AP Kürt Konferansı\'nda konuşan İnsan hakları profesörü David L.
Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen “Kürtler, Türkiye ve İmralı barış süreci: Tarihi bir fırsat” başlıklı 10. Kürt Konferansı devam ediyor.
Konferansın bugünkü İlk oturumunda konuşan ABD’deki Columbia Üniversitesi İnsan Hakları Araştırmalar Enstitüsü’nden barış inşası ve haklar programı müdürü Prof. David L. Phillips, Öcalan’ın Mart 2013 tarihinde ateşkes ilan etmesi ve gerillaların çekilmesinin önemli bir fırsat olduğunu ancak Hükümet tarafından bunu iyi kullanmadığını kaydetti.
ABD Dışişleri Bakanlığı ve BM Genel Sekreterliği eski üst düzey danışmanlarından olan Phillips, 2007’deki ‘Kürt açılımı’ öncesi PKK konusunda kaleme aldığı raporla gündeme gelmişti
PHILLIPS: DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ KÜRTLERE HAKARETTİR
Phillips Türk hükümetinin Kürtlerin gerçek anlamda taleplerini kabul etmediğinin altını çizdi Phillips, “Sayın Erdoğan 30 Eylül’de bir demokratikleşme paketi sundu. Bu sözde demokratikleşme paketi, insan haklarını o kadar dar düzeyde tutuyor ki bir demokratikleşmeden bahsedilemez. Kürtlere yönelik bir hakaret olduğunu düşünüyorum. Kürtlerin verilen hakların hiç de önemli hakları olmadığını düşünüyor. Kürt halkının talep ettiği haklar Erdoğan tarafından tanınmıyor. Anayasa içerisindeki etnik kimlik ibareleri değişmiyor. Erdoğan şu konuda çok başarısız oldu. 2009-2011 tarihlerinde hapse atılan Kürt aktivistlerin salıverilmesi konusundaki taahhütlerini yerine getirmiyor” şeklinde konuştu.
TMK ve TCK’daki bazı maddelerde hiçbir değişiklik yapılmadığını ifade eden Phillips, “Bu reformlar yapılmadan Türkiye’de demokrasiden bahsetmemiz mümkün olmayacak” diye kaydetti.
“Anayasal reform istikrar ve barış için bir önkoşuldur” vurgusunu yapan Phillips, “Çatışma süreçlerinden geçmiş ve anayasal reformlar gerçekleştirmiş ülkelerin deneyimlerinde ders çıkarılmalı” önerisinde bulundu.
ÖZERKLİK VERİLMELİ
Bazı bölgelere ek yetkinin verilmesi gerektiğini belirten Phillips, ”Esasen anayasal reform içerisinde özerklik yetkisinin yer alması gerekiyor” dedi.
Phillips, “Özerklik çalışmaları egemenliğe giden yolda son derece faydalı. Yerel kurumlara özerklik hakları verilebilir. Yerel düzeyde yasama, yürütme ve yargı organları kurulabilir. Yerel kolluk kuvvetlerinin de konuşlandırılması son derece önemli olacaktır diye düşünüyorum” şeklinde konuştu
Ayrıca ekonomik ve kültürel özerkliğin önemine de dikkat çeken Phillips, “Eğitim, azınlık dillerinin okullarda kullanılması, yerel kamu ve kuruluşlarının kendi yerel dillerinde işlerini yapması, basın ve medyanın yerel dilde yayın yapması konusunda kültürel özerklik önemli” diye belirtti.
“Bütün bu haklar ayrıcalık olarak görülmemeli, güvence altına almalı” diyen Phillips, “Erdoğan asimetrik bir yaklaşım ile Türkiye’nin güneydoğusuna daha fazla yetki vererek bunu yapabilir” diye konuştu.
YEREL KOLLUK KUVVETLERİ OLUŞTURULMALI
“Türkiye barışın tesisine yoğunlaşmalı” ifadesini kullanan Phillips, “Silahsızlanma aslında çok kapsamlı bir program (…) Silahlar çatışan tarafların elinde alınıyor ve bu çatışan kişiler yerel kolluk kuvvetlerine yeniden katılabiliyor” diyerek bu konuda bir öneri getirdi.
ÜÇÜNCÜ BİR TARAFIN KATILIMI GEREKLİ
İmralı’daki barış sürecine değinen Phillips, “İmralı barış sürecinde, görüşmelerin farklı bir yaklaşıma ihtiyacı var. Barış tesisi ancak arabulucuların ve üçüncü tarafın katılımı ile mümkün olabilir” şeklinde konuştu.
Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani’nin de “çok ciddi bir rol oynayabileceğini” düşündüğünü söyleyen Phillips, AB’ye şu çağrıda bulundu: “Phillips, “PKK’nin terör listesinden çıkarılmasının tüm taraflar için faydalı olacağını düşünüyorum. PKK’nin terör örgütü listesinden çıkarılması gerekiyor. Bu şekilde Türkiye’deki barış süreci canlanır.”
Bunun Suriye içinde olumlu olacağını kaydeden Phillips, Suriye’de PYD’nin çalışmalarına dikkat çekerek, PYD’ye uluslararası finansman sağlanmasını istedi.
ERDOĞAN HEP KENDİ ÇIKARINI DÜŞÜNÜYOR
Gezi Parkı olayları ve seçim hesaplarına işaret eden Phillips, “Erdoğan’ın şöyle bir huyu var: Hep kendi çıkarını düşünüyor. (Barış süreci konusunda) Seçimlere yönelik kendi çıkarları doğrultusunda mı yaklaşacak yoksa tam bir devlet adamı olarak mı yaklaşacak sürece?” diye sordu ve ekledi: “Erdoğan gerçek bir devlet adamı gibi davranabilirse, hak ettiğinde takdir eder, sorunlu durumları eleştirebilirse o zaman durum değişebilir diye düşünüyorum (…) Başarısızlıkların da bedeli bir şekilde ödenecektir. Erdoğan’ın bunu bilmesi lazım…”
Almanya Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nden Günter Seufert, Türkiye AB ilişkilerini değerlendirirken, “AB’nin Türkiye üzerinde baskı yapabilme kapasitesi var mıdır?” diye sordu.
AB’NİN TÜRKİYE’YE BASKI KAPASİTESİ ZAYIFLADI
Bu baskı kapasitesinin zayıfladığına vurgu yapan Seufert, AB’nin de Türkiye’yi hazmedecek bir durumu olmadığını ifade etti. Kıbrıs meselesine de işaret ederek Türkiye’nin ev ödevlerini yerine getirmediğini söyleyen Seufert, “Türkiye’nin üyeliği bir takım AB üyelerince istenmiyor. Bunun sonucu olarak koşulsallık politikası biraz yıprandı. Şimdi artık yaptırımlar var ama ödüller kalmadı. Erdoğan hükümetini etkilemede biraz daha zayıf kalıyoruz. Türkiye STK’larında AB’ye güvenilir bir gözle bakılmıyor” şeklinde konuştu.
Seufert, “Üyelik süreci bloke olursa hem AB hem de Türkiye açısından olumsuz etkileri var” diye belirtti.
DEMESMAEKER: ANKARA PUTİN GİBİ OLMAK İSTİYOR
Yeşiller grubundan Belçikalı Avrupa parlamenteri Mark Demesmaeker, Flemenkçe yaptığı konuşmada Özgür Avrupa İttifakı’nın bir üyesi olduğunu ve bu grubun azınlıkları savunan bir siyasi bir grup olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı.
Türkiye’deki reformlar konusunda “Çok az şey çok geç yapıldı” diyen Demesmaeker, “Reformlar hayal kırıklığı yarattı. Anayasa komisyonu çalışmalarına son verdi. Bu da son derece üzücü. Bu bir başarısızlığın kabulüdür. Bazen demokratikleşmeden de vazgeçildiğini düşünebiliriz” diye belirtti.
“Erdoğan hükümeti demokrasiyi bütün seslerin duyulması gerektiği şeklinde algılamıyor” diyen parlamenter, “Sadece parlamentodaki çoğunluk esasına dayanan bir sistem olarak görüyor” diye ekledi.
Polisin aşırı şiddetine dikkat çekerek Türkiye’nin otoriter rejime dönüşmesi yönündeki endişeye değinen Demesmaeker, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik ihlalleri hatırlatarak, “Ankara Putin Rusya’sı olmak istiyor gibi. Türkiye’deki sadece bir maske olacaksa, o zaman gereken sonuçları çıkarmalıyız” şeklinde konuştu.
Kozmetik düzenlemelerle değil “Müzakerelere dayalı bir çözüm gerekecek” diyen Demesmaeker, “Yaşasın Özgür Kürdistan” diyerek sözlerini tamamladı.
GÜNAY ASLAN: KÜRT SORUNUNU AVRUPA YARATTI
Gazeteci yazar Günay Aslan, Kürt ve Kürdistan sorununun yaratılmasında Avrupa’nın rolüne değinerek konuşmasına başladı. Bu sorunun Avrupa tarafından yaratıldığını belirten Aslan, Kürt sorununun nasıl ortaya çıktığını anlattı.
Soğuk savaş döneminde NATO’nun Kürdistan özgürlük mücadelesine verdiği zararları da anlatan Aslan, Doğu ve Güney Kürdistan’daki mücadelelere dikkat çekerek “Kürt özgürlük mücadelesinin bastırılmasında NATO’nun ABD’nin tahminlerin çok üstünde bir rolü var” dedi.
PARİS CİNAYETİ AVRUPA’NIN İZNİYLE GERÇEKLEŞTİ
Öcalan’a komplonun da bir NATO operasyonu olduğunu kaydeden Aslan, Kürt sorunu konusunda Avrupa’nın rolünün hep olumsuz olduğunu vurguladı. Aslan, “Barış süreci başladığı zaman Avrupa’da bir cinayet işlendi. Üç kadını öldürüldü. Bu cinayetin işlenmesine Avrupa onay verdi” dedi.
“Avrupa’nın izni olmasaydı Paris’te bu cinayet işlenmeyecekti” diyen Günay Aslan, 2006’da 9 çocuk barışçıl gösterilerde katledildiğinde Avrupa’nın Erdoğan’ı demokrasi kahramanı ilan ettiğine dikkat çekti.
Kürtlerin artık tarih sahnesine çıktığını kaydeden Aslan, “Ortadoğu’da yeni dengeler kuruluyor. İngilizler ve Fransızların çizdiği sınırlar anlamsız hale geliyor. Bu ülkenin siyasal dinamikleri bir çözüm peşindeler (…) Tarihsel gelişmeler parçalara dayalı bir çözüm anlamsız kıldığı için genel bir çözüm peşindeler” dedi.
AVRUPA DENGELERİN DEĞİŞMESİNİ İSTEMİYOR
“Avrupa yüzyıl önce Ortadoğu’da oluşturduğu dengelerin değişmesini istemiyor” diyen Aslan, “Barış sürecine bu yüzden arzu edilen desteği vermiyor. Devletler düzeyinde İmralı sürecine elle tutulur bir destek görmedik” diye ekledi.
Aslan, “Avrupa ile artık açık konuşmamız gerekiyor. Bu sorunu sen yarattın. Bu sorunu çözmüyorsan, çözümünden yana politika izlemiyorsan uzak dur, köstek olma demeliyiz” ifadelerini kullandı.
Aslan konuşmasını şöyle bitirdi: “Türkiye’yi alkışlayanlar biraz da Kürtlerin mücadelesini alkışlasalardı daha iyi olacaktı. Kürtlerin yürüttüğü bu mücadeleye saygılı olmak lazım.”
ANF