Cenevre görüşmelerinin daha başındayız. Bu hamur daha çok su alacak. Çünkü bu görüşmeler Suriye’nin iç savaş sorunlarına bir çözüm arayışı görüşmeleridir. Bu toplantılara PYD öncelikle ve özellikle davet edilmeyi hepsinden daha çok hak ediyor. Çünkü en muhteşem direnen, çoğulculuğu savunan, mazlum azınlık halkları İŞİD canavarlarından kurtaran ve koruyan Kürd güçleridir ve bu direnişleri sürüyor.
PYD’nin davet edilmemesi elbette çok ciddi bir sorun. Bir şeyler doğru gitmiyor ve halka gerçekler açıklanmıyor. Selahattin Demirtaş: \"Cenevre\'de yumurtasız omlet yapmaya çalışıyorlar. Yapabiliyorlarsa afiyet olsun, yesinler\" diyor. Böyle bir açıklama tarihi bir toplantı için ciddi bir açıklama olamaz. Her şeyden önce davet edilmeyişimizin somut politik nedenleri var ve bu nedenler, işimize gelmezse de halkımızdan gizlenmemeli. Yumurta-omletle açıklanacak olgular değil. Halkın bu somut nedenleri sorması ve sorgulaması ve öğrenmesi en doğal hakkıdır.
Hataların bizden önderlik yapanlardan kaynaklandığını yadsıyamayız. Örneğin, ağır bedeller ve direnişlerle kurtardığımız topraklarımızın adını ne koyduk? ROJAVA, yani Kürtçede “BATI” demek. Birleşmiş Milletler adı olmayan ya da adını kullanamayan bir yapıyı yasaları gereği kabul etmiyor. Peki neden Kürdistan diyemedik? Kim, niçin bunu nasıl engelledi? Onbinlerin direnişi ve döktükleri kanlar sayesinde kurtardığımız topraklara neden bu halkı temsil eden bir bayrak dikemedik? Kim niçin engelledi? Bunun bir açıklaması var mı? (Parti ve askeriyeyi temsil eden flamalar bayrak değildir.)
Birleşmiş Milletler’in üye kabul etme şartlarından biri de; Tritoryal egemenlik’tir. Yani egemen olduğun topraklarda senin askeri-politik iktidarın ve hukukun geçerli olacak ve gene halkın ezici çoğunluğu senin siyasal egemenliğini ve hukuksal hükmünü kabul etmiş olmalı. O toprakta (Vatan’da) yaşayan halkın ortak kararı sonucu oraya bir ad vermelisin. Adsız bir insanın kimlik sahibi olamaması gibi bir şey bu. Ve kimliksiz bir insanın hiçbir kredi hakkı da yoktur ve üstüne bir tapu da alamaz.
Örneğin ad olarak, Rojava-Kurdistan’ı. Aslında tüm bu şartları yakaladık fakat nedense bayrağımızı dalgalandıramadık ve adımızı Kürdistan koyamadık. Acaba kim engelledi başından beri? Açık söyleyeyim; bir takım kanallarla Türkiye engelledi ve bunda başarılı olan Türkiye şimdi bize kendini tümden “yok say” dayatmasında bulunuyor. Çünkü adımızı kullandırmamanın tadına vardı. Peki Türkiye nasıl engelledi? İşte bu sorunun yanıtını biliyorum ama kötüye kullanacakların olduğunu bildiğim için şimdilik kalsın. Aynı zihniyet HDP’li vekillerde de var. Her fırsatta “Bu ülkeyi böldürtmeyiz” diyorlar. Sen bunun için mi seçildin, bunca vahşet sürerken? Halk artık seçtiklerinden sorgulamasını öğrenmeli. Aslında bunları halkımızdan saklamamız affedilecek bir hata değil. Bu ciddi bir siyasal skandaldır. Bu ağır bedelleri ödeyen bu direngen halkımız bunları hiç hak etmiyor.
Birleşmiş Milletler şunu söylüyor: Siz kimin adına katılmak istiyorsunuz bu görüşmelere? PYD muhtemelen şöyle yanıt verebilir: ”PYD ya da Rojeva olarak”. BM’den cevap: “PYD Suriye’nin bir partisi ve Baas yanlısı. Biz zaten Baas ile görüşürken aynı platformda Baas’ı destekleyen başka partilerin olmasını istemiyoruz. Çünkü tüm bu kanlı girdabın ve vahşi örgütlerin ortaya çıkmasının başlıca müsebbibi Irak ve Suriye’nin Baas’ları değil mi? İŞİD Kanada’da niye yeşermedi de bu topraklarda yeşerdi? Hele, Baas’ı destekleyenlerin mazlum halk Kürdlerin olmasını hiç istemiyoruz. Çünkü İŞİD’e karşı direnişte ABD ve PYD müttefik oldular, şimdi çözüm görüşmelerinde PYD müttefikleri karşısında mı yer alacak? Rojeva olarak katılmak istiyorsanız, ROJEVA sadece bir YÖN demek, bir halkı ve siyasal bir egemenliği temsil etmiyor.” Cevap bu. Okurlar ne düşünüyor merak ediyorum.
Çünkü direnen ve kimliğini savunan halklara, hatta bireylere insanlık daima saygı duymuştur. Çünkü tarih, ancak kendi adıyla tarih yaratanları hatırlar, tanır ve yazar. Kendi adına yoksan kendi adına hak iddia edemezsin. Peki ne yapılabilir? Geç değil. Rojeva hükümetleri (Kantonları) bir olağanüstü oturum gerçekleştirerek eritoryal egemenlik, Siyasal egemenlik, ortak bir anayasa, vatandaşlık hukuku ve bu toprakların ulusal ve uluslarrası düzeyde geçerli bir isim. Bu isim Rojeva-Kürdistan’ı olabilir. Ardından uluslararası düzeyde geçerli olabilecek bir statünün önce kendileri tarafından belirlenmesi ve Birleşmiş Milletlere Suriye’nin herhangi bir partisi olarak değil bir halk, tüzel bir kimlik ve iki milyon halkın özgür topraklar adıyla başvurabilirsin. Sanırım yalın bir dil ile anlattım. Aksini savunun varsa, kızmadan buyursun yazsın. Bu dünyaya yeni kurallar getiremeyiz, dünyanın gerçekleri ve kurallarıyla hareket etmeliyiz. Özgür halklar hangi kapılardan geçmiş ise aynı kapılardan geçmek zorundayız.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.