Ortadoğu’nun mevcut konjonktörü üzerine birkaç analiz

Ortadoğu’nun güncel konjonktüründe Kürtler, ulusal birliklerini ve evrensel değerlere bağlılıklarını pekiştirmedikçe tarihî fırsatları kaçırabilir. PKK’nin etkisi, Rojava’daki varlık-yokluk mücadelesi ve Türkiye–İsrail–Suriye üçgenindeki riskler, Kürtlerin stratejik kararlarında şeffaflık ve ulusal çıkarları öne çıkarmasını zorunlu kılıyor.

14 Eylül 2025 - 15:09
14 Eylül 2025 - 15:09
 0
Ortadoğu’nun mevcut konjonktörü üzerine birkaç analiz

Genel olarak Ortadoğu, özel olarak Suriye bazında, Kürtler evrensel değerlere bağlılıklarını, dost-düşman tanımlarını ve en önemlisi ulusal birliklerini pekiştirmedikleri sürece, ayaklarına gelen büyük fırsatları tekrardan ıskalama durumları kaçınılmaz olur.

Kuzey Kürdistan'da "Bağımsız, Birleşik Kürdistan stratejik paradigma ile ortaya çıktığını ilan eden ve adını "PKK" olarak duyuran Abdullah Öcalan liderliğindeki örgüt, süreç içinde onlarca Kürt örgütleri arasından sıyrılarak muazzam bir kitle tabanına oturdu. "Ulusal özgürlük" adına Kürt gençlerini dağlara çekerek bir gerilla ordusunu yarattılar.

Fakat bu gücü, Kürtlerin ulusal haklarının kazanılması için bir pazarlık konusu değil, bizzat Kürtlerin ülkelerini kendi aralarında paylaşmış devletlerin (İran, Suriye, Irak) diğer devletler üzerindeki hegemonyasına yarayacak bir çeşit taşeronluk durumuna soktular. Türkiye'deki eylemleri de, mazlum ve sömürge altı bir ulusun özgürlük ve kurtuluşuna yaraşır bir mücadele cizgisinden saparak sivil kesimlere yönelik ve açıkça "terör" sayılabilen eylemlere yöneldikleri de sır değildir.

Mevcut Kürt örgüt ve toplumunu da elindeki askeri gücü (Gerilla) sayesinde, şiddet ve baskıyla susturmaya çalıştılar. Bu örgütün 50 yıla sığdırılan varlığı, 1999 yılında liderlerinin büyük ve güçlü küresel devletler tarafından yakalanarak Türkiye'ye teslimiyle yeni bir aşamaya girdi.

Öcalan'ın gözaltı ve mahkemede sergilediği duruş, başta kendi örgütünün içindeki samimi kesimleri ve genel olarak Kürtleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Kuruluş paradigmasından 180 derece dönüş yaparak, ulus devlet istemediğini, Türk devleti vardığı anlaşma gereği "perspektif" adı altında örgütüne gönderdiği yazıda, "kültüralist" dahi şaylerin gereksiz olduğunu, içinde bulundukları (Kürdistan'ın dört parçası) devletlere entegrasyonu (siz asimilasyon olarak okuyun) dayatıyor.

PKK'nin her yönüyle ve her açıdan Kürtlere zarar verdiği gerçeği gün gibi ortada. Bu nedenle PKK'nin feshi ve silah bırakmasının çok olumlu bir karar olduğunu bu satırların yazarı tarafından defalarca dile getirildi.

Kürtler için tehlike ve handikap şu. Pragmatist ve aynı zamanda makyavelist bir bakış açısına sahip Öcalan'ın Kürtlerin kaderi üzerinde kendince manipülasyonlar yapması ve karar vermesi Kürtler tarafından kabul edilmemesi gerekir. Kürtlerin yüksek sesle buna itiraz etmesi lazım. Abdullah Öcalan, feshettiği örgüt yöneticileri ve kendisi hakkında Türk devleti ile konuşabilir, pazarlık yapabilir. Yanlış bir alışkanlıktan da artık vazgeçilmesi gerekir. Artık PKK diye bir örgüt artık yok, resmen feshedildi. Kendisini bu harekete tabi kılanlar PKK'li değil, onlar artık "Apocu" Bu harekete gönül bağlamış kişilerin de iyi düşünmeleri gerekir.

Kürd/Kürdistan sorunu çok önemli bir süreçten geçiyor. Rojava Kürdistanı varlık ve yoklukla şuan karşı karşıya. Türk devleti, ısrarla Kürtlerin boynunu vahşi cihadist ve kafa kesen HTŞ barbarlarına uzatmaya çalışarak, onları bir ölüm yolculuğuna çıkartmak istiyor. Kürtlerin geleceğini bu vahşilerin vicdanına bırakmak istiyor. Bu vahşilerin eline fırsat geçtiğinde neleri yapabilecekleri kısa süre önce ortaya çıktı.

Suriye'nin batısında Arap Alevileri (Nusayriler) güneyde Süveyda da Dürzi toplumuna neler yaptıklarını herkes gördü. Rojava Kürtler özellikle PYD ve silahlı gücü YPG-YPJ bırakın silah bırakmayı, saflarını daha da sıklaştırmaları gerekir. Gerek diasporadaki Kürtler, gerekse diğer parçalardaki Kürtler Rojava Kürtlerini her yönden desteklemeli ve Mazlum Abdi etrafında bir kalkan gibi durmalılar.

Bunu yaparken de, PKK'in soğuk savaş döneminin eseri olan ideolojik totaliter saçmalıklarından vazgeçmeli, "doğru benim bildiklerimdir" zihniyetini de bir an evvel terk etmelidirler. Evrensel demokrasi, özgürlük ve temel haklara saygılı bir anlayışı tesis ederek, ENKS ve tüm diğer Kürt parti ve oluşumlarla ulusal bir çatı altında ve hedefi ulusal özgürlük, demokrasi, farklı inanç ve etnisitelerin kimliklerine saygı çerçevesinde bir yaklaşımı benimsemeleri gerekir. Kürtlerin önü açık.

Ortadoğu'nun bu vahşi ikliminde İsrail ile temel ulusal çıkarlara saygı temelinde, şeffaf, asıl amacın demokrasi ve özgürlüğün bu lanetli topraklara yerleştirmeye yarayan bir temelde işbirliğini geliştirmelidirler. Kürt Siyasi parti ve oluşumların, İsrail konusundaki ketumlukları ve korkaklıkları anlaşılır gibi değil.

Türkiye, İsrail'in on yıllarca vazgeçilmez temel müttefiki idi. Hala öyle. Şakacıktan kestiklerini söyledikleri ilişkiler yalan. Bu ilişki gizliden ekonomik ve istihbari düzeyde sürüyor. İsrail, Suriye'nin cihadist yeni rejimi ile de açık ve gizli ilişkiler sürdürüyor. Kürtler neden İsrail ile kendi ulusal gelecekleri hakkında görüşmeler ve işbirliği konuşmasın? Bu görüşmeler herkese helal de Kürtlere neden haram?

Bu yazı toplam 441 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 16:10:12