Kimileri iki Kürdistan’ı birbirleriyle çatıştırıyor ve ayrıştırıyor. Kürdistan’lar bölündüğü ve parçalandığı kadar çatıştırılmış ve ayrıltırılmıştır.
Artık asıl yaklaşım; yakınlaştırmak ve birleştirmek olmalıdır.
Nerinaazad’ı yeni yayın hayatına başladığı için kutluyorum. Bana da yazma teklifi geldi ve olumlu karşıladım. Özgür Politika ve Gündem bana yaz dese yazarım, ama kendi düşüncelerimle. İlk tercihim sansür olmayacak ve yazar istediği gibi düşüncesini ifade etsin. Bundan hareketle Nerinaazad’da yazıyorum.
KÜRDİSTAN PARÇALARINI VURUŞTURMAK
Kürdistan federasyonu özgürlüğüne önemli oranda kavuşmuştur. Yarı- devletleşme gibi federasyonun biraz üstünü yaşıyor. Açık pratiğe geçirilmese de devletleşme ve bağımsızlaşmak hedefleri bulunuyor.
Batı Kürdistan ise fiilen bir statüye sahiptir. Hala resmi anlaşmalar yapılmadı, statünün nasıl netleşeceği kesinleşmedi. Oranın sorunu teoriden pratik üretmek değil, pratiği götürüp teoriye uydyurma var. Ki bu açık bir zorlamadır.
Benim görebildiğim kadarıyla KCK’nin savunduğu teori, amaç, Güney Batı Kürdistan da fiiilen gerçekleşen duruma uymuyor. Pratik ve yaşam, konjektürel durum onları fiilen özerkliği de geçen federasyon denilebilcek bir aşamaya götürmüştür. Birileriyle anlaşacaklarsa şimdiden anlaşmaları ve yakalanan statüyü güvenceye almaları gerekiyor.
Esad toparlandıktan veya uluslararası görüşmelerde uzlaşı sağlandıktan sonra direnişle kazanılanın masada önemli oranda yitirilmesi tehlikesi bulnuyor.
Zaten, iki Kürdistan’ı vuruşturup ayrıştıranlar ve çatıştırmak isteyenler, başta sömürgeci devletler olduğunda hem fikir olmalıyız.
Yoksulluğu öven ve zenginliği yerenlerin demokraside birşey anladıkları yok. Geri toplumlarla ve yoksullukla demokrasi ve özgürlüklerler olmaz.Bir toplum geliştiği ve zenginliğini artırdığı ölçüde demokratikleşmenin zemini güçlenir. Kazanılan özgürlükler daha aileriye götürülür.
Yoksulluktan, fakirlikten ve ideolojiden vb şeylerden özgürlük, demokrasi ve sosyalizm üretenler, tam bir facia tartışması yapıyorlar. Yoksulluk ve fakkirliği aşmak önemlidir.
Bunları söylerken kimileri, küresel ekonominin olduğu, ticaret ve ekonomik işlerin günümüzde geliştiğini ve iç içe geçişlerini Kürtler ve Kürdistan açısından görmemezlikten geliyor. Türkiye başka ülkelerle boru hatları anlaşması veya ABD ve Avprupa ile ihracat ve ticaret yaparken gıkı çıkmayanlar, Kürdistan federasyonunu yerden yere vuruyorlar.
Bu arada Rojava Kürdistan’ını Kuzey Kore’ye benzetiyorlar. Kuzey Kore sizin olsun. Türkiye de kurunuz. Erdoğan zaten hazır. Fatih ve Halife yaparsınız. Kuzey Kore nin lider kültleri babadan oğula geçen, idoloji ile itaatkarlık arasına sıkıştırılmış despotizmi de sizin olsun. Bunları savunacak bir Kürdistan’lı ancak aptal olabilir.
AYRIŞTIR VE ÇATIŞTIR DESPOTİZMİN VE SÖMÜRGECİLERİN POLİTİKASIDIR
Mevcut durumda Rojava fiilen bir statü yakalamış, orasını Kürdistan federasyonu ile boş ideolojik saplantılar, “ihanet ve işbirlikçilik” ithamları ile hadef yapmak doğru olamaz. Kürdistan federasyonuda ambargo uygulamamalı,”büyüklük” göstermelidir. Ayrıştırmalara malzeme verecek davranışlardan kaçınmalıdır.
PYD, federasyon, bağımsızlık niyetimiz yok diyor. Suriye ile anlaşacak. ABD ve Batı özerklikten yana. Esad kalır veya kişi olarak Esad giderse kalan BAAS, bürokrasi,ordu, öte yandan seçimlere katılacak diğer Arap partileri ile nasıl anlaşacak. Muhalefetin pratiği Esad yönetiminden pek farklı değil. El –kaide vb artık kimse fazla tercih etmez. O TC’nin tercihiydi. Şimdi mesafe koymaya başladılar.
Fiilen statü kazanmak kolay, onu yaşatmak, bir resmiyete kavuşturmak, ekonomik ve siyasi ilişkileri, ticareti dış ile gerçekleştirmek daha zordur. Kuzeyden Kürdistan Federasyonuna yapılan bazı ucuz eleştirilerle, Rojava’da karşılacak. Propaganda ile bir toplum ve ulus, ülke idare edilemez. Kurtuluştan sonrası hep zor olmuştur.
İki Kürdistan ayrışmaya değil, yakınlaşmaya ihtiyacı var. Ayrıştırmayı körükleyenlere, sömürgecilerin işlerini kolaylaştıranlara lanet olsun. Ne olursa olsun, sertlik ve ayrıştırmadan değil, diyalog ve uzlaşmadan yana olmalıyız.
Neredeyse tarih tekerrür ediliyor. Herkes hep geçmişte “atalarımız şu ciddi haytaları yaptı” diyor. “Tarihten ders çıkarmalıyız” diyor. Ortaya bir bomba atılıyor, neredeyse propaganda savaşları ile birbirine giriliyor. Soğuk kanlı ve anlayışlı ve birlikten yana, diyalog vb den yana konuşanlar azalıyor.
Demek şu birlik söylemlerinin çoğu laf, ya da soyut veya birlikten kendilerine katılma anlaşılıyor. Son süreç, işin böyle olduğunu bir kez daha kanıtladı. Sanırım herkeste yakından gördü.
TARAF OLMALIYIZ, TARAFTAR DEĞİL
Kürdistan federasyonu, Güney Batı Kürdistan, Kuzey ve Doğu Kürdistan’da sorunlara, kurtuluşa, çözüme tarafız. İş Kürdistan olduğunda taraftarlık yapmak çekişmeleri artırır. Tarafçıklarda düzeysiz işe karıştımı işler iyice karışır.
Rojava ve Kürdistan federasyonu konusunda taraf olmalıyız. Birlikler, ittifaklar taraf olmakla sağlanır. Taraftarlık ve tarafçılıkları geliştirmek, parti çıkarlarını, liderleri, parti ve grupları öne çıkarmak kaybettirir.
Şüphesiz ki, her partinin veya örgütün taraftarları, yada tarafı olunur ve vardır. İnsan partisinede taraf olabilir. Gözü kara taraftarcılık ise zarar verir.
ŞU TEKÇİLİK DÜŞMANA KARŞI DEĞİL KÜRTLERE KARŞI YAPILIYOR
Tekçi zihniyet ve tekelciliği Kürdistan’a dayatanlar düşmana karşı tekçiliği dayatmıyor, sadece Kürdistan’da yaşayan halklara, Kürtlere tekçiliği dayatıyor.
Düşmana karşı işbirliği, bilmem çözüm vb olunca elbetteki sömürgecilere istediklerini dayatamıyorlar, hele parti çıkarlarını orada egemen kılmayı beceremiyorlar. Kürdistan’da birlik ve iç demokrasiden kaçıp, Türkiye’de bunu aramak bu işin çok açık somut göstergesidir.
Kürdistan tarihine bakın, ağam, paşam, liderim vb diyen anlayışlar, partiler düşmana karşı tekelcilik değil, Kürtlere yönelik tekelcilik dayatmışlardır.
Düşmanına karşı yapamadığın tekçiliği ve tekelci zihniyeti Kürdistana karşı ve Kürtlere yapamazsınız. Zulümdür bu.
Dursun Ali Küçük
1.12.2013
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.