Hani şimdi kalkıp sana savaş yok dersem, inanıyorum sen saçmalıyorsun der kafanı yumruklarsın! Peki savaş sebebi olan, neden kuralları olmayan bir savaş nasıl var olmayı kanıtlar diye sorsam ya da hani barış marış diyorlar ya, şimdi sana “barış ve barışmanın anlamı nedir?” diye sorsam hemen sinirlenip başlarım ha senin bu saçmalıklarına der ve küsersin!
Bak Cımo can! Diyelim ki, Yavuzlu köyün bozkurt başıyla, Bedirhan köyün Mirxan başı arası sorunun çözümü için barışmaları lazım. Peki, hak, hukuk ve hakkaniyet her iki tarafa eşit şartlar içermiyorsa kast ettiğin barış olur mu? Ya da Bozkurt kalkıp Mirxan hakkının yüzde biri bile etmeyen bir hak verişiyle gel barışalım dediğinde adı barış olur mu sence?
Cımo kardeşim, her varoluş somuttur ama hakkını verdiğin zaman vardır. Hani şu Rojava ve Türkiye arasında bir savaş var diyorsun ya, gerçekten bana sorsan yok derim sana! Ciddi anlamda savaş ve savaşmanın karşılığı hak hakkaniyet talebi normlarına göre değilse, ona savaş demek çok zor be Cımo can.
Bak sana bir soru sorayım! Amerika ile Türkiye biz stratejik müttefik ve dost ülkeleriz diyorlar mı? Peki bu gerçeğe paralel sana bir örnek vereyim. Amerika Birleşik Devletleri başkanı Türkiye başkanı Erdoğan’a bir mektup yollamış mı? Evet yollamış, o zaman bu mektuptaki üslup bu stratejik ortak ve dostluğu tescil edecek bir tarafı var m? Hayır yok!
Yani be Cımo kardeşim, demem o ki, vardır denilen unsurun hakkı hukuku varsa o vardır. Oysa o mektupta zerre kadar eşit ve müşterek bir anlayış yok. Emir erine emir verme vardır. İşini gören işçisine çalışması, iş yapması için talimatname ve nasihatler var.
Hani Türkiye ve diğer birkaç ülke için Kürtlerin varlığı gibi, anlayacağın onlara göre evet Kürtler vardır ama bu varoluşun kanıtlanacak verileri yoksa o varoluş nasıl var olacak Cımo kardeşim? Örneğin, Türkiye’de Kürtler “ne mutlu Türküm” diyeceği halde yine de Kürt olmanın azabına katlanmak zorundadır. Çünkü etnik kimliğinden koparılmış bir öge olarak o her zaman horlanarak öteki olmaktan başkası olmaz. Zira kendi özgünlükleriyle kendi hakkaniyetine sahip olmayan bir halkın varlığı nasıl olsun Cımo can?
Biliyor musun Cımo, şimdi kalksam Kürtleri yok sayanlardan daha çok, Kürtlerin kendisi kendi kendilerini daha çok inkâr ediyorlar desem, önündeki taşı alıp kafamı yararsın! Gerçi kafamıza vura vura kırılacak yer kalmamış ya!
Şimdi sana desem hele bir bak şu Rojava sendromuna, ne oluyor, neler dönüyor desem, hemen büyük bir heves ve heyecanla başlarsın, emperyalizm, Siyonizm, küresel güçler…Yani ezberinde ne varsa önüme dökersin!
Biliyor musun Cımo can, yıllarca kendimi onların dizayn edilecek şekline eyvallah diyeceğim, onların verdiği silah yardımıyla kendimi donatacağım, yıllar yılı orayı burayı onlarla onlar için on binlerce gencimi feda edeceğim, diğer taraftan da yok emperyalist, yok küresel güçler, olmadı alışıla gelmiş taktik yaptım edebiyatı insanın canını gerçekten de sıkıyor be kardeşim!
Şimdi elini vicdanına koy ve bana “içinden geçenleri anlat” desem, inan ki “git ya oradan!” dersin. Çünkü işimize gelmeyen bir doğruyu yanlışa evirmek çevirmek için bin bir bahanelere gül bahçeleri yaratırız.
Ha bu arada tüm dünya Rojava sorunu için şöylesiyle böylesiyle ayağa kalkıyor havasına girer girmez, Duran Kalkan’ın ard arda verdiği demeç ve mesajlarda işin bir başka handikabını gösteriyor zaten.
Bunların amacı Türkiye ve İran’ı bölmektir demesi gerçekten sence çok garip değil mi? Bak Cımo can, gel seninle beş dakika varsa elimiz vicdanımıza koyalım ve sadece kendimize bir ve tek soru soralım. Sence Rojava dediğimiz Kürtler beş altı senedir evet Amerika’ya tarafım ya da onlara değil Ruslara tarafım diye bir netlik gördün mü doğru söyle?
Şimdi bu soruyu bir de kendime sorduğumda kendime verdiğim cevap net ve açıktır. Yani sen ne düşünüyorsan seninki sana kalsın ama bana gelince diyorum ki, bir gözleri sürekli Rusya cephesine diğer gözleri ise Amerika’ya kırpma vardı. Yani anlayacağın Cımo kardeşim, hani ikide bir gözümün içine bakıp tamam da çözüm nedir diye diyorsun ya! İnan ki, bu mantığın böyle devam ettikçe hiç anlamlı bir çözüm olmaz!
Baksana yapılanlara, birisi illaki Kürtlerin güç olması diye yapıtlarıyla Kürtleri uluslararası arenada adeta güç yapmak için elinden geleni yapıyor, bir diğeri ise Kürtler adına ne yaptığı ve ne yapacağının meçhulünü oynuyor, ötekisi de ne olsunlar ne de güç olsun tiyatroyu oynuyor!
Velhasılıkelam Cımo kardeşim, Kürtler onun ya da bunun masa tenisi olmaktan başka bir şansları gözükmüyor ne yazık ki… Dolayısıyla durumlar böyleyken hiç ama hiçbir çözümün asıl özüyle buluşma şansı dün gibi bugün de sıfır olmaktan öteye geçmez. Şimdi de gökyüzüne bakıp yarın ve şu ateşkes ne olacak diye kara kara düşündüğünü belli ediyorsun. Sen gel insanlığımızın namına haktan yana haksız olana karşı aklıselime çağırıda bulunalım.
Daha birkaç gün önce Duran Kalkan, Türkiye ve İrana “aman ha aman dikkat edin! Emperyalist Ülkeler sizi öyle bir parçalar ki, nasıl parçalandığınızın farkına bile varmazsınız” diye yüreği yanarcasına akıl veriyor mübarek! Diğer taraftan da 7 milyon Kürdün oyları ile meclise girenlerin cephesinde ise, Trump’un Erdoğan’a yazmış olduğu tehditkâr ve alay edici senaryosu iyi hazırlanmış mektubuna karşı ciğeri parçalanmış gibi karşı çıkıyor. Yani anlamadığım konu, yakınlaşmaya yakın bu kadar gerekçe varken neden bu düzeyde bir savaşa önayak olduklarıdır. İnan ki, be Cımo kardeşim, bu kadar ortak payda bu çirkinlikte bir savaşı haklı kılmıyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.