Suriye Güvenlik Komutanı Anlattı: İşte İsrail’in Güney Suriye’deki Sızmalarının Detayları (1)
Al-Majalla dergisi, Şam kırsalındaki İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Ahmed el-Dalati ile kapsamlı bir röportaj yaptı
Al-Majalla dergisi, Şam kırsalındaki İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Ahmed el-Dalati ile kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi. El-Dalati bu söyleşide, 8 Aralık’ta Esad rejiminin düşüşünden bu yana İsrail’in Güney Suriye’deki sızmalarının ayrıntılarını, ayrıca Şam ile Tel Aviv arasında yürütülen güvenlik düzenlemeleri ve 1974’te imzalanan ayrışma anlaşmasının uygulanmasına dair müzakerelerde masada olanları anlattı.
28 Ağustos’ta Şam’da yapılan röportajda — o sırada Süveyda güvenlik sorumlusu olan, daha önce Kuneytra valiliği yapan — El-Dalati, köylerin yakılması, mülklere zarar verilmesi ve Dürzü çoğunluklu bölgelerde sivillere yönelik saldırılarla ilgili suçlamalara da yanıt verdi:
“Gerçekçi olmak gerekirse, bu kınanması gereken bir şeydir; hiçbir gerekçesi yoktur. Yanlış davranışların sebebi disiplinsiz unsurların tutumlarıdır.”
Süveyda’daki özerklik taleplerine ilişkin soruya ise şu cevabı verdi:
“Bazı kişiler var ki Suriyelileri temsil etmiyorlar; ayrılıkçı gündemler öne sürüyorlar. Ama biz, inşallah, Suriye’yi bütün renkleri ve kesimleriyle birleşmiş halde göreceğiz.”
Al-Majalla dergisi, röportajı üç bölüm halinde yayınlayacak. İşte ilk bölüm:
– İsrail’in güneydeki bombardımanları ve sızmaları tekrar ediyor, hava indirme operasyonları da yapıldı. Güneydeki askeri dağılımın haritasını ve bunun anlamını bize anlatır mısınız?
Genel olarak, özgürleşmenin başından bu yana İsrail’in tutumu gelişerek bugünkü aşamaya ulaştı. Başlangıçta Suriye’deki birçok askeri mevziye yönelik büyük bir hava saldırısı başlattı. O dönemde gerekçe olarak, düşman niyetleri olan veya kendisine karşı ajandaları bulunan grupların (özellikle Hizbullah ya da Hamas ile bağlantılı hücrelerin) bu silahları ele geçirmesi ihtimalini öne sürdü. Yani mesele tamamen güvenlik endişesi olarak sunuldu. Sistem çökmüş, ülke boşluğa düşmüş, güvenliği sağlayacak alternatif bir yapı yoktu.
İsrail, Cebel eş-Şeyh(Hermon Dağı) zirvesini işgal ederek orada çok büyük bir üs kurdu; gerekçesi ise iç güvenliklerini sağlamak ve sınır boyunca herhangi bir tehditten korunmak.
Daha sonra, özgürleşmeden bir ay kadar sonra, söylem değişti. Bu kez yeni Suriye yönetiminin ve bazı kişilerin İsrail açısından tehdit olabileceği gerekçesi öne çıktı. Ayrıca siyasi söylemine “Dürzi’leri koruma” başlığını da ekledi. Bununla birlikte, hava saldırılarının yanı sıra sahada da adımlar attı. 1974 anlaşmasıyla belirlenmiş hattın içine girerek Suriye topraklarında 5–7 kilometre derinliğe kadar sızmalar gerçekleştirdi. Özellikle tepeler gibi stratejik noktalara konuşlandı. İsrail, buralara istihbarat ve gözetleme teknolojileriyle donatılmış askeri noktalar kurdu.
– Cebel eş-Şeyh(Hermon Dağı) zirvesi de buna dahil mi?
Evet. Eski “Suriye Gözlemevi” olarak bilinen noktaya çıkarak oraya yerleşti ve çok büyük bir üs kurdu. İsrail söylemine göre bu, sınır boyunca güvenliği sağlamak içindi. İki şey yaptı: Tehdit gördüğü silah depolarını hedef aldı ve ayrıca sınır hattı boyunca sahada konuşlandı. Özgürleşmenin başında sınır hattında devriye geziyor, silah topluyorlardı. Daha sonra “Dürzi’leri koruma” söylemini sahaya taşıdılar; bu da özellikle ilk Cermana olayıyla ortaya çıktı.
– Cermana’daki olay neydi?
Cermana, özgürleşmenin başında özel bir konuma sahipti. Yerel gruplar vardı, biz güvenlik güçleri doğrudan müdahil olmadık. Ancak önemli bir olay yaşandı: Savunma Bakanlığından iki görevli bir kişiyi ziyaret için Cermana’ya gitti. Yerel bir kontrol noktasında durduruldular ve silahlarını bırakmaları istendi. Silahlarını bıraktılar ama yürüdükten sonra üzerlerine ateş açıldı; biri öldü, diğeri yaralandı. Olay büyük bir gerginlik yarattı.
O dönemde İsrail Başbakanı Netanyahu, savunma bakanı ve genelkurmay başkanına Cermana’ya destek olunması için açık talimat verdiğini duyurdu. Ben o sırada Şam kırsalı vali yardımcısıydım. Vali ve yerel gençlerle birlikte arabuluculuk yaparak Cermana’ya girdim, yerel kanaat önderleriyle görüştüm, şeyh Ebu Ahed ile bir araya geldik ve güvenlik güçlerinin Cermana’ya girmesi konusunda anlaşmaya vardık. Bu sayede sorun çözüldü ve başarılı bir model ortaya çıktı.
Genel olarak güneyde durum şöyle: İsrail’in ilan ettiği endişesi, Savunma Bakanlığı ve güvenlik güçlerinin varlığı. Bu konuyu güvenlik riskleri doğurmayacak bir formülle çözmek istiyor.
– Suriye-İsrail müzakereleri iki aşamadan geçti. İlki sahadaki görüşmelerdi; sizin de bununla bağlantılı olduğunuz söyleniyor. Sonra ise daha üst düzeyde, Suriye dışişleri bakanı ile İsrail güvenlik bakanı arasında görüşmeler oldu. İlk aşama, yani sahadaki görüşmeler neydi? Siz doğrudan taraf oldunuz mu?
Doğrudan taraf olmadım ama Kuneytra valisi olarak gelişmelerden haberdardım. İsrail’in toprak içine sızmalarıyla birlikte sahada gerilimi düşürmek için doğrudan temaslar gerekiyordu. Onların bize sunduğu temel başlık “güvenlik” idi. Biz de 1974 anlaşmasını referans aldık. Yeni bir mutabakat için de bu anlaşmayı temel almak gerektiğini söyledik. Tartışmalar, mevcut anlaşmanın korunması mı yoksa bazı değişikliklerle yenilenmesi mi gerektiği üzerineydi. Burada BM ve UNDOF’un rolünü de vurguladık.
– Yeni bir güvenlik anlaşmasına yakın mıyız?
Görüşmeler devam ediyor. Güvenliği pekiştirecek bir mutabakata varmak mümkün. Bu yönde uluslararası aracılar da devrede.
– Yani temel, 1974 anlaşması mı?
Evet, temel 1974 anlaşması. Belki bazı değişiklikler veya güncellemeler olabilir ama ana çerçeve aynı.
– Yani yine silahsız bölgeler, hafif silahlı bölgeler, uluslararası gözetim ve BM kayıtları?
Evet.
– ABD güçlerinin BM güçleriyle birlikte konuşlanması da gündeme geldi mi?
Başlık BM ve UNDOF’tur.
– Süveyda konusuna döneceğim ama İsrail birkaç kez Suriye topraklarında hava indirme operasyonu yaptı. Yakın zamanda Ya’fur yakınında ve güneyde böyle bir operasyon oldu. Bunların doğası neydi?
Bu operasyonların başlığı aynı: Güvenlik. Son olay, bilindiği üzere, Cebel el-Mani’de İsrail tarafından yerleştirilmiş bir dinleme sistemiyle ilgiliydi.
– Dinleme sistemi mi?
Evet, gözetleme ve istihbarat sistemi.
– İsrailliler mi yerleştirdi?
Evet. Ya casusları aracılığıyla ya da doğrudan kendileri. Ancak Suriye ordusu tarafından keşfedildi. Keşif sırasında saldırıya uğradılar ve beş askerimiz şehit oldu. 24 saat sonra İsrail bir hava indirme yaparak sistemi söktü ve geri aldı.
– Bu yeni bir gelişme mi?
Evet, yöntem açısından yeni. Ama İsrail’in gözetleme sistemleri yerleştirmesi bilinen bir taktiktir.
– Siz sistemi ele geçirdiniz mi?
Hayır. Ordumuz onu imha etti. İsrail de sistemi almak için hava indirme yaptı. 24 saat boyunca bölgeyi gözetim altında tuttular.
– Bu Suriye ve İsrail orduları arasındaki ilk doğrudan temas mı?
Evet, ilk doğrudan temas sayılabilir. Ancak birliklerimiz İsrail askerleriyle değil, sistemle karşı karşıya geldi.
– Bu bölge ateşkes hattının içinde mi?
Hayır. Ateşkes hattının çok uzağında, el-Kisve’de. Cebel el-Mani stratejik bir bölgedir.
– Bu olay ne anlama geliyor?
İsrail’in güvenlik takıntısını gösteriyor. Tüm davranışlarının merkezinde bu var.
– Ya’fur yakınlarındaki önceki hava indirme olayında Hizbullah veya İran’a ait silahların hedef alındığı söylendi.
Evet. Eski rejimin yaptığı stratejik askeri tesisler, özellikle sınır bölgelerindekiler, İsrail’in sürekli hedefinde oldu. Çünkü hava saldırısıyla imha edemedikleri tesisleri hava indirmeyle patlatıp kullanılmaz hale getiriyorlar. Bunu Kuneytra ve diğer bölgelerde defalarca yaptılar.
– İsrail’in Suriye hava sahasında tam üstünlüğü var mı?
Evet. Suriye ordusunun hava savunma sistemleri tahrip edilmiş durumda. Şu anda etkin bir hava savunma sistemi yok. İsrail sürekli hava sahamızı ihlal ediyor.
– Daha önce Suriye’nin ortasında Türk üslerinin kurulması planlanan bölgeler de vuruldu mu?
Evet, Hama’da ve Şayrat’ta.
– Bu bölgeler Türk üsleri için planlanmış mıydı?
Öyleydi, ama İsrail oraları da vurdu.
________________________________________
Yarın ikinci bölüm:
Son güncellenme: 21:27:09