Mustafa Paşa Yamulki Bursa’dan İstanbul’a döndükten sonra belli bir ara görev almıyor.
Mustafa Paşa Yamulki İstanbul’a döndükten sonra Kürdistan Teali Cemiyeti’nin İstanbul merkezinde Ermenici çıkan yazarlarından Ohannes’e verdiği bir beyanatta İttihat ve Terakkicilerin Ermenilere karşı yaptıkları “zulüm ve katliamları “ gündeme getirmişti
Mustafa Paşa Yamulki ve oğlu Abdulaziz Yamulki Kürdistan Teali Cemiyeti’nin üyeleriydiler. Mustafa Paşa Yamulki’nin kızı Dr. Encum Yamulki ise Kürd Teali Kadınlar Cemiyetinin en önden gelen liderlerindendi.
Kemalist ve İttihatçılar tarafından Mustafa Paşa Yamulki’nin ailesel olarak ilişki içinde bulunduğu bu Kürd yapılanmasından dolayı zaten “bölücü” olarak paketlenmişti. Birde bu süreçte Ermenilerle dostluk ilişkileri içinde olmak İttihat ve Terakkicilerin yaptıkları Ermeni katliamlarını gündeme getirerek sorumlularından hesap sorulması gerektiğini haykıran Mustafa Paşa Yamulki tüm katil sürülerinin hedef tahtası haline gelmişti.
Dr. Ferudun Ata, Mustafa Paşa Yamulki’nin bu beyanattından hareketle “Zaten Ermenilerle kopma noktasında olan ilişkileri daha da baltalama çabası içinde olmuştur” diye değerlendiriyor.(Ferudun Ata, age, s. 46)
Ortada bir soykırımı var. Birileri bu soykırımın sorumlularından hesap sormak için haykırırken resmi tarihçiler “ilişkileri daha da bozuyor” tespitlerinden bulunuyor. Sanki ilişki kalmış….!! Celatlarla kurbanlar arasında yeni dostluk ilişkileri oluşacak.. Kürdlerin böyle durumlara ilişkin güzel bir atasözü var: “Aş çûyî ew qala çeqçeqê dike”….
Yüzyıldan beri ortaya çıkan sonuç Mustafa Paşa Yamulki’yi haklı çıkarıyor.
Bilindiği gibi Mustafa Paşa Yamulki Bursa’dan döndükten sonra Damat Ferid Paşa hükümeti istifa etmiş yerine Ali Rıza Paşa hükümeti kurulmuştu.
Mustafa Paşa Yamulki’nin Jamanak Gazetesine Ermeni katliamı ilgili verdiği açıklamadan sonra Ali Rıza Paşa hükümetinin Harbiye Nazırı “askerlerin siyasetle uğraşmamaları yönündeki genel yasağa uymadığı şeklinde değerlendirilmiş, ayrıca açıklamanın iki toplum arasındaki nefreti daha da körükleyeceği gerekçesiyle mahzurlu bulunmuş ve hakkında dava açılmıştır. Aynı zamanda Kürd Teali Cemiyeti üyesi de olan Mustafa Paşa bu açıklamayı yaparken yanında cemiyetin üyelerinden Hamdi Paşa’nında olduğu anlaşılmaktadır” deniliyor.(F. Ata, age, sayfa 46)
Burada sözü edilen eski Bahriye Nazırı Kürd Hamdi Paşadır. Kürd Hamdi Paşa sadece Kürdistan Teali Cemiyeti’nin sade bir üyesi değil, aynı zamanda Kürdistan Teali Cemiyeti’nin genel sekreteriydi.Bilindiği Kemalistler iktidarı ele geçirdikten sonra 1924 yılında aldıkları karar doğrultusunda sürgüne gönderilen ve Türkiye’ye girişleri yasaklanan “Yüzelilikler” olarak bilinenlerin içinde Mustafa Paşa Yamulki, Xelil Rahmi Bedirxan, Fanizadelerden Mesud, Ali İlmi, Zeynelabidin, Mevlanazade Rıfat, Kaymakam Fettah ve Suleymaniyeli Kürd Hakkı gibi Kürd şahsiyetlerin içinde Kürd Hamdi Paşa’da vardı.
Mustafa Paşa Yamulki’nin davasının gerekçelerine bakıldığı zaman o zaman ki ortamda ve daha sonraki T.C’de yerleşen gelenekler açısında gülünç bir durumdur. Tüm askerlerin siyaset yaptıkları bir ortamda Mustafa Paşa Yamulki hakkında “asker olarak siyaset yaptığından dolayı” dava açılıyor.
İşi özü askerin siyasetle uğraşması değil, Mustafa Paşa’nın Kürdistan Teali Cemiyeti’ne üye olması ve “Ermeni katliamlarının” sorumlularına karşı duruşudur.
Mustafa Paşa Yamulki’nin davası Esad Paşa’nın Başkanlığındaki Divan-ı Harb-i Örfi’de 20 Ocak 1920 tarihinde başlıyor.
Ferudun Ata’nın aktardıklarına gore Mahkeme başkanı işi kimlik tespitiyle başlıyor. Mustafa Paşa Yamulki kendisini “Mustafa Paşa bin Aziz, Süleymaniyeli doğumlu, 54 yaşında olduğunu ‘işgal altında bulunan Mektebi Harbiye mezunu” olduğunu ve “ömründe ilk defa mahkeme huzuruna çıktığını” söylüyor. (F. Ata, age, s. 46)
Ferudun Ata düştüğü bir dipnotta Süleymaniyeli Mehmet Taki adından birinin Akşam gazetesine gönderdiği bir mektupta Mustafa Paşa hakkında bildiklerini anlatığını “Mustafa Paşa’nın Bağdat’ta görev yaptığı sırada vilayet defterdarı Vehab Bey’i hayvanından yere sürükleyerek dövdüğünü ve ihtiyar defterdarın vefat ettiğini zikretmiştir. Bunun üzerine Defterdarın ailesinin İstanbul mahkemelerinde haklarını aramışlarsa da nüfuzu sayesinde ailesinin taleplerinin boşa çıktığına dikkat çekmiştir” diye yazıyor.(F. Ata, age, s.47)
Ferudun Ata aynı çalışmasının başında Milli Savunma Bakanlığı Arşivinde bulunan „Nemrut Mustafa Paşa Kişisel Dosyası“ na dayanarak Mustafa Paşa Yamulki “Bağdat’ta Defterdarı evinden çıkamayacak derecede dövmesi sebebiyle yargılanır. Sonra Bağdat’ın havası ile uyum sağlamadığı gerekçesiyle 28 Teşrin-i Evvel 1318(M. 10 Kasım 1902) tarihinde Sivas Redif Fırkasına atanır.” diye yazıyor.
Yani döverek “komaya soktuğunu” yazıyor. Burada ise Mehmet Taki’ye dayanark “öldürdüğünü” söylüyor.Bu ölüm olayının doğru olmadığını daha önce Abdulaziz Yamulki’ye dayanarak aktarmıştım. Tekrar üzerine durmaya gerek yok.(daha detaylar için bu yazının 6.bölümüne bakınız)
Mehmet Taki ise ya Ahmed Taqidir yada onun bir akrabasıdır. Ahmed Taqi Şêx Mahmud Devrimleri sırasında hep Türk taraftarlığı yapmış, Şêx Mahmut ile kemalistler arasında antlaşmayı sağlayan pro Türk biriydi. (Mustafa Paşa’nın Suleymaniyie dönüşü ve faaliyetlerine geldiğim zaman Ahmed Taqi ve diğer Cilxwarlere değineceğim)
Mahkeme Başkanı Esad Paşa hazırlanan iddianame’yi okuduktan sonra Mustafa Paşa Yamulki’ye avukatı olup olmadığını söylüyor. Mustafa Paşa avukat tutacağını ve bir kaç söz söylemek istediğini söylüyor. Ferudun Ata’nın anlatımlarına Mustafa Paşa Yamulki “ daha evvelden hazırlamış olduğu uzun bir metni okumaya başlıyor”(F. Ata, age, s.47)
Ne yazık ki Mustafa Paşa Yamulki’nin yazılı olan bu “Siyasal Savunması” elimizde yok. Kürdlere ilişkin bir çok tarihsel belge gibi ya gizliyorlar yada çoktan yok ettiler.
Fakat, o dönemdeki basına yansıdığı kadarıyla Mustafa Paşa Yamulki ile mahkeme başkanı Esad Paşa arasındaki tartışmaları gözönüne getirdiğimiz zaman Mustafa Paşa Yamulki sanık sandalyesini Ermeni katliamlarını gerçekleştiren İttihat ve Terakkicileri yargılama kürsüsü haline getiriyor.
Mustafa Paşa’nın mahkemedeki savunmasını o dönem çıkan Ati gazetesine göre “Yunan gazetesi Proodos Mustafa Paşa’nın ifadesini takdirle karşılamış ve medeni cesaret örneği olarak göstermiştir”(Vahakn-Akçam, age, s. 187)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.