Kürt halkı Ortadoğu coğrafyasında ulus devletler arasında parçalanmış, paylaşılmış sömürge bir halktır. Kürtler mevcut sömürgeci devletlerle ulusal temel hak ve taleplerine dayalı sorunları çözme mücadelesi veriyor, vermesi gerekiyor. Özgürlük mücadelesini bu gerçekliğin esaslarına göre verilmesi gerekirken farklı olguların, sınıfsal hesapların içine çekilmeye çalışılıyor. Bunlar;
Dünyada egemen sistem tek ve sadece ulus devlet sistemidir ve bazı unsurlar Kürtlere ulus devlet sistemini ret ettirmeye çalışarak, ulus devlet sistemine karşı bir konuma sokup dünyanın tek egemen sistemine, yani dünya devletlerine karşı düşmanlaştırmayı hesaplanıyor. Komünizm dünya üzerinde denenmiş, 24 ülkede uygulanmış, sürdürülebilir bir rejim olamadığı ortaya çıkmış ve ardından o ülke halkları tarafından tasfiye edilerek iflas eden tekçi, ideolojik dikta bir rejim olmasına rağmen Kürtlere bu sistemin inşası misyonu yükleyerek dünyanın tek egemen sistemi olan kapitalist sisteme, yani dünyaya karşı düşmanlaştırılıyor. Sınıfsal tekçi, ideolojik projeleterya diktatörlük mücadelesini önceleyerek halkı, dünya üzerinde tek geçerli olan evrensel demokratik değerlere karşı düşmanlaştırma ve ayrıca ulusal değerlerden uzaklaştırma hesaplanıyor ve hedefleniyor. Dünyanın tek egemen devlet sistemi olan ulus devlet sistemi gerçeğine rağmen devletsizlik dayatılıyor, ulus devlet içinde devletsizlik, ulus devlet içinde demokratik ulus paradigması gibi çelişik, çarpık bir ütopya içine sokuluyor.
Kürt halkını, dünyada var ve egemen olan, dünya halkları için geçerli sosyal, siyasal ve ekonomik değerlere karşı konumlandırıp, dünya egemen sistemi ve dünya egemen güçlerine karşı düşmanlaştırma ve karşı karşıya getirme hedefleniyor. Bu bağlamda sürecin oyun ve entrikaları ile ilgili birkaç soru üzerinde durulabilir.
a) Kürtler sömürgecilere karşı ulusal özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi mi verecekler?
b) Kürtler komünist/sınıfsal diktatörlük mücadelesi mi verecek?
c) Kürtler ulus devletlerin içinde devletsizlik, demokratik ulus mücadelesi mi verecek, öyle ise sömürgeci ulus devletler ne olacak ve onlar bu sistemin neresine konulacak?
d) Kürtler, dünyanın tek geçerli , yaşayan, kabul görmüş ve geçerli sistemi liberal kapitalist sisteme, yani kısacası dünyaya karşı mücadele mi verecektir?
e) Kürtler dünyanın evrenselleşmiş değerlerine, özgürlük ve çoğulcu demokratik değerlerine karşı tekçi, ideolojik sınıf diktatörlüğüne dayalı komünalist sistem mücadelesi mi verecektir?
f) Kürtler mevcut dünya sistemine karşı mücadele ederek güya dünyayı, insanlığı kurtarma misyonu ütopik hayalini mi üstlenecek?
g) Kürt halkına yeni teori diye iflas etmiş tekçi, Marksist-komünist ideolojiyi kurtarma misyonu mu yüklenecek?
h) Kürt halkının sosyal sınıfları ne olacak, tüccarı, sanayicisi, üreticisi, ki toplumun yarısından fazlasını temsil ediyor, onlar ne olacak?
ı) Sınıfsız bir toplum mücadelesi yüz yılı aşkındır devam ediyor, bu uğurda yüz milyonlarca insan katl edildi. Sınıfsız bir toplum birçok yerde sosyal faşizme dönüştü, bütün zor ve şiddet araçları gücüne rağmen başarılı olamadı, iflas etti. Bu gerçeklik ortada duruyor ve sömürge, parçalanmış, mazlumların mazlumu bir halkı bu sürece imha edilmesi hesabıyla mı sokuluyor)
Son yıllarda farklı ve ütopik paradigmalarla Kürtlerin kafası hayli karıştırılmıştır. Kendilerini henüz sömürge ve kölelikten kurtarmadan, kendi dertlerine çare ve derman bulmadan dünyayı kurtarmaya yönlendirilmeleri, böyle bir yola sokulmaları gerçekçi olmadığı gibi Kürtlerin de dünya egemen sistemini yıkıp, değiştirip, güya insanlığı kurtarmaya ne sosyal ve siyasal ne de herhangi bir güçleri yetmektedir.
Bugün Kürt halkının önüne konulan bu paradigmaların tümünün derin ve hesaplı projeler olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Tekçi, sınıf diktatörlüğü, yani komünizm, diğer süslenmiş adıyla komünalist paradigma yer yüzü üstünde yaşıyor var olan, yaşayan bir paradigma mı? değilse, ısrarla iflas etmiş bu ideolojik teoriyi Kürt halkına dayatarak yaşatmaya çalışanlar hedefleri ve hesapları halkında halkın bilgilendirilmesi yönünde olmalı ve yalana dayalı olup yaşatılması imkansız paradigma diye yüksek sesle itiraz edilmelidir.
Avrupa Birliğinin 28 ülkesinde evrensel özgürlük ve demokratik değerler sistemi egemendir. Bu ülkelerde komünist ideolojik tekçi proleterya diktatörlüğü hedefleyen siyasi partiler serbestçe siyasal faaliyetlerini yürütüyor, örgütleniyor, özgürce seçimlere giriyorlar. Seçim sonucunda ne mi oluyor? her defasında Avrupa halklarından koca bir şamar yeyip, daha sonraki seçimlere umutlarını erteleyip taşıyorlar. Evrensel değerlere dayalı demokrasi işte böyle bir şey, insanlara halklara yönetim sistemini özgürce seçme imkanı veriyor ve insanlar, halklar da özgürce tekçi sınıf egemenliğine dayalı ideolojik proleterya diktatörlüğünü kabul etmediğini seçim tercihleriyle ortaya koyuyor.
Doğru zeminde, doğru ve evrensel değerler etrafında halkımızın temel haklarını, hukukunu esas alan, eşitliği, özgürlük ve demokrasiyi hedefleyen bir gelecek inşası için mücadele edilmelidir.
Halkımız ülkesinde, bölgesinde ve dünyada bu evrensel değerlerin farkında ve farkındalık yaratarak ulusal birliğini inşa etmelidir.
Halkımız bilmeli ki bugün sahip olduğu birçok ulusal varlığının ve değerinin içini boşaltan, hiçleştiren, çarpıtan ve hatta toplumu kişiliğinden uzaklaştıran bir sürecin yankılarını ve yansımalarını yaşıyor. Halkımızın sömürgeciler tarafından baskılanmış ulusal değerlerinin arkasına saklanan bazı güçlerin sınıfsal diktatörlük ideolojisi etrafında sınıf mücadelesini öncelemenin yeryüzünde karşılığı yoktur. Bu süreç aynı zamanda ulusal değerleri çürütme, tüketme ve hiçleştirme politikaları ile kendisini halkımıza dayatmıştır. Bugün kentlerimizin sokaklarında ve evlerimizin avlularında yankılanan, zor ve şiddete dayalı savaşın taşınması hedefi büyük ve derin hesapların sonucu olabilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.