Russia Today televizyonuna verdiği bir mülakatta Başar Esad Kürtlerle müzakere başlatmaya hazır olduğunu açıklarken, müzakerelerin başarısız olması durumunda, Suriye ordusunun Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altındaki bölgeleri kurtarmak zorunda kalacağını da sözlerine ekledi.
Bilindiği gibi SDG, ana omurgası Kürt savaşçılarından oluşan, ancak bünyesinde Arap, Süryani, Türkmen, Çerkes ve Çeçen unsurları da barındıran bir milis gücü. 2015 yılında belirli etnik, ekonomik ve siyasi toplulukların temsilcilerinden müteşekkil 13 kişilik bir meclis tarafından kurulan Suriye Demokratik Konseyi ise SDG’nin siyasi kolu.
Esad'ın mülakatı, Batı Kürdistan ve kuzey Suriye ile ilgili başka bir gelişmeye denk geldi. Türkiye ile ABD Menbic bölgesinden YPG savaşçılarının uzaklaştırılması konusunda bir yol haritası üzerinde anlaştılar. Bu tesadüf önemli, zira Kürtler ABD tarafından terkedilmiş olduklarını düşünecek olurlarsa, davalarını sürdürmenin başka yollarını arayacaklardır ve bu yollardan biri de Suriye hükümeti ile anlaşmaktır.
Başar Esad, Kürtlerle müzakere başlatmak için bunun uygun bir zaman olduğunu düşünmüş olabilir, zira IŞİD tehditi büyük ölçüde azaldı; çok sayıda selefi-cihatçı örgüt, direndikleri mevzilerden, kaderlerinin belirsizliğini koruduğu Suriye’nin kuzeyindeki Idlib Bölgesine boşaltıldılar ve Türkiye Suriye’deki en güçlü Kürt siyasi partisi olan Demokratik Birlik Partisini (PYD) ve onun askeri kolu olan Halk Koruma Birimlerini (YPG) etkisizleştirmeye kararlı görünüyor.
Washington’un Suriye Politikası da belirsizliğini sürdürüyor. Başkan Trump Suriye’deki askerlerinin evlerine dönmelerini sağlamak için, iki ay önce komutanlarına Suriye’den çekilme emri verdi.
Ancak bu emir uygulanmadı, zira askeri personel, arta kalmış IŞİD mevzilerini temizleyebilmek ve kurtarılmış bölgelerde istikrarı muhafaza etmek amacıyla yerel güçleri eğitebilmek için biraz daha zamana ihtiyaçları olduğu konusunda Başkanı ikna edebildiler.
Türkiye açısından bunun anlamı, ABD’nin IŞİD’le mücadelede en güvenilir ortak olarak kabul ettiği, ancak Türkiye’nin, terör örgütleri listesinde yer alan ve on yıllardır savaştığı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Suriyedeki uzantısı olarak gördüğü YPG’ye daha fazla silah ve mühimmat verilmesi anlamına geliyor.
Geçtiğimiz hafta Brüksel’de yapılan NATO toplantısında ABD savunma bakanı James Mattis, ABD’nin politikasına, Suriye’den siyasi süreç tamamlanmadan geri çekilmenin stratejik bir hata olacağını ve bunun teröristlere yeniden toparlanma fırsatı vereceğini söyleyerek açıklık getirdi.
Kürtler ABD-Rusya rekabetinden yararlanmaya çalışabilirler, zira Kürt kartını elinde tutmak her iki süper gücün de stratejik çıkarlarına uygun. Şamla görüşmek konusunda istekli olduklarını açıkladılar bile. Suriye Demokratik Konseyinin Eş Başkanı Riad Darar Suriye’nin çıkarlarına hizmet etmenin en iyi yolunun Şamla müzakere etmek olduğunu söyledi.
Bir çok konudaki farklı yaklaşımlarına rağmen, ABD ve Rusya’nın, Kürt emellerini korumak amacıyla, bu konu özelinde anlaşmaları mümkün. Rusya daha güçlü bir durumda zira izlediği politikalar hem Şam’ınkilerle hem de ABD’nin politikalarıyla örtüşüyor. Rus ve Amerikan politikalarının birbirlerine yakınlaştığı bir çok alan var.
Her ikisi de Kürt davasına güçlü bir destek veriyorlar. Her ikisi de Kürt kimliğinin tanınmasını ve onlara daha fazla güç devredilmesini savunuyorlar. Rusya’nın pozisyonunun Şam’lan da benzerlikleri var: o da rejimin kontrolünun tüm Suriye’ye yaygınlaşmasını istiyor.
Amerika Suriye’nin toprak bütünlüğünü sözde savunuyor. Ancak Amerikan’ın YPG’nin askeri gücünü Başar Esad’dan kurtulmak için bir manivela olarak kullanmak veya bağımsız bir Kürdistan’ın tohumlarını atmak veya her ikisini birden isteyip istemediği belli değil. Rusya, Suriye’de federal bir yapıyı tercih etmekle birlikte, bu amaca ulaşmak için Şam’ı çok fazla zorlamayacaktır.
Bu örtüşmeler ustaca kullanılabilecek olursa, yani Esad Kürtlerin kabul edebileceği tavizler verir, ABD Esad’ın yakın gelecekte hiç bir yere gitmeyeceğini kabul eder, Rusya ABD ile anlaşabilir ve Türkiye de Kürt politikasını Batı Kürdistan'daki gerçekliğe uyarlayabilirse, başka bir deyişle tüm bu mucizeler gerçekleşirse, atmosferin yumuşaması ve Suriye krizinde daha uzlaşmacı bir dönemin başlaması mümkün olabilir.