İran destekli Iraklı Milisler güç ve servet peşinde: Sandıkta yükseliş, sokakta baskı

Irak’taki son parlamento seçimleri, İran’a yakın milis gruplarının halk desteği olmaksızın sandıkta güç kazandığını ortaya koydu. Milisler, üyelerini oy kullanmaya zorladı; devlet kaynaklarının yağmalanmasıyla finanse edilen dev kampanyalar ise oy satın almada belirleyici oldu.

24 Kasım 2025 - 09:59
24 Kasım 2025 - 09:59
 0
İran destekli Iraklı Milisler güç ve servet peşinde: Sandıkta yükseliş, sokakta baskı
Al Majalla

Irak’ta yapılan son parlamento seçimleri, İran destekli Şii milislerin güç dengesinde köklü bir değişime işaret ediyor. Seçim sonuçlarına göre bu gruplar parlamentodaki varlıklarını ciddi şekilde artırırken, uzmanlar ve Iraklı gözlemciler bu yükselişin gerçek bir toplumsal desteğe dayanmadığını belirtiyor. Şii nüfusun geniş kesimleri, özellikle 2019’daki “Tişrin Ayaklanması” sırasında milislerin uyguladığı şiddet nedeniyle bu yapılara karşı derin bir öfke taşıyor.

“Direnişten servet ve güç arayışına”

Milislerin iç dönüşümünü anlatan en dikkat çekici ifadelerden biri, İran destekli en büyük gruplardan “Ketaib Hizbullah” tarafından 903 gün alıkonulan bir kişinin tanıklığıyla ortaya çıktı. Anlatıma göre milisler, ideolojik veya güvenlik gerekçeleriyle değil, tamamen maddi kazanç amacıyla adam kaçırdı ve 600 milyon dolarlık bir fidye talep etti.

Yıllar içinde milisler, devlet hazinesini yağmalayarak ve vatandaşları haraca bağlayarak büyük servet biriktirdi. Bu paraların önemli bir bölümü, seçimlerde oy satın almak ve parlamentoda daha büyük bir pay elde etmek için kullanıldı.

Parlamentoda güç, sahada nüfuz

Milisler İran için artık yalnızca askeri araç olmaktan çıkmış durumda. Tahran yönetimi, bu grupların:

• Irak’tan İran’a dolar kaçakçılığı,

• Petrol ve çeşitli malların sınır ötesi taşınması,

• Bağdat’ta kendisine sadık bir siyasi düzenin korunması, gibi ekonomik ve siyasi rollere odaklanmasını istiyor.

“Direniş” sonrası yeni düzen: Servet, lüks ve devlet içinde devlet

Bir dönem IŞİD’e karşı savaş için halk desteği alan bu gruplar, örgütün yenilgiye uğratılmasının ardından hızla genişledi. 60 bin kişilik “Haşdi Şaabi” kadrosu zamanla 250 bine yaklaştı. Ancak bu genişlemenin çoğu, savaş meydanlarından değil, “garanti maaş” fırsatından beslendi.

Milis liderlerinin yaşam standartları da çarpıcı şekilde değişti. Tanıklıklara göre liderler lüks araç konvoylarıyla gezerek geniş korumalarla dolaşıyor; milislere ait “ekonomik ofisler” ise ülke genelinde haraca bağlama, gayrimenkul gaspı, ihale kontrolü ve kaçakçılık ağına dönüşmüş durumda.

İran’ın yeni talimatı: Çatışmadan kaçın, para akışını sürdür

Son üç yılda İran, milislerin büyük kayıplar vermesini istemediği için “direniş” söylemini ikinci plana itti. İsrail ve ABD’nin derin istihbarat operasyonları, milis liderlerini hedef olmaktan çekinir hâle getirdi. Tahran, bu nedenle grupları:

• İran’a para akışını sürdürmeye,

• Irak’ta seçim süreçlerini manipüle etmeye,

• ABD ve İsrail’le doğrudan çatışmaktan kaçınmaya, teşvik etti.

Seçim mühendisliği: Zorla kayıt, aile baskısı, dev bütçeler

Seçimlerden aylar önce milisler, kendi üyelerini zorla seçmen kaydı yaptırmaya mecbur bıraktı. Her üye, ailesindeki herkesin kayıt yaptırmasından da sorumlu tutuldu. Emre uymayanlar işten atılmakla ya da tutuklanmakla tehdit edildi.

Seçime yaklaşırken:

• Milisler, üyelerinden aile fertlerinin kimliklerini getirerek oy kullanmasını istedi.

• Yüz binlerce kişi, milis partileri adına “seçim gözlemcisi” olarak gösterilip oy karşılığı para aldı.

• Seçimde 12 milyon oy kullanılmasına rağmen, yaklaşık 2 milyon gözlemci görevlendirildi—Irak tarihinde görülmemiş bir sayı.

Bu sistem, seçim sonuçlarını fiilen milis partileri lehine çevirdi.

“Savaşmayı değil, kazandıkları serveti korumayı tercih ediyorlar”

Analistlere göre milislerin parlamento başarısı, İran için son iki yıldaki nadir kazanımlardan biri olsa da bu gruplar artık geniş çaplı çatışmalara girmek istemiyor. Servet ve siyasi nüfuz, “direniş” söyleminin yerini almış durumda.

Nitekim Ketaib Hizbullah’ın alıkoyduğu kişi, milislerin ABD’nin sert uyarısı sonrası hiçbir bedel almadan kendisini serbest bıraktığını anlatarak “Direniş söylemine rağmen, liderler servetlerini riske atmaktan korkuyor” dedi.

Irak’ın geleceği: Kapalı devre bir ekonomik-siyasi düzen

Uzmanlar, milislerin yarattığı asıl tehdidin artık askeri güçlerinden çok:

• devlet kurumlarını kontrol etmeleri,

• devasa kamu kaynaklarını yağmalamaları,

• muhalefeti bastırmaları,

• Irak’ın egemenliğini Tahran’ın çıkarlarına göre şekillendirmeleri olduğunu vurguluyor.

Irak, 46 milyonu aşkın nüfusuyla bölgenin en önemli ülkelerinden biri olmasına rağmen, yıllardır dünyadaki en yolsuz siyasi sistemlerden biri altında yönetiliyor. Elektrik, su, sağlık ve altyapı gibi temel hizmetler çökmüş durumda. Milislerle bağlantılı partiler ise seçimleri programlarla değil, oy satın alarak kazanıyor; kalan kaynaklar ise İran’ın zorlanan ekonomisine aktarılıyor.

 

Bu haber toplam 1 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 09:59:30