Suriye'nin Kaderi Kürtlerin Kadersizliği 

3 Eylül 2025 - 22:26
3 Eylül 2025 - 22:26
 0
Suriye'nin Kaderi Kürtlerin Kadersizliği 

Suriye'nin kaderini Kürtlerin kadersizliği üzerinde biçimlendirme hezeyanı beyhude bir umudun ötesine geçme ihtimali yok.  Her kesimin kendi çıkarları ile şekillendirmeye çalışan güçler arası savaş tangosuna birlikte şahit oluyoruz.  Kendi çıkarları gereği, Suriye’yi paylaşım pastasına dönüştürmek isteyenler arasında Türkiye’nin de olduğu biliniyor.   Peki Kürtsüz bir Suriye inşasına taraf oynayan Türkiye’nin ne gibi bir çıkarı var anlayan var mı?  

Türkiye’nin tüm çabası ve girişimi Suriye ile ilgili izlediği politikasının ana ekseni,  Kürt halkının bir güç olarak ortaya çıkmasını engellemek olduğunu net ve acık tehditvari bir şekilde niyetini anlaşılır kılıyor maalesef!
Peki Türkiye’nin Kürtlerle kardeş olması mı daha mantıklı, yoksa birkaç toplamlarda bir toplum bile olmamış yarının belirsiz Şarası mı? 
Keşke karmaşanın karma takımı andıran Şaralı Suriye karmasına sınırsız bir limitle kucak açıp elini uzatmak yerine, bin yıldan fazla kader birliği yaptık denilen Suriye Kürt halkına yüzde bir limitle el uzatıp kucak açmış olsaydı.   

Olsaydı eğer o yüzde bir limitine bile Kürtler Türkiye ile birlikte yaşamaya tereddütsüz bir şekilde kucak açardı. Yeterki o yüzden bir limitin içi tiksindirici bir samimiyetsizliğe oynamamış olabilseydi. Olabilseydi, eğer kafa koparan karmanın yerine, özgür insanın geleceği adına kelle koparanın mevzisine yüreği ile koşan Kürt halkından başkasına el uzatılmazdı zaten.  Gerek Devlet olmanın mantığı olsun gerekse gelecekle bağdaş kurmuş geleceğin mantığı olsun, Türkiye Devleti olarak, ne gibi samimiyetin numuneleri toplayıp Kürtlerle geleceğe koşmasına hükmediyor olurdu.   Ama ne yazık ’ki, kırk elli milyon Kürdün gözünün içine bakarak yarını bile belirsiz bir karanlık karmayı siz Kürtlere tercih ediyorum gibi bir görüntü sergileniyor.   

Keşke böyle bir görüntü sergileyeceğine,  Suriye Kürt halkının varlığı ile barışık demokratik hak arayışındaki arayışına samimi bir desteğin görüntü sergilemiş olsaydı.   Olsaydı eğer Türkiye Cumhuriyetin kuruluş aşamasından bugüne kadar, her döşenen taşın altında Kürtlerin can ve alın teri olduğu görülmüş olurdu.  
Keşke yarını bile belirsiz karışık bir hükümet karmaşanın yerine, kalıcı bir özgürleşmenin asil oyuncusu olan Kürt halkı ile eşit mertebede kardeşlik hukukunu koruyabilseydi.  Koruyabilseydi eğer şuna buna iş gören artıkların sırtını okşamak yerine,  Kore’de, Kıbrıs’ta ve daha bir çok mekan ve zamanda Türkye’nin Türkiye olmasında rol oynayan Kürt kardeşinin sırtını okşar kendisine yol açar olmuş olurdu.  Keşke cumhuriyet’in kuruluş aşaması ile Kürtlerle kardeş olmanın eşit normları hayata geçmiş olsaydı. Olmuş olsaydı eğer Kürtle Türkün akliselim vicdanının görünen tarafı ile tüm bir kıtanın aklı ve gücü olurdu mutlaka.  Ya da en azından o yıllardaki kardeşlik ruhu, bugünle kin ve nefretle kapımıza dayanan inkarcılığın seyansına dönmezdi.   

Keşke daha o günler de Türk ve Kürt kardeşliğin inşasını eşit ve somut verilerle somutlaşsaydı.   O gün somutlaşsaydı eğer, bugün bu kadar inkarcılığa sarılıp kendini bile yok edecek bir basiretsizliğin içinde boğulmazdı! Boğmamış olsaydık eğer,  şu ya da bu kirli gerekçelerin arkasına sığınıp’ Kürt halkının varlık gerçeğini kin ve nefret dolu bir miras olarak gelmiş olan nesillere kirli bir miras kalmaz olurdu.   Keşke ne şunun Hemosuna ne de bunun Memosuna avuç açıp Kürtlerle Türkleri birbirine kırdırmaktan yüz yıl öncesinden vaz geçseydi.  Geçebilseydi eğer başı arkası kir içinde kalmış bir bilinmeze beyhude bir umut beslenmezdi bugün! Başı boş birine Umut beslenmez olsaydı bugün, bir asır daha Kürtlerle Türkleri birbiriyle kapıştırıp başı boş bir yolun yolcusu olma ihtimali bile olmazdı.  Koskoca bir yüzyılın koskoca yanlışlarından ve özellikle bu yanlışların gerek Kürt halkına gerekse Türk devletin devletliğine olan zararların bir daha yaşanmaması için, bu yeni barış surecine dört elle sarılıp keşkeli temennilerimizi sıralarken.  MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suriye’de bölünmeye izin verilmeyeceğini belirterek, Kürtlerin Şam ile mutabakata riayet etmemesi halinde Türkiye ile Suriye’nin ortak müdahalesinin gündeme geleceğini söylemesi ile yanlışa sil başa dön, komutuyla umut bağladığımız bu yeni barış sürecini nasıl da tek taraflı şartlara bağlandığını bir daha tanık oluyoruz.   


Oysa gönül isterdi ki, Suriye’deki Kürt halkının demokratik hakkına yönelecek herhangi bir müdahaleye Türkiye olarak hazırız demiş olsun.  Deseydi bunu hem Kürtlerle barışmak istemenin samimi bir test sınavı olurdu.   Hem de yüzde doksan Kürtlerden daha işte bu diye kocaman bir alkış görürdü. Velhasılıkelam, Türkiye’nin gelebilir yegâne geleceği. Kürt’le savaşıp inkâr sopasına sarılmaktan çok, her iki halkın demokratik aklın öngörüsüyle geleceğe hükmetmekten geçtiği aşikardır.  Yeter ki ne idüğü belirsiz dünden günümüze sarkan çakalları, bin yılın tüm zaman ve mekanlarında yan yana kader birliği yapan Kürtlere tercih edilmesin! Zira bu sefer asla ve asla yanlış bir tercihin dönüşü olmaz! Dolayısıyla ne Kürtlerin ne de Türkiye Devleti bir asır daha birbirleri ile düşman olma lüksü yok.

Bu yazı toplam 1557 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 01:28:19