IŞİD Karanlığı Kürtlerin Düşünsel Dünyasını Aydınlatmalıdır
Kürtlerin siyasal arenasında ne yazıktır ki, benle başlayan siyasal dansının muhteşem ritmiyle her şey “benle gelişsin, benim öngörülerimle çözülsün”le şahlanan, en iyi ben bilirimin can sıkıcı titreşimleri..
Hüseyin Akıncı
12.08.2014, Sal | 17:43
Kürtlerin siyasal arenasında ne yazıktır ki, benle başlayan siyasal dansının muhteşem ritmiyle her şey “benle gelişsin, benim öngörülerimle çözülsün”le şahlanan, en iyi ben bilirimin can sıkıcı titreşimleri... Ne yazık ki IŞİD barbarlığın tüm vahşetini Kürt halkının üzerine boşaltılmasına rağmen yine de Kürt halkının birliğinden yana yüreği yanan halkımızın olur mu olmaz mı, acabaların ağırlıklarıyla yorulmaya devam ediyor. Ve ne yazıktır ki Kürt halkının birliğe susamış yüreğine olan ağırlıklar aklın önünü kapatmakla kalmıyor, aynı zamanda “sağa dön sola dön”lerle Kürt toplumunu sersemleştirmeye de devam ediyor.
Ortadoğu’daki yeni yapılanmalarla, kimlerin sofrasına ne tür bir pay düşer hesapları yapan hesapçıların paylaşım sofrasına dörtnal koşarken, katliamlara, sürgünlere, imhalara, inkârların kanlı desenleriyle yüz yılların acımasızlığını arkasında bırakan Kürtlerin, hala da “ben sen” hesaplaşması içinde olmaları geçmiş acılara karşı saygısızlığa devam ettikleri gibi geleceğin toplumsal yapılandırmalarına karşı da kötü bir örnektir. Bir kazıktan diğer kazığa bağlanmaktan öteye geçmeyen “Arap Baharı” diye dillendirilen değişim rüzgârının esintileri, Uygar toplumların geleceğini değil de “Allahu ekber” ayinlerin seanslarıyla kelle uçuran radikal İslamcılara nasıl da saha açtığını IŞİD karanlığıyla bir daha kanıtlanmış oldu.
Dolayısıyla Kürtlerin başına musallat edilen IŞİD, mutlaka ve mutlaka Kürtlerin düşünsel dünyasındaki ulusal çıkarları hareketlendirmelidir. Çok iyi bilinmelidir ki Kürtler arasında parçalanmışlık devam ettikçe, kendisine ait olan hakkın üzerinden hak iddia etmesinin de o derecede zorlanacağıdır. Tüm Ortadoğu’nun başına da bela olmaya aday bu radikal İslamcılığın biz Kürtler bağlamında da kendini sadece kendi dünyasının olur veya olmazlarına adayan Kürtler olarak yürümeye devam edersek eğer binbir bedellerle örülen değerlerin üzerine yönelebilecek karanlıkların önünde duvar olmaktan mahrum kalınacağı muhakkak gibi görülmektedir.
Onun için diyoruzki,Kürtlerin düşünsel dünyasında gelişecek birlik ve sağduyu hem Kürtlerin kendisi için hem de diğer halkların başına bela olmaya yönelen radikal İslamcılığın önünün kesilmesi açısından da hayırlara vesile olacaktır. Zira gelen gideni aratacak misalinin tüm belirtilileriyle, Ortadoğu halklarının kapısını yumruklarcasına kendini gösteren gelişmeler yaşanırken hayal kurma bahçesinde uykuya dalarak dünyayı değiştirme rüyasına dalmanın Kürt halkına getireceği bir şey yoktur. Çünkü dünün yaşanmış geçmişinde hayra alamet olabilecek bir kırıntıya rastlanmamış ve görülmüşse yarınların geleceğinden de hayra alamet bir belirtinin olmayacağı muhakkaktır.
Özlemlerin üzerine her ne örterseniz örtün, her ne kadar ertelerseniz erteleyin, yine de bir yerlerde sızıntı yaparak “ben varım” diye kendini gösterecektir. Çünkü otoriter diktatörlüğün hüküm sürdüğü Ortadoğu’da zalimin tüm zulmüyle örtülen köhneleşmiş düşünsel artıklar su yüzüne çıkmıştır artık. Suyun yüzeyine çıkan bu artıklar halkların algılarında hala da bir umut ışığı olabiliyorsa hayal kurma bahçesinde uykuya dalanların uykusu kaçmalıdır bence. Reel hayatın “kalk uyan” zilinin sesiyle uyanmaları hem kendilerine hem de uygar insanlığa son bir katkı olur. Aksi takdirde Kürt halkını sarmalayacak karanlıkların yaşatabileceği günahlardan dolaylı suç ortağı olmaktan kurtulmayacaklardır.
Nasirizmin Milliyetçi sosyalistliğin kuyruğuna yapışan Arap komünist veya sosyalistlerin, Kemalizm’in ilericiliğine taparak anıtkabrine çelenk bırakan Türk komünist ya da sosyalistlerin, Allah patentiyle tarihe binbir düşmanlıklarla kardeş kavgasını başlatan IŞİD İslamcılığın, ulusal ve evrensel değerlerin tümünü mezhepsel ayrılıkların kırıntısına kurban eden mezhepçi çıkar gruplarının, düşünsel ya da inançsal tohumun kökeninden Kürtler kopmadıkça, bırakalım Ortadoğu’nun tüm coğrafyasında, Kürtlerin kendi coğrafyasında bile huzurlu bir günle tanışmayacağı gibi, tarihin deriliklerine gömülmüş karanlık, çelişik ve karmaşık inançsal motiflerle desenlendirilen düşünsel artıkların sil başta hükümdar olabileceklerle yüzleşeceği kaçınılmazdır.
Hüseyin Akıncı
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
10874 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:50:09