TC Devleti’nin kurucu iradesi cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar bölgemizin en kadim milleti olan Kürd halkının varlığını ve kimliğini her aşamada yok saymış ve inkar etmektedir. Dolayısıyla Türkçü Turancı iradenin kendilerine mal ettikleri TC Devleti’ne Uluslararası arenada meşruiyet kazandırmak ve yine bu devlete işlerlik ve süreklilik kazandırmak üzere seçimler yapmakta ve Kürd halkına da bu vesileyle seçimlerde oy kullandırmaktadır.
30 milyon Kürd halkından vergi toplayan, askerlik yaptıran, ülkenin en ağır işlerinde ucuz iş gücü olarak kullanan coğrafyanın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini Türklerin refahı için kullanan ve mevcut sisteme itiraz etmeyecek kişileri meclise seçtiren bu ırkçı şoven anlayış, Sıra Kürdlerin millet olmaktan kaynaklı hakları ve kimlikleri söz konusu olduğunda olağanüstü engeller çıkarmayı ve Kürdlerin haklı taleplerini ülkenin gündemine taşıyanlara karşı muazzam bir tepki göstererek bu kesimleri bölücü ve yıkıcı olarak yaftalamayı alışkanlık haline getirmiştir.
Geçmişte Kürdlerin hak mücadelesi ve direnişlerini kan ve zulümle bastıran kurucu iradenin sahipleri mevcut Dünya koşullarında toplu katliamlar ve sürgünler yapamadığı için Kürd halkının özgürlük ve kimlik mücadelesini etkisiz kılmak üzere yeni birtakım metotlar geliştirerek kendilerinin kontrolünde hareket edecek ve Türkiyeci, entegrasyoncu birtakım sanal siyasetçilere partiler kurdurarak Kürd halkının gazını almaya yönelik sinsi ve düşmanca bir yol izlemektedir.
İşte bu entegrasyoncu anlayışın sahipleri TC Derin Devletinden aldıkları emir ve talimatlar doğrultusunda Kürd halkına hedeflerini şaşırtmakta ve böylece sanki Kürd sorununun çözümünde gerçek adreslermiş gibi sistem partilerinin iktidardaki ya da muhalefetteki partilerini göstermektedirler. Yani Kürdlere dayatılan iki kötüden birisini seçmek zorundasınız olgusudur. Oysa Kürd halkının yaklaşık yüz yıldır yaşadığı sorunların ve çektiği acıların gerçek muhatabı bu devletin kurucu iradesi olan derin devletin tüm kurumlarını yönetip yönlendiren ırkçı şoven sistemin ta kendisidir.
TC Devleti’nin Türkçü Turancı derin güçleri tarafından günümüzde siyaset arenasına sürülen ve her biri mevcut ceberut devletin devamı ve bekası için dizayn edilmiş Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın temelde birbirinden farklı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bugün iktidarda olan Ak Parti sahte Türk İslamcılarını, MHP Türkçü Turancı anlayışı, Doğu Perinçek ise Kemalist felsefeyi temsil ederken muhalefetteki Millet İttifakı’nda ise CHP kurucu irade olan Kemalizm’i, İyi Parti Türkçü Turancı anlayışı, Gelecek ve Saadet Partileri ise sahte muhafazakar kesimleri temsil etmektedir.
Mevcut durumun en doğru tarifini Türklere ait olan Yok birbirimizden farkımız aslında biz Osmanlı bankasıyız sözünde bulmak mümkündür.
Mevcut sistem partilerinin aralarındaki gerçek farklılıkları ise ülkenin var olan kaynaklarını kimlerin talan ederek çevresini zenginleştirme kavgasından başka bir şey değildir. Bahsi geçen bu her iki ittifakında mevcut ceberut devletin devamı ve bekasının yanında Kürd halkının geleceğin tehlikesi olarak gördüklerinden hiçbir Kürdün tereddütü olmamalıdır. Söz konusu Türklük ve Türk devletinin çıkarları olunca onlar için din, iman, hak, hukuk, adalet ve demokrasi tümüyle bir teferruat ve yalandan ibarettir.
Bugün önümüzdeki seçimler için geriye kalan Apocu Güruhla, Kemalist Türk solcularından oluşan Emek Özgürlük Bloku ise bunların da son kırk yıldaki siyaset anlayışları ve ortaya koydukları pratik Kürd halkı tarafından açık bir biçimde görülmüştür. Sistemin bunlara biçtiği rol ve yüklediği misyon Kürd milli damarının gelişmesini engellemek ve mümkün olduğu kadar Kürdleri sisteme entegre etmek üzere sahada bulunduruldukları şeklinde özetleyebiliriz.
Geçmişte yaşanmış bir hikayeyle mevcut durumu anlatmaya çalışırsak
Rahmetli babam Hasan Taysun’dan öğrenmiş olduğum bu hikaye Ağrı Hareketi’nin kırılmasından sonra aşiretimizin mensupları olan binlerce kişi İran’a doğru kaçmak zorunda kalıyorlar. Bütün varlıklarını geride bırakmış olan bu insanlar aç susuz ve perişan bir vaziyette İran tarafındaki Acem çöplüklerinden yiyecek toplarlarken karakteri düşük bir akrabamızın ahlaksız bir Azeri kadınının etrafında dolaşması sonucunda Azeri kadın bizim akrabamıza dönerek kullandığı acı ve utandırıcı bir söz vardır. Acem kadını akrabamıza dönerek: Ay kirve Şex Osman, Dünya hammısı çayır çimen olsa sana bir zad yok. Bunun Türkçe karşılığı: Ben kendi ırkıma ne verirsem vereyim sana verecek hiçbir şeyim yok anlamına geliyor.
Ben de bu tecrübeleri duyan ve bilen birisi olarak diyorum ki ey Kürd siyasetçileri ve değerli halkımız bilesiniz ki sizler kendi aranızda birlik olarak güçlü bir örgütlenmeyi ve milli bir dayanışmayı yaratmadığınız sürece Kürd halkının düşmanlarından koparabileceği bir hak ve taviz olmayacaktır. Tarihi büyük acılarla dolu bu milletin kurtuluşunun ve kendi meşru haklarına kavuşmasının yegane yolu sıkı bir birliktelik ve sağlam bir örgütlülükle mümkün olacaktır. Gerisi Lafı Güzaftır.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.