1826 yılında Şemdinli’de doğdu. Kürtler arasında, Nehrili Şeyh Ubeydullah ilk büyük Kürt milliyetçisi olarak kabul ediliyor. 1880’de İran’ı fetih ederken Kürt milleti adına hareket ettiğini iddia etmişti. Hareketini açıklamak için Tebriz’deki İngiliz Baş Konsolosu William Abbott’a mesaj gönderiyor.
Kürtler ayrı bir millettir. Dinleri farklı ve kanunlarıyla adaletleri farklıdır. İster Türkler, ister Farslar tabi olsunlar. Kürdistan’ın Aşiret Reisleri ve yöneticileri, Kürdistan’da oturanlar birleşmiş ve sorunlarını iki devlet yöneticilerine ( Osmanlı ve İran) tarafından çözülmeyeceği ve mutlaka bir şeyler yapılması gerekir demişti. Biz ayrı bir milletiz, sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz. O günlerde İran’da bulunan Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Abdülkadir tarafından Eylül 1880’de hareket başlatıldı. Abdülkadir babasının temsilciliğini yapıyordu. Urmiye valisi tarafından yerel aşiretlerin asayişini sağlamaktan sorumlu aracı olarak görevlendirilmişti. İsyana kalkışmanın kendisine danışmadan hareket eden yerel yetkililerin sebep olduğunu söylüyor. Bunu yapmaya Sawj Bulak’ı (Mahabad’ı) zapt ederek başladı. Bana ve Sakız bölgesindeki aşiretlerini kendisine itaat etmeye davet etti.
Şeyh Ubeydullah’ın büyük oğlu Muhammed Sadık’ın korumasında Abdülkadir’in geri çekilmesi durumunda Urmiye Gölü’nün batısını koruyacak olan ikincisi de Hakkâri Kürtlerini bir araya getirip
İlerliyordu. Şeyh’in halifesi Said’in komutasında bulunan iki birlik, Hakkâri’den İran’a girdi. Şeyh Ubeydullah’ın dezenformasyon ustası olduğu anlaşılıyordu. Şeyh Ubeydullah bağımsız bir prenslik istediğini bildirdi. Farklı aşiretlerin yaptıkları yanlışları engellemeyi üstlendi. Avrupa devletlerinden, özellikle İngiltere’den istediği tek şey kendisine moral verme desteğiydi. Kürdistan dışında doğuya doğru ilerledi.
Şeyh Ubeydullah ve oğlu Muhammed Sıdık, Urmiye bölgesinden 6.000 kişilik bir kuvvet getirmişti. Urmiye’deki kuvvetler güçlü bir direniş göstererek saldırganların moralini bozdu. 12.000 kişiden oluşan İran birliklerinden 5000’i Urmiye Gölünün batısına doğru ilerlediler. Şeyh Ubeydullah’ın kuvvetleri büyük kayıplar vererek kendi topraklarına çekilmek zorunda kaldılar. Avrupalıların diplomatik baskıların sonucunda Şeyh Ubeydullah önce İstanbul’a sürgüne gönderildi. Daha sonra Hicaza sürgüne ettiler. 1882’de Hicaz’dan kaçtı.
Kürtlerin yaşadıkları coğrafyada Nasturi olan Hristiyanların desteğini alarak savaşa başladı. Şeyh Ubeydullah, Kürt milliyetçisiydi. Düşüncelerini açık olarak ifade ediyordu. Kürdistan’daki bir Hristiyan misyonere yazdığı mektupta şunları yazmıştı. 500.000'den fazla aileden oluşan Kürt milleti ayrı bir millettir. Dinleri farklı, kanunları ve gelenekleri farklıdır. Biz ayrı bir milletiz. Milletimizi yönetmeye hakkımız var. Dünyadaki diğer milletler gibi yaşama hakkımız var. İran kuzeybatı Kürt bölgelerini işgal etti. Şeyh Ubeydullah, Kürt Devletinin tanınmasını ve bölge üzerindeki hâkimiyetini istiyordu. Militanları, İran ordusu tarafından yenildi. Yaşanana yenilgi üzerine kuvvetlerini Osmanlı topraklarına çekti. Topraklarının her iki tarafından saldırılarla karşı karşıya kalan Ubeydullah, 1881'de Osmanlı yetkililerine teslim oldu ve İstanbul'a götürüldü. Oradan kaçarak ana vatanı olan topraklara döndü. Osmanlı saltanatı tarafından tekrar tutuklandı ve Hicaz’a sürgüne gönderildi. 1883 yılında Mekke’de vefat etti.
Şeyh, Kürt birliği perspektifi olan ilk liderdi. Şeyh Ubeydullah, bütün araştırmacılar ve diplomatlar tarafından Kürt milli ve birlik düşüncesinin kurucu şahsiyeti olarak kabul edilir. Ubeydullah, Kürt milliyetçiliğinin babası olarak kabul ediliyor. Hiç bir Kürt tarihçi veya araştırmacı tarafından hakkında yazılmış bir araştırma kitabına bugüne kadar bulunamadı. Kürt olmayan akademisyen, tarihçi ve diplomatların ona Kürtler için bağımsızlık ve birlik öngörüsü olan ilk lider demelerine rağmen, genel değerlendirme olan bir yapıt yoktur.
Kürt cephesi ise bu değerlendirmelerden hareketle kendi tarihine bağımsız bakamadığından bunların etkisinde kalarak yorumlarını geliştiriyorlar. Kürt tarihine Kürt bakışı gerekiyordu. 1877’de Rus - Osmanlı savaşında büyük bir Kürt birliğine komutanlık etti. Şeyh Ubeydullah’a “Kürt Ulusunun Komutanı” gözüyle bakılmasını sağladı.
Saygılı bir önder olan Şeyh ayrıca dönemin Avrupalı ileri gelenleri tarafından önemli bir İslami şahsiyet ve saygıdeğer bir Kürt önderi olarak görünüyordu. Halk tarafından da böyle düşünüldüğü belirtiliyor.
Şeyhin bu düşünce ile İran ve Türkiye’den ayrı bir Kürt devleti fikrini geliştirdi. Kürtlerin bağımsızlığı için düşüncesini açık ve net olarak anlatıyordu. Örgütlenme ve direnişi de bu çerçevede yükseltti. Yoksul, ezilmiş ve parçalanmış Kürt halkının kurtuluşunu bağımsızlıkta görüyordu. II. Abdülhamit döneminde İstanbul’da Kürdistan Teali Cemiyeti 19 Eylül 1908’de kuruldu. Cemiyet başkanlığına Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyit Abdülkadir getirildi. Seyit Abdülkadir aynı zamanda Osmanlı senatörüydü ve Sayıştay Mahkemesi başkanıydı.
Şeyh Said ayaklanmasında 27.5.1925'te Seyit Abdulkadir, Kemal Fevzi, Dava Vekili Hacı Ahdi (Babvı Tujo), Palulu Kör Sadi ve Hoca Askeri Efendi Diyarbakır’da idam edildiler. Kemal Fevzi, Osmanlı subayı idi. Balkan savaşında yaralanmıştı ve emekli olmuştu. Kalemi kuvvetli olduğu için, Mustafa Kemal onu idam ettirdi.
Şeyh Ubeydullah, yakın dönem Kürt tarihi içerisinde isminden en çok söz edilen şahsiyetlerinden biridir. Yaşadığı dönemde Osmanlı, İngiltere, Fransa, Rusya, İran ve ABD gibi devletlerin dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştır. Onunla ilgili yapılacak bir araştırmanın da bu ülkelerin arşivlerine dayalı olması gerekmektedir. Yaşadığı dönemde isminden bu kadar söz ettirmesinin nedeni yaşadığı coğrafyada adı geçen ülkelerin ya vatandaşları ya da çıkarları olması veya Osmanlı ile İran arasında bir sınır problemi olmasından dolayıdır. Günümüzde isminin bu kadar yayılmasının sebebi Nakşibendî şeyhi olan birisinin Kürtlerin bağımsızlığı için mücadele eden milliyetçi biri olduğunun belirtisidir.
Ağustos 1880’de başlayan direniş için dönemin Amerikalı misyoneri Dr. Joseph Plumb, “Urmiye çevresindeki bütün Kürtler, mıntıkalarını birleştirip, bir Kürt milleti oluşturmak gayretini söylemişti. Bu öngörüleri ona Kürt ulusalcılığın babası unvanını verdi. Ölümünden sonra bile yeğeni Seyid Taha ve oğlu Abdulkadir, Kürt tarihinde önemli roller oynadılar. 1925’te Şeyh Said direnişine kadar uzanan bir yol izlendi.
Son savaşlarda Kürt aşiret birliklerinin dağılması ile oluşan dağınıklığa en iyi ve yeni cevap Şeyh Ubeydullah’ın ulusal birlik ve bağımsızlık düşüncesiydi. Eylül 1880’de başlayan “Ulusal Direniş” ilk milliyetçi direniş olma özelliğinin yanı sıra direnişi kırmak için tarihsel olarak sömürgecilerin Kürtlere yaptığı gibi Rus, İran, Osmanlı ve İngilizlerin desteği ile ayaklanma bastırılabilmiştir. İngiltere, Şeyh Ubeydullah’ın doğuya, İran içlerine doğru ilerlemesinden endişelendiği için Osmanlı’dan yardım isteyerek, İran’ın Şeyh Ubeydullah’ı durdurmasını sağlamıştır. Bütün bu istatistik ve denemelerden sonra Şeyh’in geride bıraktığı düşünce başarılı olmuş ve Kürtlerde yeni bir dönem başlamıştır.
Direnişin etkisi Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar İran’ı etkilemiştir. Şeyh’teki diplomatik kabiliyet, öngörü, Kürtlerin birlik ve bağımsızlık düşüncesi, ilk milli Kürt düşüncesinin kurumlaşmasını oluşturmuş. Parçalı aşiret birliklerini toplu güce ve ulusal düşünceye ulaştırmıştır. Şeyh, tarihte ilk kez “Bağımsız Kürdistan” düşüncesini dile getirerek, direnişe geçmiş. İran şahlarına karşı Kürdistan İslam Devleti talebini dile getiren Kürt önderdir. Ayrıca Şeyh, tarihte İran’a karşı askeri operasyon düzenleyenlerden birisidir. Kürtlerin düşünmesi gereken tarih budur.
KAYNAK: Modern Kürt Tarihi-David McDOWALL Ankara
Farklı kaynaklar.
Şaban Aslan
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.