İran'daki darbe girişimi iddiası: Siyasi hedefler ve iç çekişmeler
İran'da, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve ev hapsindeki Mir Hüseyin Musevi’nin, dini lider Ali Hamaney’in yokluğunda darbe planladığı iddiaları ortaya atıldı

Eski başbakan ve İran hükümetinin önde gelen muhaliflerinden Mir Hüseyin Musevi, 15 yıldır ev hapsinde yaşamasına rağmen son günlerde tartışmaların odağına yerleşti.
Son günlerde İran'da ve yurtdışında bazı çevreler, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve eski Başbakan Mir Hüseyin Musevi gibi önde gelen siyasi figürlerin, güvenlik gerekçesiyle uzun süredir kamuoyundan uzak olan İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in yokluğunu fırsat bilerek iktidarı ele geçirmek amacıyla bir darbe planladıklarını öne sürdü.
Bu iddialar, İran’daki bazı radikal isimler —örneğin milletvekili Ebu'l-Fazl Zehravend— tarafından da tekrarlandı. Siyasi gözlemciler arasında ise İslam Cumhuriyeti’nin kurucusunun torunu Seyyid Hasan Humeyni’nin de liderlik makamına talip olabileceği ve Uygun zamanda Uzmanlar Meclisi’nin desteğini alarak bu hedefe ulaşmak için bir cephe kurduğu yönünde söylentiler dolaşıyor.
Ancak görünen o ki, İran’da Hamaney’e karşı bir darbe konuşmaları, aslında farklı hedeflere ve saiklere sahip hayal ürünü bir senaryodan ibaret.
Mir Hüseyin Musevi, 15 yıllık ev hapsine rağmen, hükümetle halk arasındaki boşluğu kapatmak amacıyla bir kurucu meclis kurulması çağrısında bulunarak geniş yankı uyandırdı. Bu çağrı, İran’daki radikal çevrelerin sert tepkisine yol açtı. Musevi, "İslam Cumhuriyeti'ne karşı İbranice-İsrail planlarının Farsça versiyonunu uygulamakla" suçlandı. Oysa Musevi, yayımladığı bildiride İsrail'in saldırılarını kınayarak, şiddet ya da darbeye dair herhangi bir çağrı yapmaksızın, siyasi yapının barışçıl biçimde reforme edilmesini istedi.
Aynı şekilde, Mesud Pezeşkiyan da Amerikalı gazeteci Tucker Carlson’a verdiği röportajda ABD ile diplomasiye devam edilmesi gerektiğini ifade ettiği için radikallerin hedefi oldu. Batı ile "uzlaşma ve barışma" söylemleri de eleştirilerin odağındaydı. Bu bağlamda, İran’daki radikal çevrelerin darbe söylentilerini yayma motivasyonları daha anlaşılır hale geliyor.
İran’daki radikal gruplar, halktan gelen yoğun eleştirilerle karşı karşıya. Birçok kişi, İsrail saldırılarına zemin hazırlayan politikaların sorumlusu olarak onları görüyor. Ayrıca bu çevreler, Mossad’ın İran’daki ağlarını sızdırmasından da başlıca sorumlu tutuluyor. Gelecekteki siyasi yapıda konumlarının tehdit altında olduğunu düşünen bu gruplar, iktidardaki boşluğun uzaması durumunda devre dışı bırakılmaktan ya da zayıflatılmaktan endişe duyuyor. Bu durumun, Pezeşkiyan, Ruhani, Hasan Humeyni ve hatta Muhammed Hatemi gibi ılımlı figürlerin konumunu güçlendirebileceğini düşünüyorlar. Bu yüzden savunmaya geçmek yerine saldırıya geçmeyi tercih ederek, başta Pezeşkiyan olmak üzere muhalif isimleri hedef alıyorlar. Darbe söylentilerini yayarak, siyasi rakiplerini zayıflatmayı ve ordu ile güvenlik kurumlarındaki konumlarını sağlamlaştırmayı amaçlıyorlar.
Ateşkesin ardından Hamaney’in ortalıkta görünmemesi ve sessizliği, bu yoğun iktidar mücadelesini daha da alevlendirdi. Ancak dini liderin gelişmeleri yakından izlediği ve konuyla ilgili net bir duruş ya da karar almasının beklendiği belirtiliyor.
Her ne kadar birçok İranlı, İslam Cumhuriyeti’nin çeşitli alanlardaki performansından memnun olmasa da, artık Ali Hamaney’in halkın haklarını ve ulusal çıkarları gözeten yapısal reformlara öncülük etmesini ve radikal çevrelerin nüfuzunu sınırlandırarak sevilen ulusal figürlere alan açmasını bekliyorlar.
İran halkı, ülkenin parçalanmasına ya da kaosa yol açabilecek herhangi bir girişime kesinlikle karşı. Dış müdahalenin yaşam koşullarını iyileştirmeyeceğini, aksine yıkıcı olacağını düşünüyorlar. Bu nedenle, reformların ve yapısal değişimlerin hükümetin inisiyatifiyle gerçekleşmesini istiyorlar. Bu bağlamda, devlet televizyonu başkanının değiştirilmesi ve resmî medya politikalarının revize edilmesi gibi kampanyalar, ayrıca yeni bir savaşın önüne geçecek diplomatik anlaşmalara ulaşılması yönünde çabalar, ve tüm askerî ve sivil makamlarda radikal ve maceracı kadroların yerine daha dengeli, ılımlı figürlerin getirilmesi gibi adımlar gündeme geliyor.
Ancak tüm bu halk taleplerinin ne derece ciddiye alınacağı, İran kamuoyunun en çok tartıştığı konu olmaya devam ediyor. Hükümetin önümüzdeki haftalarda bu taleplere somut yanıtlar vermesi bekleniyor.