Kürt halkının şansızlığından bahsetmek için elle tutulur birçok alternatifi var. Örneğin, her türlü siyasal ahlaksızlığın oyun sahasına dönüşen Ortadoğu gibi bir coğrafyada yaşamış olması yada tarihler boyu Tanrının ilahi adaletine tapıyor görünenlerin en acımasız acımasızlıklarına maruz kalışı gibi... Yani Kürtler söz konusu olduğunda bahsi geçen bu güçler, hemencecik Tanrının ilahi adaletini boşa çıkartırlar. Ne acıdır ki, her zaman için Kürtlerin varlığı üzerinde güç ve itibar sahibi olurlar.
Kürt halkının talihsizliklerle baş gösteren şansızlıklar listesi çok uzun uzadıyadır. Örneğin, faşizmin ruhsal dünyasında bile hümanist kırıntıların yeşerdiği bir cağda bile! İnsan oğlunu yücelten ve özelikle de evrensel değerlerin doğurganlığını yapan sol ve sosyalizmin en sahtekar yüzü Kürt halkının hakkaniyetlerine sinsice döner. Dolayısıyla, Kürtlerin geleceği her zaman için Arap-Fars-artı Türk solunun değişmeyen anti Kürt politikalarıyla baş başa kalır durur...
Aslına bakılırsa Kürt halkı sadece kendi dışında gelişen şansızlıkların kurbanı değildir. Zira kendi yanlış ve yetmezlikleriyle ürettiği şansızlıklar daha belirleyicidir! Dolayısıyla Kürt halkının bu konudaki en büyük şansızlığı kendi içinde yaşadığı alternatifsizliktir. Bahsi geçen bu alternatifsizlik girdabı ise, ne ilginçtir ki, Türkiye denilen Kuzey Kürdistan\'da daha da belirgindir. O kadar belirgin ki, varsa da Mıhodur, yoksa da Mıho\'nun kendisidir! Dolayısıyla Mıho\'dan kaynaklanacak yetmezlikleri yeterliklere dönüştürebilecek ikinci bir Memo yoktur. Böyle olunca da, tekçi Mıho\'nun yapabildiği yanlış artı doğruların tümü rakipsiz olarak oluşan siyaset pazarında yok satılıyor!
Gerek kendi yetmezliklerinden kaynaklı, gerekse de, TC, devlet yapılanmasını şekillendiren inkarcı omurganın dışına çıkabilmiş. Gerçek anlamlarıyla evrensel değerlerle barışık sosyal demokrat bir akımın ortaya çıkmamasından bahsetmemek mümkün mü?
Örneğin, halkların kendi kaderini tayin etme sorununa karşın faşizm dünyasını temsil eden faşistlerin bile esnekleştiği bir dönemde. Kürt halkının hakkaniyetlerini en fazla ayaklar altına alıp çiğneyenlerden birisi-Sosyal demokrat kimliğiyle ortalıkta dolaşan CHP ve CHP\'nin yan artıkları değil midir? Dolayısıyla, gerçekten de Kürtler çok talihsiz bir halktır. Zira kendi hakkaniyetini ayaklar altına alanların dışında kalmış ve kalacak bir alternatifi sıfırdır.
Aslına bakarsanız, Kürt halkını çevreleyen dış çevrelerin ulusal çıkarları gereği, Kürt halkının kendi varoluşunun yol güzergahındaki ilerleyişine taş koymaları bir bakımıyla anlaşılır olabilir! Ama anlaşılmayan ve anlaşılmaktan da zorlanan konu, bin yıllarca Kürtlerin kendi yetmezlikleriyle barışık ve bağışıklık kazanmış olmalarıdır! Örneğin, doksan artı bir sürecin de başlayan karanlık bir sürecin yetmezlikleri önüne koymuş olsalardı, Hendek savaşıyla başlatılan bir süreç bu kadar yetmezliklerle donatılmış olmazdı!
Velhasılıkelam Kürtlerin ulusal demokratik hakkaniyet mücadelesinde bahsi geçen mücadeleyi torpilleyen dış çevrelerden daha çok Kürtlerin kendi yetmezlikleri belirleyicidir. Yani, 90 artı 91 sürecin yetmezlikleri önünde örülen sorgulanamaz tabelası, korkarız ki hendek savaşıyla başlatılan bir sürecin yol kenarına da asılacaktır! Dolayısıyla bahsi geçen halkın hakkaniyeti üzerinde söz sahibi olduklarını söyleyen siyasi Kürt çevreler, umarız ki biran önce kendi yetmezliklerinin önüne \"sorgulanmaz!\" tabelasını kaldırırlar. En ağzından ve hiç olmazsa, kendi yetmezlikleriyle ne tür sonuçların doğurduğuna yönelik sorgulama fırsatını versinler.
Zira kendi yanlış ve yetmezliğini sorgulama duygusundan alıkonulan bir halk konumu. Her zaman için bir başkasını sırtına alacak binek atı olmaktan başka bir konuma sahip olmaz! Kaldı ki, uluslararası konjonktürün yaratığı fırsatlar, Kürtlerin şu ya da bu dinsel inancın yada şu-bu ideolojinin binek atı olma şansını verilmemelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.