Kürt halkı Ortadoğu coğrafyasında kendi ülkesi, vatanında ulus devletler arasında ülkesi parçalanmış, paylaşılmış sömürge bir halktır. Kürtler mevcut sömürgeci devletlerle ulusal temel hak ve hukuktan kaynaklanan taleplerine dayalı sorunları çözme mücadelesi veriyor, vermesi gerekiyor. Özgürlük mücadelesini bu gerçekliğe göre vermesi gerekirken farklı olguların, farklı hesapların ve sosyal sınıfsal ve ideolojik hesapların içine çekilmeye çalışılıyor. Bunları sıralayalım;
1- Dünyanın yegane ve tek egemen sistem sadece ulus devlet modeli sistemidir ve bazı Kürt çevreler ve unsurlar Kürtlere ulus devlet sistemini ret ettirmeye çalışıp, ulus devlet sistemine karşı bir konuma sokarak dünyanın tek egemen model sistemine, yani dünya devletlerine karşı düşmanlaştırmayı hesaplıyor.
2- Komünizm dünya üzerinde denenmiş, 24 ülkede zor ve baskıya dayanarak uygulanmış, zora dayalı araçlar da kullanıldığı halde sürdürülebilir bir rejim olamadığı ortaya çıkmış ve ardından ülkelerin halkları tarafından tasfiye edilmiştir. Böylece iflas eden tekçi ideolojik sınıfsal diktatörlük bir rejim olduğu çok açıkken, buna rağmen Kürtlere bu komünalist sistemin inşası misyonunu yükleyerek dünyanın tek egemen sistemi olan ulusal devlet ve evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokratik sisteme, yani dünyaya karşı düşmanlaştırılıyor.
3- Tek sınıf ideolojisine dayalı tekçi ideolojik proletarya diktatörlüğü, sınıfsal mücadele perspektifini önceleyip ulusal değerlerden uzaklaştırarak Kürt halkını dünya üzerinde var olan ve yaşayan, tek geçerli olan evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye karşı düşmanlaştırma ve ayrıca ulusal öz ve değerlerden uzaklaştırma hesaplanıyor ve hedefleniyor.
4- Dünyanın tek geçerli egemen sistemi ulus devlet modeli gerçeğine rağmen devletsizlik dayatılıyor, yani sömürgeci ulus devlet sistemi içinde devletsizlik ve sömürgeci ulus devlete dokunmadan demokratik ulus paradigması gibi çelişik, çarpık hayalci bir ütopya içine sokuluyor.
Kürt halkını, dünyada var olan, dünyada egemen olan, dünya halkları için genel geçerli sosyal, siyasal ve ekonomik değerlere karşı konumlandırıp, dünya egemen sistemi ve dünya egemen güçlerine karşı düşmanlaştırma ve karşı karşıya getirme hedefleniyor.
Bu bağlamda sürecin oyun ve entrikaları ile ilgili birkaç soru üzerinde durulabilir.
a) Kürtler sömürge ve mazlum bir halk olarak tek ırk ideolojisine dayanan sömürgeci totaliter devletlere karşı ulusal özgürlük ve bağımsız bir gelecek mücadelesi vermeleri gerekmiyor mu?
b) Kürtler dünya üzerinde 24 ülkede uygulanmış, denenmiş, 20\'sinde halkın ret ettiği ve iflas etmiş sosyalist-komünist/tek sınıfsal ideolojik diktatörlüğe dayalı sistemi ret etmesi gerekmiyor mu?
c) Kürtler sömürgeci ulus devletlerin içinde devletsizlik, sömürgeci ulus devlet içinde demokratik ulus mücadelesinin ütopyanın ötesi olduğunu görmesi gerekmiyor mu?
Sömürgeci ulus devlet modeli içinde kalma, demokratik ulus sistemi dayatması karşısında sömürgeci ulus devletler demokratik ulus sisteminin neresine konulacak, bu ulus devletler ne olacaktır?
d) Kürtler, aykırı paradigma hedefiyle dünyanın tek geçerli, olan ve dünya üzerinde yaşayan, dünya halkları tarafından kabul görmüş ve geçerli sistem olan evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokrasi ve liberal ekonomik sisteme, yani kısacası dünyaya karşı mücadele mi verecektir?
e) Kürtler dünyanın evrensel değerlerine, özgürlük ve çoğulcu demokratik değerlerine karşı tekçi, ideolojik sınıf diktatörlüğüne dayalı komünalist sistem mücadelesi mi verecektir?
f) Kürt halkını mevcut dünya sistemine karşı çıkartıp konumlandırma ve mevcut değerlerle mücadele ederek güya dünyayı, insanlığı kurtarma misyonu ütopik ve hayalin ötesini üstlenmesi gerçekçi midir?
g) Kürt halkına yeni teori diye iflas etmiş tekçi, Leninst-Stalinist ve komünalist ideolojiye dayalı egemenlik kurma ve kurtarma misyonu yüklenmesi neden, niçin hedefleniyor?
h) Kürt halkının sahip olduğu farklı sosyal sınıflar ne olacak, sermayedarı, tüccarı, sanayicisi, üreticisi, köylüsü, ki toplumun yarısından fazlasını temsil ediyor, bunlar ne olacaktır? Tarihte 1917 Rusya proletarya diktatörlüğünde olduğu gibi imha mı edilecektir?
ı) Sınıfsız bir toplum mücadelesi yüz yılı aşkındır devam ediyor, bu uğurda yüz milyonlarca insan katl edildi. Sınıfsız bir toplum egemenliği iktidar olduğu her yerde sosyal faşizme dönüştü, bütün zor ve şiddet araçları kullanıldığı halde yaşatılamadı ve başarılı olamayarak iflas etmiş gerçekliği ortada duruyor ve sömürge, ülkesi parçalanmış, mazlumların mazlumu bir halkı bu sürece imha edilmesi hesabıyla mı sokuluyor?
Son yıllarda farklı ve ütopik paradigmalarla Kürtlerin kafası hayli karıştırılmıştır. Kendilerini henüz sömürge ve kölelikten kurtaramadan, kendi dertlerine çare ve derman bulmadan dünyayı ve insanlığı yalan paradigmalarla kurtarma misyonu, böyle bir yola sokulmaları gerçekçi olmadığı gibi Kürtlerin de dünya egemen sistemini yıkıp, değiştirip, güya insanlığı kurtarmaya ne sosyal ve siyasal ne de herhangi bir güçleri yetiyor.
Bugün Kürt halkının önüne konulan bu paradigmaların tümünün derin ve hesaplı projeler olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Tekçi, sınıf diktatörlüğü, yani komünalist paradigma yer yüzü üstünde yaşayan bir paradigma değildir ve ısrarla iflas etmiş bu ideolojik teoriyi Kürt halkına dayatarak yaşatılmaya çalışmak, bunun hedefleri ve hesapları halkında halka doğru bilgilendirme yapılmalı ve yalana dayalı olup yaşatılması imkansız paradigma diye yüksek sesle itiraz edilmelidir.
Avrupa Birliğinin 28 ülkesinde evrensel temel değerlere dayalı özgür ve çoğulcu demokratik temel değerler sistemi egemendir. Dikkat edilirse Avrupa Birliği ülkelerdine komünalist ideolojiye dayalı ve tekçi proletarya diktatörlüğü hedefleyen sosyalist-komünist siyasi partiler serbestçe siyasal faaliyetlerini yürütüyor, örgütleniyor, özgürce seçimlere de giriyorlar. Seçim sonucunda ne mi oluyor? Her defasında Avrupa Birliği halklarından, milletlerinden koca bir şamar yiyip, umutlarını daha sonraki seçimlere taşıyorlar. Yani tekçi sınıf ideolojisine dayalı diktatörlük, komünalist sistem, dünyanın hiç bir toplumunda, ülkesinde demokratik ve özgür seçimlerle iktidara gelemiyor.
Böyle sistemler, rejimler ancak zora ve şiddete dayalı, silah zoru ile iktidara gelmiş veya iktidar olabiliyor. Silah zoru ile iktidara gelmişler ise de ve onlarca yıl iktidarda kalmışlarsa da halk onları ret etmiştir ve iflas etmiş bir sistemdir.
Halbuki evrensel temel değerlere, temel hak ve hukuka dayalı çoğulcu demokrasi özgür seçimlerle ve halk iradesiyle iktidarları oluşturan sistemlerdir. İnsanlara, farklı inançlara, farklı sosyal sınıflara, farklı halklara ve farklı sosyal ve siyasal düşünce ve fikirlere yönetimlerini, sistemlerini özgürce seçme imkanı veriyor ve insanlar, halklar da özgürce tekçi sınıf egemenliğine dayalı ideolojik proletarya diktatörlüğünü kabul etmediğini seçim tercihleriyle, ret ederek ortaya koyuyor.
Doğru zeminde, doğru ve evrensel değerler etrafında halkımızın temel haklarını, hukukunu esas alan, eşitliği, özgürlüğü ve demokrasiyi hedefleyen bir gelecek inşası için meşru ve haklı mücadele edilmelidir.
Halkımız ülkesinde, bölgesinde ve dünyada hali hazır yaşayan evrensel değerlerin farkına varmalı ve farkındalık yaratarak ulusal birliğini inşa etmelidir.
Halkımız biliyor ki bugün sahip olduğu birçok ulusal varlığının ve değerinin içini boşaltan, hiçleştiren, çarpıtan ve hatta toplumu kişiliğinden, değerlerinden uzaklaştıran bir sürecin yankılarını ve yansımalarını yaşıyor, yaşatılıyor.
Halkımız, sömürgecileri tarafından baskılanmış ulusal değerlerinin arkasına saklanan bazı güçlerin sınıfsal diktatörlük ideolojisi etrafında sınıf mücadelesini öncelemenin yeryüzünde karşılığının olmadığını bilmelidir. Bu süreçler aynı zamanda ulusal değerleri çürütme, tüketme ve hiçleştirme politikaları ile kendisini halkımıza dayatmıştır.
Bugün kentlerimizin sokaklarımızın ve evlerin avlularında yankılanan zor ve şiddete dayalı savaşın büyük ve derin hesapları olduğu bilinmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.