Selahattin Demirtaş sonrasındaki HDP fazlasıyla tartışılıyor, aslına bakılırsa tartışılacak pek de bir şey yok. Tartışılacak bir şey yok diyoruz, zira HDP Türk solunun beyinsel omurgası üzerinde inşa edilen bir yol haritasıydı. Dolayısıyla HDP'nin yol haritasını çizen harita sahiplerine devretme zamanı gelmiş demektir. Görev tamamlandı herkes yerli yerine oturtma zamanı gelmiştir, birinci görev Kürt yerleşim alanlarını enkaza çevirmek. İkincisi ise sevap ve günahlarıyla Kürt halkına mal olmuş siyasi aktörleri silip süpürmek.
Ahmet Türk’ün Mardin Belediye Başkanlığına aday gösterildiği gün neyin nasıl gelişeceğine işaret ediyordu zaten. Bir yanda Leyla Zana gibilerin devre dışı bırakılma hamleler en üst perdede oynanırken diğer bir sahada Hasip Kaplan gibileri de Kürtlerin gözü boyansın diye Truva atına dönüştürüp piyasaya sürdüler. Kim ne derse desin ilk önce Mardin Büyükşehir Başkanlığıyla Sayın Ahmet Türk’ü bitirdiler. Sıradaki isim ise Sayın Selahattin Demirtaş’tı ve Demirtaş’ı da hendek projesiyle bitirilmesi gerekiyordu ve bitirdiler!
Sırada Sayın Osman Baydemir mi var? Umarım ki darmadağınığıyla sersemleşen Kürtleri toparlamamanın günah keçisi Baydemir olmaz. Türk solun en büyük marifeti kendi şovenistliğini Kürtlerin ilkel milliyetçilik söylemleriyle örtmeye çalışmasıdır. Daha düne kadar şovenist stratejilerinin hayat bulması için Hasip Kaplan’ı bir kulanım aracı gibi kullandılar! Şimdide Hasip Kaplan’ı ‘İlkel milliyetçilik ve ırkçılıkla’ suçlama yarışına başladılar. Hasip Kaplan’a yöneltilen ırkçı suçlamanın temel amacı Kürtlerin ezilmişliğiyle alay etmektir.
Kürtlere milliyetçilik hastalıklı bir duygudur etiketi yapıştıran Önder’in kendisine nasıl bir etiket yapıştırdığının farkında değil sanırım. Biz Kürt partisiyiz söylem ve duygusunu kıyamet belirtisi sayan zihniyetin mantıksal stratejisinde Kürtler hiç olmadı. Ama buna rağmen Hasip Kaplan’ın kalkıp HDP'nin başına bir Türk göz dikmesin demesi ilginçtir?
Kürtlerin siyasal arenasında Kürtlerin yanlışlıklarıyla oluşan satırbaşı geçişleriyle dopdoludur. Yanlış hesaplamalarla ortaya çıkan bilinmezlikler ise Kürtlerin siyasal arenanın en gözde mezesi olmuştur. Hep söyledik, söylüyoruz, halkların eşit birliğine karşı çıkanın mantık ve duygusunda sorun vardır diye. Bir diğer taraftan da Kürtlerin hakkaniyetine tekabül eden özlemlerin tümüne AMA şerhi kullanan Türk soluna güvenilmediğini de söyledik.
HDP'nin başına kimin gelmesiyle başlatılan tartışmalara gelince, BDP’nin tasfiye edilmesiyle başlayan bir süreç işlendi. 05.05.2014 tarihli makalemde “BDP'nin HDP’leştirmesinin nedenleri ne” ile başlayan değerlendirmemde “özelikle son yıllarda Kürtlerin demokratik taleplerin özüyle başlayan gelişmelerde bir eksen kaymasına kaymıştır,” demiştim. Devamında ise Kürtlerin kendi demokratik taleplerin özünden kopartılıp Türk sol şovenlerin şovenist mayasıyla Kürt sorunun mayalanmaya bırakılacağını dilendirmiştim.
Welhasılikelam, en ağzında bu saaten sonra ezilmişliğin mili duygusunu ilkelçilikle eş değerde tutan Sırrı Süreyya Önder’lere dikkat edilmeli. Sırrı Sureyya Önder gibilerin mantığında damlanan şovenizim! Kürtleri mutlaka ve mutlaka uyandırılmalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.