Bir imparatorluk bakiyesi olan T.C. Devletinin birinci meclisin feshi ve 1921 Anayasasının ortadan kaldırılarak, 1924 Anayasasının meriyete sokulduğundan bu yana, T.C. Devleti, tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil anlayışı ve başta Kürd halkı olmak üzere, diğer milletlerin ve azınlıkların yokluğu üzerine bir siyaseti yürütmektedir.
Zaman içerisinde iktidar olan partilerin ve habire değiştirilerek, yamalı bohçaya dönüştürülen Anayasaların tamamında, Kürd halkı ve onun millet olmaktan kaynaklı tüm kolektif hakları yok sayılmış ve bundan dolayı değiştirilen her anayasa da değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerin korunmasına özel bir ihtimam göstermiştir. Cumhuriyetin kurucu değerleri olarak bilinen bu ırkçı mantığın ısrarla korunmasının temel sebebi, kadim milletlerin vatanı olan Anadolu ve Mezopotamya halklarının yok sayılarak, bu coğrafyayı ebediyen Türk'lerin vatanı olarak görme anlayışıdır.
Bu temel ve vazgeçilmez olarak görülen bu ırkçı anlayışla bir arada yaşamanın mümkün olamayacağını bilince çıkaramayan her millet; Çerkezler, Araplar, Lazlar ve diğer tüm azınlıklar zaman içerisinde asimile edilerek eriyip yok edilmiş ve buna karşılık kendi bölgesinde yoğun bir nüfusa ve köklü bir kültüre sahip olan Kürd'lerin, farklı zamanlarda ulusal ve kimlik hakları için hak arayışı ve isyanları ise zulüm, baskı, sürgün ve katliamlar sonucunda bastırılmıştır.
Geçmişe ait gerçeklikleri özet olarak böylece belirttikten sonra, son kırk yılda dünyada ve bölgemizde ki değişimler ve gelişmeler, yeni nesil Kürd'lerin geliştirmiş oldukları mücadele ve bu arada Kürdistan'ın diğer parçalarında ki bir takım kazanımlar, Kürd milli hareketlerinin yeniden toparlanması ve kendi meşru hakları için var olan kısıtlı imkanlarla mücadele ediyor olması, ırkçı T.C. Devletinin Kürd'lerin bu haklı ve meşru mücadelesini engellemek üzere yeni ve kirli planlar yapmaya yöneltmiştir. İşte bu durum zurnanın zart dediği yere denk gelmektedir.
T.C. Devletinin Kürd milli demokratik düşünce ve bu minval de ki haklı ve meşru mücadelesini Türk solunun marjinal örgütleri vasıtasıyla manipüle ederek, PKK ve onun legal uzantıları ile rayından saptırılarak terörize edilmek suretiyle, Kürd milli demokratik güçlerini tasfiye cihetine gitmek üzere büyük bir kampanya başlatarak, hem Kürd milli güçlerini provoke etmeye çalışmış, hem de Kürd'lerin haklı ve meşru mücadelesini uluslararası arenada tartışılır duruma sokmuştur. Bahsini ettiğimiz son kırk yıl Kürd halkına ağır faturalar çıkarmış; on binlerce gencimiz şehit olmuş, milyonlarca insanımız göç yollarına düşmüş, binlerce köyümüz yakılıp yıkılmış, yine on binlerce insanımız zindana atılmış, velhasıl T.C. Devleti masum ve mazlum Kürd insanına olmadık zulümleri reva görmüştür.
Mazlum Kürd halkı adına tek bir kazanım dahi elde edilmediği bu karanlık ve kirli süreçte, ne yazık ki bu yanlış siyasetin sahipleri ve eylemcileri Kürdistan coğrafyasını militarist işgalci güçlere terk ederek ve sonuçta Kürd'lerin önüne Türkiyelileşmeyi, entegrasyonu ve de sözde demokratik cumhuriyeti savunur noktaya gelmişlerdir. Dolayısıyla bunca kayıp, yıkım ve zulümden sonra gelinen aşama, sıfıra sıfır elde var sıfırdır. Sonuç kendi partilerini dahi bırakıp Türk sol partilerinin ve marjinal solun kucağına sığınmak olmuştur. Nihayetinde HDP'lilerin Yeşil sol parti adına seçimlere katılmasının gerçek karşılığı Kürdistan coğrafyasını ve Kürd seçmenlerini Cumhuriyetin kurucu değerlerini ve Kürd'lerin inkarını militanca savunan kesimlere terk etmesi anlamına getirilmesinin tescili olarak görülmelidir.
Konu HAK-PAR'ın seçimde ki tutumuna gelince
PKK ve onun legal uzantılarının Kürdistan'da uyguladığı yanlış ve sekter politikalarına alternatif olmak ve Kürdistan'da milli bir çizgide siyaset üretmek üzere, rahmetli büyüğümüz A. Melik FIRAT'ın öncülüğünde uzun ve zahmetli çalışma ve emek sonucu ortaya çıkarılan HAK-PAR (Hak ve özgürlükler partisi), esasen Kuzey Kürdistan'da ki yurtsever siyasi güçleri bir araya getiren ve farklı siyasal eğilimleri, ortaklaşa bir arada çalışabileceği milli ve önemli bir proje olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak A.Melik FIRAT'ın vefatından sonra, HAK-PAR içerisinde bulunan ve hatırı sayılır bir güce sahip PSK'li dostların kendi aralarında ki çıkar hesapları ve kişisel egoları giderek su yüzüne çıkıyordu. esasen hiçbir ideolojik tespite dayanmayan ve bir takım ayrılıklara neden olan bu ayrışmanın, Kemal BURKAy'ın otuz bir yıllık sürgünden sonra ülkeye dönmesi ve PSK'lilerin kendi aralarında ki olaylara müdahale etmesi ve parti içerisinde ağırlığını koyarak taraf olması, HAK-PAR içerisinde bulunan farklı eğilimler üzerinde olumsuz bir etki yaratmıştır.
Kemal BURKAY'ın parti üzerinde ki vesayetini hisseden ve önce ki uyumu ve birlikteliği göremeyen bir kısım kadroların ayrılmalarıyla, HAK-PAR önemli oranda güç kaybına uğramasına sebep oldu. Bu arada ayrılan arkadaşların Kemal BURKAY'ın vesayetine ve PSK'lilerin iç hesaplaşmasına direnç göstermemeleri elbette ki büyük bir yanlıştı, nitekim ciddi bir birlik projesi olarak Kürd'lerin hizmetine girmiş olan HAK-PAR, bir taraftan zayıflayarak güç kaybederken, diğer taraftan HAK-PAR'dan ayrılan kadrolar farklı partiler kurarak istenilen verimi alamayarak, hem önemli bir birlikteliğin dağılmasına sebep oldular, hem de kendileri siyaset arenasında ciddi bir varlık gösteremediler.
HAKPAR bu ayrılıklardan sonra, adeta kendi içine kapanarak var olan siyasi yapılara ve birlikteliklere Kürd halkının büyük ihtiyaç duymasına rağmen diğer parti, örgüt ve şahsiyetlerle kendi arasında önemli bir mesafe koymuş oldu. Bu durum Kürd yurtseverleri arasında ki birlik ve dayanışma anlayışına önemli zararlar verdi, neticede HAK-PAR'da yapılan bu yanlışlara rağmen, HAK-PAR genç ve dinamik genel başkanı Düzgün KAPLAN vasıtasıyla, 17 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimine cılız bir kadro ile de olsa, partisini hazırlayarak 43 il ve ihtiyaç duyulan miktarda seçim çevresini de örgütleyerek seçimlere katılmaya hak kazandı. Bu başarıdan dolayı sayın genel başkanı ve arkadaşlarını kutlarken, bir takım eksikliklere rağmen ortaya koyduğu özgün ve Kürdistani siyasetinden dolayı, HAK-PAR'a Kürd yurtseverleri tarafından omuz verilmesini ve seçim politikalarının desteklenmesini öneriyorum.
M. Hüseyin TAYSUN
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.