan çıkar. Yenilgisi siyaset ve deneyime dayalı bir “başlangıç” fırsatı olarak görüldüğünde artık yolun ve dünyanın sonu olmaktan çıkar.

PKK’nın tüm silahlı grupların yaptığı kötülükleri yaptığı ve uzun yıllar boyunca Suriye-İran ekseninden destek aldığı doğru. Bu destek, onu uzun bir süre bölgeyi militarize etme ve devletleri ile toplumlarını istikrarsızlaştırma projesine bağladı. Ancak, izlediği yol, muhtemelen ona özgünlüğünü ve içsel direncini veren temel bir konuda farklıydı. O da 1978'deki kuruluşundan bu yana kendisine eşlik eden eski Marksizminden fanatik bir dini popülizme kaymamasıdır. Bölgedeki diğer milis grupların aksine, siyasal İslam'ın hiçbir biçimine yaklaşmadı. Bu iki sebepten ötürü direnişi, onu kuşatacak bir direniş doktrininden yoksundu ve daha çok salt bir güvenlik zorunluluğu olarak kaldı.

Buna ilaveten, kadınların rolüne odaklanması bir temel olmayı sürdürdü ve bunu dar siyasi alanı aşan toplumsal sorunlara belirgin bir ilgiyle birleştirdi. Bu eğilimler, son dönüşümün temellerini sessizce oluşturmuş olmalı.

PKK'nın yapıp da bölgedeki diğer milislerin yapmadıkları, en belirgin kökenlerinden birini emperyal bilinçte veya böyle bir bilinç yanılsamasında buluyor. Zira Kürtler, Arap, Türk ve Fars çoğunlukların kapıldığı bu tür yanılsamalara sahip olma lüksüne sahip değiller, çünkü onlar bu bilincin ve yanılsamasının kurbanları.

Bu nedenle, PKK’nın Türk devletine karşı savaşının sona ermesinin, bu kültür tarafından yerle bir edilen bir bölgede siyasi kültüre karşı savaşının başlamasına zemin hazırlamış olabileceği varsayılabilir.’’