Koruculuğa başlama sebeplerinde olduğu gibi, koruculuğun kaldırılmasında da korucular arasında farklılıklar bulunuyor.
İlk grubu, koruculuğun mümkün olan en kısa zamanda kaldırılmasını isteyenler oluşturuyor. Genellikle iradeleri dışında korucu olan, kendi köyünde ve civarda yaşayanlara zulüm yapmayan ve çatışmaya girmemiş olan korucular, sistemin bir an önce tasfiye edilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Korku duymadan ve tehdit almadan yaşamak istediklerini söylüyorlar, huzur arıyorlar. Mardin’de bir korucu, koruculuğu “sürekli ölümü düşünmek” şeklinde niteliyor:
“Çatışmalarda ölümü düşünüyoruz, sadece kendi ölümümüzü değil, öldüreceğimiz kişiyi de, çünkü bu savaş anlamsız ve boşu boşuna. Niye ölüyoruz, öldürüyoruz, onu da anlamadık. Bu olaylar bitsin, koruculuğu hemen bırakırım.”
Bu gruptaki korucuların bir kısmı açık bir dille pişman olduklarını ve üzerlerine yapışan bu korucu sıfatından kurtulmayı arzuladıklarını ifade ediyorlar. Mardin’de görüşülen bir korucunun hissiyatı şöyle:
“Koruculuk kalkarsa bizim için daha iyi, çünkü dürüst bir şey değil. ‘Korucuyuz’ diyemiyoruz, çok pişmanız. Bunu kendi aramızda hep tartışıyoruz; ‘olmasaydık, niye olduk?’ diye. Dernek de var Mardin’de ama uğramıyoruz bile, beş lira kesinti yapmalarına rağmen. Biz bu sorunun kalkmasını istiyoruz. Bir an önce bu sorun çözülsün, biz de silahı bırakırız. Korkmadan gezebilelim, sorunsuz, çatışmasız birarada yaşayalım.”
“Koruculuk iyi bir şey değil”
İkinci grupta, haklarının tanınması ve maddi durumlarının gözetilmesi koşuluyla silah bırakacaklarını belirtenler bulunuyor. Bunlar, devletin hizmetine koştuklarını ve uzunca bir süredir kelle koltukta yaşadıklarını söylüyorlar ve devlete hizmet etmelerinin karşılığı olan özlük haklarını talep ediyorlar.
“Bizi iyi niyetimizden dolayı kandırıyorlar, kullanıyorlar. Bu sorunun bitmesi için hakkımızı versinler. Huzur istiyoruz, herkesin hakkı verilsin.” (Korucu, Diyarbakır-Kulp)
Koruculuk, önemli bir nüfusu ekonomik üretimden düşürmüş durumda. Koruculuk neredeyse bir aile mesleği olarak görülmüş ve tüm yaşam koruculuktan gelen gelire bağlanmış. Koruculuğun kaldırılması gündeme geldiğinde, bu gruptaki korucular, buna ilkesel düzeyde karşı çıkmıyor, hatta destekliyorlar. Ama buna karşılık kendilerine iş verilmesini ve maddi durumlarının düzeltilmesi gerektiğini de ekliyorlar.
“Koruculuk kalkarsa bize bir çare bulmalı devlet. Zaten bu yaştan sonra ne yapabilirim ki? Çocuklarımın geleceği hakkında valla ne düşüneyim? Maddi sorunlarımız var, fakiriz. (Korucu, Diyarbakır-Lice)
Koruculuk sonrası geçimi sağlama endişesi korucuların eşlerinde ve çocuklarında da hakim. “Koruculuk iyi bir şey değil” diyor Mardin’deki bir korucu eşi. “Çünkü ne maddi, ne de manevi olarak bir huzurumuz var. Devletin koruculuğu kaldırıp farklı bir iş vermesini istiyoruz.”
Bir korucu kızı ise, hem babasının korucu olmasından duyduğu rahatsızlığı, hem de ailenin geçimi noktasında içinde bulundukları zor durumu çok net anlatıyor:
“İş yok, güç yok. İş olacağını bilsem, değişeceğini bilsem her şeyin; babamı alırım, bir köşeye çekerim -ne anne ne kimse, kendim alırım babamı bir köşeye çekip- vazgeçirtirim koruculuktan. Ama ondan sonra ne yapacak bırakınca? Bu yaştan sonra amelelik, hamallık, kapıcılık yapamaz. Bu adam 50 yaşında, ne yapar ki? Sadece babam değil, bir sürü arkadaşı var; ne yapacaklar? Eminim hiçbiri istemiyor, ama iş yok, güç yok. Ne yapacaklar?”
“Devlet koruculuğu kaldırırsa bizi öldürmüş olur”
Üçüncü grupta ise, silah bırakmaya pek de sıcak bakmayanlar var. Silahı elinde tutma isteği ise iki nedenden kaynaklanıyor: Biri, PKK’den ve kötü muamele yaptıkları köylülerden duydukları korku. Silahları ellerinden alındığında ve arkalarındaki devlet gücü çekildiğinde, hem PKK’nin hem de köylülerin kendilerine intikam almak için saldıracaklarını düşünüyorlar ve can güvenliklerinden endişe ediyorlar:
“Şimdi sen PKK’yi bitirmeden adamın elindeki silahı alırsan bu adam kendini ne ile koruyacak? Sen zaten koruyucu heder etmişsin. Koruyucu devlet dairesine gidiyor, koruyucuya yanlış gözlerle bakılıyor. ‘Koruyucuyum’ diyemiyorum. Devlet dairesinde bile korktuklarından diyemiyorlar.” (Korucu, Tabur Komutanı, Van)
Diyarbakır-Eğil’de bir korucubaşı “Devlet koruculuğu kaldırırsa bizi de öldürmüş olur” diyor. “Bize tepki var, hem de çok ve bazılarında da haklıdırlar. Korucular burada da şiddet yapmışlar, baskılar yapmışlar. Devlet bize ‘Bu iş bitti, hadi silahınızı verin gidin’ diyemez. Öyle bir şey yaparsa daha kötü olur, biz de başkaldırırız.”
Silahı bırakmamanın bir diğer nedeni ise, koruculuğun sağladığı nüfuzu muhafaza etme isteği. Koruculuk sıfatı, gayri-meşru işlerin yürütülmesinde, haksız kazançların elde edilmesinde, hukuksuzlukların örtülmesinde ve bazı devlet kapılarının açılmasında çok işlevsel olduğundan bazı korucular, bu koruma kalkanından vazgeçmek istemiyorlar. Ve koruculuktaki ısrarlarını da “terör bitmeden koruculuk kalkamaz, kalkmamalı” diyerek meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
Koruculuk devasa bir sorun ve tasfiyesi de kapsamlı bir çözüm planını gerektiriyor. Böyle bir çözüm için ise, öncelikle, korucuları şeytanlaştırmayan serinkanlı bir tartışmaya ve koruculuk sistemini gerçekten kaldırmayı hedefleyen bir siyasi iradeye ihtiyaç var.