İsrail’in Şam saldırılarıyla amacı: Trump’ın Suriye vizyonunu parçalamak
Trump yönetimi, Türkiye ve Körfez müttefikleriyle entegre bir Suriye hedeflerken, İsrail etki alanlarına dayalı bir yapı istiyor

İsrail ve ABD, Suriye konusunda giderek farklılaşan yollarda ilerliyor.
İki müttefik henüz doğrudan bir çatışma içinde olmasa da, mevcut ve eski Arap, Amerikalı ve İsrailli yetkililer, aralarındaki bu görüş ayrılıklarının Trump yönetiminin büyük diplomatik planlarını zorlaştırabileceğini söylüyor.
Çarşamba günü, İsrail Şam’da güçlü hava saldırıları gerçekleştirdi. Savunma bakanlığının bir kısmı bombalandı ve başkanlık sarayının yakını hedef alındı. İsrail, bu saldırılarını Suriye'deki Dürzî azınlığı korumaya yönelik bir hamle olarak çerçeveledi.
Bu saldırılar, Devlet Başkanı Ahmed el-Şara yönetimine karşı önemli bir İsrail tırmanışına işaret ediyor ve el-Şara’nın ABD ile gelişen ilişkileri ve İsrail’le artan güvenlik temaslarına rağmen gerçekleşti.
Uluslararası Kriz Grubu kıdemli danışmanı Dareen Khalifa, Middle East Eye'a (MEE) “İsrail ve ABD kesinlikle aynı sayfada değil,” dedi.
İsrail, saldırının İsrail’deki yaklaşık 150.000 kişilik Dürzî toplumunun müdahale çağrılarına yanıt olduğunu iddia etti. İsrail’e yakınlığıyla bilinen Suriyeli Dürzî lider Şeyh Hikmet Selman el-Hacri de gerçekten uluslararası destek çağrısı yapmış ve azınlığın "yok edilme savaşı" ile karşı karşıya olduğunu söylemişti. Ancak diğer Suriyeli Dürzî liderler İsrail’in müdahalesini reddetti.
Bölgede çatışmaları izleyen bir ABD diplomatı MEE'ye “İsrail içinde kesinlikle gerçek bir Dürzî baskısı var,” dedi.
“Bu baskı gerçek olsun ya da olmasın, sonuç aynı: İsrail için Suriye'de bir nüfuz alanı. Bu, Suriyelilere tanklarını nereye koyabileceklerini ya da koyamayacaklarını söylemek anlamına gelir.”
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in saldırıları ve savaşın parçaladığı ülkedeki istikrarsızlık hakkında yorum yapmayı reddetti ve gazetecileri ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’ya yönlendirdi.
Aynı günün erken saatlerinde, Rubio saldırıları ve kötüleşen güvenlik durumunu "basit bir yanlış anlama" olarak tanımlamaya çalıştı.
‘Tüm yollar Şam’a çıkar’
İsrail’in güney Suriye’deki Dürzîleri koruyan baskın güç olarak kendisini öne çıkarması, Trump yönetiminin vizyonuyla çelişiyor.
Bu yılın başlarında, ABD’nin kuzeydoğu Suriye’de(Rojava) daha fazla asker bırakması için yapılan İsrail taleplerini reddettiği ortaya çıktı. O bölgede Kürt güçler daha fazla özerklik için lobi yapıyor.
Trump yönetimi, Suriye’deki askeri varlığını azaltmak ve ülkenin — Hristiyanlar, Müslümanlar, Dürzîler ve Kürtlerden oluşan bir mozaik — tek bir merkezi güç tarafından yönetilmesini sağlamak istiyor. Bu merkezi güç ise NATO üyesi Türkiye, zengin Körfez ülkeleri Katar ve Suudi Arabistan gibi ABD müttefikleri tarafından desteklenecek.
Trump’ın Suriye özel temsilcisi ve Türkiye büyükelçisi olan Lübnan kökenli milyarder Tom Barrack, geçen hafta gazetecilere Suriye hakkında şunları söyledi:
“Dürzîler buranın Dürzî toprağı olmasını istiyor. Alevîler buranın Alevî toprağı olmasını istiyor. Kürtler ise Kürdistan’ı. Ama Suriye'nin ve Şam’ın söylediği şu: Bu olmayacak — tüm yollar Şam’a çıkar.”
“Bizim açımızdan ayrı bir Alevî devleti ya da Dürzî devleti gibi bir gösterge yok. Suriye birdir,” dedi.
Kesin olan bir şey varsa, o da Suriye’nin Şara'nın — daha önce El Kaide’nin Suriye kolu ve ardından Heyet Tahrir el-Şam’ın lideri — eski Devlet Başkanı Beşar Esad’ı geçen yıl devirmesinden bu yana mezhepsel şiddetle sarsıldığıdır.
Mart ayında, Suriye güvenlik güçleri Akdeniz kıyısındaki Alevî nüfusa yönelik operasyonlarda yüzlerce kişiyi öldürdü. Haziran’da Mar Elias Yunan Ortodoks Kilisesi’nde gerçekleşen bombalı saldırıda en az 25 kişi hayatını kaybetti. Şara bu olayın ardından krizi kötü yönettiği için eleştirildi.
Trump yönetimi saldırıları kınarken, bir yandan da yaptırımların hızlıca kaldırılmasını ve mezhepsel gerilimlerin yatıştırılmasını önceliyor. Barrack, Körfez ülkelerinin Suriye’ye yaptığı yatırımları övdü.
Uzmanlara göre, ABD’nin Suriye’de dış bir askeri gücü tanımaya en yakın olduğu ülke ise Türkiye.
MEE, ABD’nin bu yıl İsrail ve Türkiye arasında Suriye'de bir "çatışma önleyici hat" kurulması için baskı yaptığını ortaya çıkardı.
‘Varsayılan mod’
Trump için Körfez yatırımları ve Türkiye'nin desteği, Suriye ile İsrail arasında bağların normalleşmesini tamamlıyor.
Trump, Mayıs ayında Şaraa ile Riyad’da yaptığı görüşmede onu Abraham Anlaşmaları’na (İsrail, Fas, Bahreyn ve BAE arasında yapılan diplomatik anlaşmalar) katılmaya çağırdı. Bu anlaşmalar, Trump’ın en önemli dış politika başarılarından biri olarak görülüyor.
Barrack, New York Times’a verdiği demeçte, ABD'nin İsrail ile Şara yönetimi arasında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleşen arka kapı görüşmelerine destek verdiğini söyledi. Reuters’a göre, BAE de bu görüşmelere aracılık etti.
İsrail ile Suriye’nin bir anlaşmaya varacağı yönündeki beklentiler, 12 gün süren İsrail-İran savaşının sona ermesinin ardından doruğa ulaştı. Tel Aviv sokaklarında Trump, Netanyahu ve Şara’nın Arap liderlerle birlikte yer aldığı posterler ortaya çıktı.
ABD ve Arap diplomatlar, İsrail’in Şam’ı bombalamasının, Şara ile görüşmeler sürerken yapılmasının iki müttefik arasında Şara konusundaki temel görüş ayrılığını yansıttığını söylüyor.
“Trump yönetimi, Türk ve Suudi desteğiyle Şara’ya bir şans tanımaya çok daha istekli,” dedi bir ABD diplomatı MEE’ye. “İsrailliler için ise Şaraa sahici değil — o bir cihatçı.”
Esad’ın devrilmesinin ardından İsrail Suriye genelinde yaygın hava saldırıları başlattı. Netanyahu, Golan Tepeleri’ndeki Birleşmiş Milletler tampon bölgesini de içeren güneybatı Suriye’nin bir kısmını işgal etmek üzere asker gönderdi. İsrail bu stratejik bölgenin büyük kısmını 1967 savaşında ele geçirmişti.
Arap ve ABD’li diplomatlara göre, herhangi bir normalleşme sürecinin ilk adımı, iki ülke sınırları boyunca 1974 yılında oluşturulan ayrışma anlaşmasının yeniden yürürlüğe girmesi olmalı.
Ancak normalleşmenin en büyük savunucuları bile artık bu sürecin tehlikede olduğunu söylüyor.
“İsrail’in gereksiz saldırıları derhal durmalı,” dedi Çarşamba günü Cumhuriyetçi Kongre Üyesi Joe Wilson ve saldırıları “İsrail için intihara varan bir hamle” olarak nitelendirdi.