Bağımsız Kürdistan mı? Evet, hem de hemen şimdi!
“<i>Özgürlük Özgürlüktür! Özgürlük, eşitlik yada tarafsızlık yada adalet yada mutluluk yada zenginlik yada vicdanlılık değildir.
Abdulnasır Sönmez
26.09.2014, Cum | 20:35
“Özgürlük Özgürlüktür! Özgürlük, eşitlik yada tarafsızlık yada adalet yada mutluluk yada zenginlik yada vicdanlılık değildir. O sadece Özgürlüktür!” Sir İsaiah Berlin
Özgürlük bir birey için neyse devlette bir Millet veya Kavim için odur. Ne bir eksik, ne bir fazla.
Peki özgürlük birey için nedir? Bir anlamda hiçbir şey, diğer anlamda her şey! Özgürlük bireyi zengin, mutlu, güçlü, akıllı, zeki, sağlıklı falan yapmaz ama insan ancak özgürse ve aklını ve becerilerini kullanırsa bunların hepsine sahip olabilir. Aynı Özgür birey gider kendini bir uçurumdan da atabilir veya kendini uyuşturucuya vererek yaşamla tüm bağlantısını koparabilir de. Öyleyse özgürlük değer anlamıyla “Nötr”dür. Ama özgürlük olmazsa mahlukat insanlaşamaz. Özgürlük su gibi nefes gibidir. Varlığı pek gözükmez ama yokluğu yıkımdır/ölümdür. İnsanlığın olmazsa olmazıdır. Yani diğer anlamda da Özgürlük her şeydir. İnsani, imani , ahlaki, fıtri ve vicdani.
Milletlerin veya halkların Özgürlükleri ise bağımsız olmalarında yani devlet olmalarında yatar…
Devlet olma otomatikman hiç bir halkı mutlu, zengin veya güçlü kılmaz. Hatta bazen devlet olma o ulusu daha yoksul ve mutsuz etmiş ve bazı durumlarda iç kargaşalara dahi sürüklemiştir. Afrika’da bir kaç eski sömürge bu durumu yaşadı. Tıpkı özgür bir kişinin gidip kendini bir duvara toslaması gibi oldu. Nihayetinde Özgür değil mi?
Özgürlük gibi devlet te, bu anlamıyla kendi başına bir şey ifade etmiyor. “Nötr”dür. Devlet olmak kötüdür veya iyidir denilemez. Nihayetinde o bir araç, bir aygıt, bir kurumdur. Ama devlet olmak zorunluluk veya bir halkın olmazsa olmazıdır hele o halk bir de alt-sömürgeliği yaşamışsa. Bir canlı için nefes almak, su içmek, düşünmek ve ağlamak neyse, ne ifade ediyorsa devlet ve bağımsızlıkta bir millete onu ifade eder. Nefes almak ile mutluluğun ilişkisi neyse devlet ile Halkın da ilişkisi odur. Gerisi devleti yöneten idarecilere bağlıdır. Devlet iyi idare edilirse halk vezir, kötü idare edilirse halk rezil olur.
Kürdistan günümüzde dört parçaya bölünmüş coğrafik bir ülkedir. Kürt halkı sosyo-ekonomik, kültürel ve toplumsal bazı nedenlerle uluslaşması geç olgunlaşmış bir halktır. Tarihsel anlamda bu niye böyledirin cevabını bir makale veremez, bunun için ciltler lazım. Biz günümüzde Kürdistan’ın Güney parçası nasıl ve ne zaman bağımsızlığına kavuşmalıdır konusunu irdelemeye çalışacağız.
İnternetle ilk tanıştığım yıllarda bir sitede bir makale olarak okuduğum ve not aldığım, daha sonra da kitap olarak ve değişik sitelerde bölüm bölüm yayınlanan Dr Haşim Şirazi \'in anılarında İhsan Nuri Paşa ile ilgili anlatı ilgimi çekmişti. Dr. Şirazi, Peşawa Qazi Muhammed’in damadı olup Tahran’da diş tabibidir. İhsan Nuri Paşa da Ağrı hareketinin yenilgisinden sonra İran’a geçmiş ve Türkiye’nin tüm baskısına rağmen Ermeni Taşnak partisinin ısrarlı savunmasıyla Türklere iade edilmemiş, Şah tarafından ilticası kabul edilmiş bir Kürd Subayı ve aydınıdır. Dr Şirazi diyor ki; İnsan Nuri Paşa’yla beraber bazı Kürd aydınlarıyla 1950’lerin başında hem buluşma ve sohbet hem de halkı bilinçlendirme için ismini “Koma Reş” takacağımız bir örgüt kurmak istedik. Paşa bana ABD \'in Kürd politikasını öğrenirsek daha rahat hareket edeceğimizi söyleyerek bu konuda bilgi toplamamı istedi. Bende Tudeh’ (İran Komünist partisi) ten de tanıdığım Ms Miller’le diyalog kurdum ve ABD\'nin Kürdlere bakışlarını öğrenmesini ve bana bilgi vermesini rica ettim. Ms Miller aynı zamanda Mahabat’ta Qazi Muhammedin danışmanlığını da yapmıştı. Derken Ms Miller birkaç gün sonra benle buluştu. Tarih 1955-56, Bağdat Paktı\'nın ilk yıllarıdır. Washington Merkezden telgrafla gelen şu bilgileri bana iletti:
“Bizim Amerika olarak Kürdlere bakışımız şudur ;
1-Amerika ile Sovyetler bir savaşa girer ve Amerika savaşı kazanırsa . stop . veya
2- Amerika ile Sovyetler enaz yüzyıllık bir saldırmazlık anlaşması yaparlarsa işte o zaman Amerika Ortadoğuda “Bağımsız bir Kürdistan”ı düşünür. Stop”
O günkü ABD istihbaratının hiçbir tahmini gerçekleşmedi. Öngörülmeyen bir şey oldu ve Sovyet belası kendi kendini imha etti. İster 1919 Süleymaniye, ister 1923 Lozan, ister 1945 Mehabat ve isterse 1971 Bağdat olsun Kürdistan statüsüne en büyük engel Sovyetler olmuştur. Bu artık bilinmelidir!
Ms Miller\'in verdiği ve Dr. Şirazi’nin anılarında yazdığı bu bilgileri okuduğumda “BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN”ı artık göreceğimi ve kendimin de buna şahit olacağıma inandım. İşte bu yıllar o yıllardır!
Kim ne derse desin ve kim beni neyle suçlarsa suçlasın, ABD ve Batının desteği olmadan Kürdler Sittin sene bir şey sahibi olamazlar. Maalesef bu acı bir gerçektir. Ortadoğu’daki tüm halklar statiktirler. Dışarıdan bir dürtme olmadıkça değişim yapamıyorlar. Yüz yıllık devletler bile kendi iç dinamikleriyle değişim ve gelişim yaratamıyorlar. Dış destekle de olsa Güney Kürdistan veya daha anlamlı ifadeyle “Kürdistan’ın Güneyi” 1993 ten beri kazandığı federe devlet deneyimi , ekonomik askeri ve siyasi birlik-beraberlik anlayışıyla dünyada bağımsızlığını kazanmış en az 50 ülkeden daha iyi durumdadır. Elbette eksiklikleri ve aksaklıkları vardır. Kusursuz ve noksansız bir şey arayan hiçbir şey bulamaz. Dolayısıyla “Kervan yolda düzülür” stratejisi en uygun olanıdır.
Güney Kürdistan’ın Irak federasyonundan ayrılmasına başka ülke örnekleri gösterilir. Ayrılmanın Çekoslavakya gibi rızaen ve şiddetsiz olması istenilir örnek hem dünyanın bir istisnasıdır hem de Avrupa’daki bir medeni coğrafyayla Ortadoğu bataklığını karıştırmaktır. Tamamen barışçıl yollarla ayrılma ancak Demokratik Kültürü gelişmiş federasyonlarda olur. Aslında federasyonlar bile demokratik zemini sağlam ülkelerde oluşur. Dayatmalar ve zorlamalarla federasyon sağlıklı yürümez. Ortadoğu’daki bir Arap ve Mezhepçi ülkede bu anlayışı aramak abesle iştigaldir. Yine de İskoç ve Katalanların ayrılma yöntemleri olan Referandum belki de günümüz Post-modern anlayışına göre en ikna edici metottur.
İskoçların Britanya\'dan ayrılıp Bağımsızlıkları için 18-Eylül 2014 \'te yaptıkları referandumda verdikleri yüzde 46’lık “Evet” oranı başarılı sayılmalıdır. 300 sene Önce gönüllü olarak Britanya Krallığına katılan bir Ulusun ayrılma talebi demokratik ve haklı olup çok anlamlar ifade eder olmuştur.
Adams Smit, David Hume, James Mill ve Thamos Reid gibi dünyada İskoç aydınlanması olarak bilinen böyle Filozoflar çıkaran bu halkın kararı çok sofistike bulunmuş ve taktir toplamıştır. İngiliz lordlarının bundan ne anladıklarını zaman gösterecektir.
Şimdide Katalanların 9 Kasım 2014 te yapacakları İspanya\'dan ayrılma referandumunu bekliyoruz. Tahminler Katalanların çoğunlukla Bağımsızlığa “EVET” diyecekleridir. Yalnız buradaki sorun İspanya Hükümetinin bu referandumu tanımama ihtimalinin bulunmasıdır. Eğer İspanya Krallığı böyle bir referandumu yasal sayarsa kısa bir süre sonra Basklılarda aynı yoldan gidecekler.
Tüm bu örneklere rağmen Kürdistan güneyinin kendine özgü koşulları vardır ve çözümde kendine özgü olmalıdır.
Güney Kürdistan bağımsız olma şartlarını taşıyor mu mevzusunu kendimce tartışmayacağım. Böyle bir tartışma kişiyi hiçbir neticeye götürmez, aylarca sürüp gider. O konuyu açmadan, bağımsızlık şimdi olsun mu /olmasın mı tezini işleyeceğiz. Barbar ve Vahşetu\'l IŞİD örgütünün Hewler, Şengal ve Kobani\'ye saldırıları ve Güneyin bağımsızlık taleplerini dile getirmesinden sonra yapılan ve bazı Kürd örgütlerinin de içinde olduğu komploları da hesaplayarak. (Derler ya, “Düşman kör nişancıdır. Dost bilir nerden vuracağını”) Neden hemen şimdi bağımsızlığın elzem olduğunu maddelerle açıklamaya çalışacağım.
1 - Uluslararası sosyo-ekonomik ve politik koşullar bir daha bu kadar müsait olmayabilir.
2- Irak zaten De facto olarak üçe bölünmüş. Tekrar birleşmesi mümkün mü?
3- Türkiye’nin “kırmızı çizgisi” olan bağımsızlık durumu, AKP gibi paragöz bir iktidarın varlığıyla şimdilik aşılmıştır. Yani Güneyin bağımsızlığı TC için şimdilik savaş nedeni değildir. Yarın ne olur beli olmaz .
4- PKK \'in bağımsızlığa karşı olan zihniyetinin Kuzey Kürdlerinde hakim olması, dolayısıyla Türkiye’nin kendi topraklarında bağımsızlık bir riskin en az 30-40 yıl daha oluşmayacağına olan güveni varken, bunu da aslında Kürdlere zararlı olan hakim kuzey Kürd siyasetinin güneyin bağımsızlığına artı puan olarak eklenmesi ilginç bir durum yaratmıştır. Bunu ingilizler “Maksadını aşan zarar” terimiyle açıklarlar ve deyim olarak, “Collateral Damage”dır.
5- Bağımsızlık isteyen siyasi bir irade ve liderin olması. Yani bağımsızlık iradesinin çekim odağı ve Sembolü olan Mesut Barzani\'nin mevcudiyeti. Unutmamalıyız ki her canlı ölümü tadacaktır.
6- Merkezi hükümetin federal devleti ve kendine bağlı etnik Ezidi ve diğer dini gruplarını korumada aciz oluşu. Bu bile tek başına yeter bir sebeptir.
7- Gayri resmi anketlerde Güney Kürdistan halkının yüzde 80\'inin bağımsızlıktan yana irade beyanları. Yani böyle bir olumlu hava eserken.
8 - Bağdat Şehri Abbasîlerce ilk Kurulduğundan beri 40-50 yıl hariç hep Ehl-i Sünnet itikadı mensuplarının hakimiyetindeydi. Şii’ler 2-3 sefer, o da kısa aralıklarla, Bağdat’a sahip olmuşlar ve her el değiştirme çok kanlı geçmiştir. Tarihin tekerrürüyle böyle bir savaş tekrar çıkabilir. Kürdlerin böyle kirli bir savaştan önce Bağımsız olmaları gereklidir. Bu büyük savaşa da katılmamaları gerekir. Gelecekteki Kürd kuşakları içinde olsa böyle bir savaşta tarafsız kalınmalıdır.
9- Bir daha Enfal, Halepçe, Barzan, Qamişlo, Şengal ve Kobani’lerin yaşanmaması için… Kürt kadınlarının cariye, şehirlerinin kimyasallarla bombalanmaması, köylerinin toplu mezar olmaması için.. Daha pek çok haklı neden yazılabilinir bağımsızlık için. Bunlar kanaatimce yeterlidir.
ABD ve Batı yakındaki bir bağımsızlığı engellemek için Güneyin tekrar merkezi devlete katılmasını ve bu konudaki ısrarı “Kurdistan Paradoksu”nu yaratmaktadır. Böyle bir paradoks 1789 Fransa devrimindeki “Kral XVL- Louis Paradoksu”nu çağrıştırmaktadır.
Bilindiği gibi Fransa devrimine hakim olan Jakobenler önüne geleni yargılayıp Giyotine gönderiyorlar, derken sıra Kral XVL. Louis\'e gelir. Ünlü hukukçu ve Jakobenlerin Lideri Robespierre mahkeme heyeti ve Savcı Fouquier Tinviille’ye itiraz ederek Kralı yargılayamayacaklarını söyler. Heyet “neden” diye sorar. Robespieere derki “Kralı yargıladık ve diyelim ki Kral haklı çıktı. Peki sonra ne olacak? Biz kralı giyotine göndermeyip devrimden ve Cumhuriyeten vaz mı geçeceğiz? Yani yargılama bir paradoks yaratır. Devrimden ve idamdan vazgeçmeyeceksek o zaman Kralı niye yargılıyoruz? Kellesini uçuralım gitsin,” der. Ve sonuçta mahkeme Kralı yargılamadan Kraliçeyle beraber Giyotine gönderirler. Biz de diyoruz ki, “Ey batı! Irak\'ın birliği için Kürdistan Federe devletini niye merkezi kabineye sokuyorsunuz, neyi deneyeceksiniz? Yani deneme sonrası durum iyiye giderse Kürdistan’ın bağımsızlığı olmayacak mı? Niye böyle bir paradoks yaratıyorsunuz?
Aslında en doğru ve isabetli karar Kürd bölgesel hükümetinin referanduma gidip akabinde hızla bağımsızlığını ilan etmesidir. Batının böyle bir De facto duruma itiraz edeceği pek sanılmıyor. Çoğu da bağımsız Kürdistan Devletini nazlansalar da kısa bir süre sonra tanırlar.
Zaten Bağımsızlık De Jure (Hukuki ) bir durum değil De facto (Fiili) bir durum/karardır. Diğer bir deyişle “Bağımsızlık tartışılmaz ilan edilir,”.
Başlıktaki “Bağımsız Kürdistan mı? \'\' sorgusunu/tehdidini birkaç ANF yazarı köşelerinde yazmıştılar. Onlara cevaptır: “Evet, hem de hemen Şimdi!”
Kürdlerin Sarı hocası Sayın İsmail Beşikçi “Şeyh Ahmed ,IŞİD ve Osman Baliç\'in katili” başlıklı makalesinde Xwendeq Benahol olarak yazdığım “Ortadoğu ekonomik modeli ve Güney Kürdistan” makalemden söz edip alıntı yaparak beni onore etmiştir. Sarı hocama teşekkür eder en derin saygılarımı sunarım. Bizim kuşağın “Kürdistani bilinç edinme” kaynaklarının başında Beşikci hocanın Kitapları gelmekteydi. Minnettarız hocam .
Zor spas Mamosteyé heja! Zor spas!
Son olarakta Nuşirewan’ın gündemimiz için anlamlı bir sözünü hatırlatalım. İbn-i Haldun (MS 1332) Sasani Hükümdarı, NUŞİREWAN\'ın (MS 531) şöyle dediğini yazar:
“Mamur olan Milletler (Kavimler ) güller ve çiçeklerle dolu bir bahçe gibidir…
Bu bahçenin duvarı DEVLETTİR, ki bu duvar onu düşmanlardan ve yabancıların saldırılarından korur.”
Abdul Nasır Sönmez
(Xwendeq Benahol)
26.09.2014
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
9547 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:14:42