Kürd ulusal meselesine Stalinist ve Kemalist karışımı sol bir anlayışla bakan ve dolayısı ile Kürdistan’da uygulamış olduğu siyaset tarzıyla da yanlış üstüne, yanlış yapan PKK hareketi özellikle son yıllarda ortaya koymuş olduğu bu yanlış pratiği ile Kürd halkına hiçbir şey kazandırmadığı gibi, birçok alanda gelişmekte olan Kürd ulusal mücadelesinin önünde adeta bir bariyer oluşturmaktadır.
İlk çıkışında bağımsız Kürdistan şiarını kullanan PKK hareketi, hem Kürdistan gençliğinde, hem de bir bütünen Kürd halkında büyük bir heyecan yaratmış ve kendilerinin de beklemediği ölçülerde büyük bir ilgi odağı olmuştur. O dönemleri hatırlayacak olursak, bir kısım PKK yetkilileri kendilerine olan yoğun ilgi ve katılımı kucaklayıp konuşlandırmakta büyük zorluklar yaşadıklarını defalarca ifade etmişlerdir.
Ancak PKK hareketi büyüdükçe giderek karanlık odakların özellikle de Türk sol kalıntıları vasıtasıyla harekete art niyetli sızmaların yoğunlaştığı bilinmekteydi, ama ne yazık ki Apo’cu pragmatizm örgütün büyüyüp güçlenmesi adına, bir taraftan herkese kucak açarken, diğer taraftan başta Suriye muhaberatı olmak üzere birçok istihbarat örgütleriyle kurmuş olduğu bir takım kirli ilişkiler sonucu giderek yurtsever kadroların tasfiye olması veya ciddi bir biçimde inisiyatif kaybı yaşamasına sebep olmuştur.
Bu talihsiz dönemleri kısaca özetlersek; köy basmalar, sivil insan ölümleri, PKK’nin kendi içinde yapmış olduğu infazlar ve Kürdistan’da ki köklü ailelere haksız yönelimler olarak anlatabiliriz. Bütün bu yanlışlarına ilaveten, Kürdistan’ın dört parçasında önemli bir mücadele geçmişine sahip yurtsever Kürd örgüt ve partilerine düşmanca yönelindiği hatta Güney’de kendilerine kapılarını ardına kadar açarak destek veren, KDP ve YNK güçlerini etkisizleştirmek üzere büyük savaşlara neden olarak kardeşin kardeşi öldürmesine varan trajik olaylara sebep oldukları da bilinen gerçeklikler arasındadır.
Geçen otuz – otuz beş yıllık zaman içerisinde, bütün bu yaşanmışlıklara rağmen ve ödenen ağır bedellere karşılık, PKK hareketinin Kürdlere kazandırdığı somut bir getirinin olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz. Yaklaşık 40.000 Kürd gencinin ölümüne neden olan ve milyonlarca Kürd insanının mağdur bir pozisyona düşüren bu hareketin bilinen anlayışıyla bundan sonra da, şayet siyaset tarzında köklü bir değişikliğe gitmeden Kürdlere vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Bunun somut örneği olarak, bütün dünya Kürdlerini ayağa kaldırıp heyecanlandıran Güney parçasında ki bağımsızlık referandurumuna hasmane bir tutum takınarak cepheden karşı olduğunu deklare etmesinde görmekteyiz.
Bağımsızlık referandurumuna karşı olduklarını beyan eden PKK yöneticilerinin uyduruk ve hayali gerekçeler ortaya koyması dahi, Kürd ulusal meselesine ne kadar ilgisiz olduklarını veya ne kadar gayrı ciddi baktıklarının somut göstergesidir. Dünyada var olan 236 bağımsız devlete karşılık Kürdlerin devletleşmesine karşı olmayı hangi argümanlarla ya da hangi akla dayandırdıkları doğrusu izaha muhtaç bir durumdur.
Gelelim kendisine Kürd ulusal muhalefeti adını yakıştırmış olan çevrelere, neredeyse birbirinin aynısı düşünceleri paylaştıklarını gördüğümüz parti veya örgütlerin geldiğimiz bu önemli süreçte hala ayrı ayrı partiler olarak tabela asmaları doğrusu hiçbir mantıkla izah edilebilecek bir durum değildir. Her birinin Kürdistan’da ki herhangi bir ortalama aile nüfusu kadar sayıda potansiyele sahip olmadıklarına karşılık, kendi tabelalarında ki ısrarlarını da Kürd halkına anlatabilmeleri asla mümkün olmayacaktır.
Bunların ya Elli milyonluk Kürd halkının genel menfaatleri doğrultusunda bir araya gelerek Kürd halkının dertlerine çare olmaları veya geçmiş aidiyetlerinden feragat ederek yeni bir yapılanmanın yeni ve genç kadrolar tarafından yaşama geçirilmesine tecrübelerini de katarak yardımcı olmaları gerekmektedir. Kürd ulusal mücadelesi bir takım yıpranmış insanların komplekslerine ya da popülizmine kurban edilecek kadar basit görülmemelidir.
Özellikle soğuk savaş döneminde damarlarına giren eskimiş kanı tazelemeden geldiğimiz bu aşamada Kürd halkının talep ve beklentilerine cevap olmaları mümkün görünmüyor.
Ayrıca Güney Kürdistan’da yüz – yüz elli yıldan bu yana verilen mücadele ve ödenen bedeller üzerinden bir takım çıkar hesapları yaparak politika yapmak, hem etik hem de doğru değildir.
PKK’nin halk arasında ciddi bir itibar ve irtifa kaybı yaşadığı bu dönemde Kürdlere umut verecek siyaset üretilemezse, korkarım ki beceriksizlerin şahsında Kürd halkı siyasi kurumlara olan güvenini büyük ölçüde kaybedecek ve herkes kendi yaşam kaygılarını öne alarak, giderek siyaset kurumundan ve siyasetçilerden uzak duracaktır.
Saygılarımla,
M. Hüseyin TAYSUN
04/09/2017 - İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.