Türkiye: İç öncelikler ile bölgesel hesaplar arasında

Türkiye’nin PKK ve Abdullah Öcalan ile yürüttüğü “Türkiye terörsüz” süreci yavaşlarken, iç siyaset ve bölgesel gelişmeler sürecin geleceğini belirleyen temel faktörler olarak öne çıkıyor.

8 Eylül 2025 - 09:31
8 Eylül 2025 - 09:31
 0
Türkiye: İç öncelikler ile bölgesel hesaplar arasında

 

Türkiye hükümeti ile PKK lideri Abdullah Öcalan arasında yürütülen, resmi adıyla “Türkiye terörsüz” sürecinin hız kaybettiği gözlemleniyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Öcalan’ın silahlı mücadelenin sona erdirilmesine yönelik olumlu mesajlarına rağmen, iyimser hava giderek azalmış durumda.

Başlangıçtan itibaren sürecin kapsamlı ve şeffaf bir siyasi inisiyatiften çok güvenlik odaklı anlaşmalar ve kontrollü sızıntılara dayandığı belirtiliyor. Hükümet ve Bahçeli meseleyi “terörsüz Türkiye” projesi olarak ele alırken, Öcalan ise belirsiz ve duygusal ifadelerle “demokratik toplum” vizyonunu dile getirmeyi sürdürüyor.

Kürt meselesine dair somut çözüm önerisinin tarafların gündeminde olmaması, sürecin her an çökme ihtimalini güçlendiriyor. Böyle bir çöküş, daha önce yaşanan benzer girişimlerin akıbetine benzeyecek. Sürecin kırılganlığı, Suriye ve Irak’taki dengelerle de doğrudan bağlantılı. Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Bağdat ve Ankara arasında görece bir istikrar sağlanırken, Suriye’de iç savaş sonrası oluşan yeni dengeler ve çok aktörlü Kürt sahası süreci karmaşık hale getiriyor.

Beklentiler, PKK’nin 5-7 Mayıs 2025’teki kongresinde silah bırakma ve kendini feshetme kararı almasının ardından sürecin hızlanması yönündeydi. Sembol niteliğinde PKK üyelerinin Süleymaniye’de silah yakması da bu beklentiyi artırmıştı. Ancak, süreç bilinmeyen nedenlerle frenlendi.

Taraflar arasındaki güven eksikliği en önemli engel olarak öne çıkıyor: hükümet ile PKK arasında, hükümet ile muhalefet arasında ve hatta PKK’nın kendi içindeki kanatlar arasında. Her taraf, kendi iç ve bölgesel hesaplarıyla uyumlu bir çözüm arayışında.

Hükümet yetkilileri yıl sonunu anlaşmaya varmak için hedef tarih olarak belirledi. Bu tarih aynı zamanda 10 Mart 2025’te imzalanan, Kuzeydoğu Suriye’deki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapısına entegrasyonunu öngören anlaşmanın uygulanma takvimiyle de örtüşüyor.

Ancak asıl çözümün, Şam ile DSG arasındaki müzakerelerden Türkiye-Öcalan görüşmelerinin ayrıştırılmasıyla mümkün olabileceği ifade ediliyor. Böylece Suriye kendi Kürt sorununu çözerken, Türkiye de kendi Kürt vatandaşlarına adil bir çözüm üretebilir.

Buna rağmen, iç politik çekişmeler, özellikle iktidar partisi ile muhalefet arasındaki sert rekabet, süreci olumsuz etkiliyor. Kürt seçmenin desteği seçimlerde belirleyici olmaya devam ederken, bu kart hem iktidar hem muhalefet için kritik önemde. PKK içinde İran’a yakın kanatların direnci ve bölgesel güçlerin (ABD, İsrail, Rusya, Suudi Arabistan) farklı yönelimleri de sürece doğrudan etki ediyor.

Sonuçta, Ankara bir yandan Kürt kartını elinde tutarken, diğer yandan Rusya ile ilişkilerini gözetiyor ve iç ekonomik-siyasi sıkıntılarla uğraşıyor. Asıl soru şu: Türkiye bu ertelemeleri daha ne kadar sürdürebilir? Yoksa yakın gelecekte, iç ve bölgesel düzeyde yeni uzlaşmalarla Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel ölçekte etkili bir aktör haline gelmesi mümkün mü? (Abdul Basit Sida-Suriyeli yazar ve akademisyen)

 

 

Bu haber toplam 534 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 12:35:11