İsveç Parlamentosu’nda 'İran’daki idamlar' paneli GÜNCEL

İsveç Parlamentosu dün, İsveç Sol Parti ve Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’ın (PJAK) örgütlediği İran’daki gelişmeler, insan hakları ihlalleri ve idam cezalarının tartışıldığı bir panele ev sahipliği yaptı.\nİki bölüm halinde düzenlenen panelin ilk böl.

06.03.2014, Per - 15:38

İsveç Parlamentosu’nda 'İran’daki idamlar' paneli GÜNCEL
Haberi Paylaş
İsveç Parlamentosu dün, İsveç Sol Parti ve Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’ın (PJAK) örgütlediği İran’daki gelişmeler, insan hakları ihlalleri ve idam cezalarının tartışıldığı bir panele ev sahipliği yaptı.

İki bölüm halinde düzenlenen panelin ilk bölümünde İranlı örgütlerin; Belucistan Halk Partisi, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), Güney Azerbaycan Ulusal Demokratik Birlik, Ahwaz’ın Özgürlüğü için Arap Mücadele Hareketi, Komala, İsveç Kürt Konseyi ve Kurdocide Watch (CHAK) temsilcileri, İkinci bölümde ise İsveçli partilerin; Halk Partisi, Sol Parti ve Çevre Partisi Yeşiller temsilcileri İran’daki gelişmeler, İran’ın dış dünya ilişkileri ve idamlar hakkındaki düşüncelerini katılımcılarla paylaştılar.

Panelin moderatorlüğünü yapan İsveç Sol Parti Dış İlişkiler Sorumlularından Yekbun Alp, panelin başlangıç ve bitiminde gerici İran rejimi tarafından 2010 yılında idam edilen Doğu Kürdistanlı öğretmen, sendikacı ve insan hakları savunucusu Ferzad Kamangar’ın yazdığı mektuplardan bölümler okudu.

İran’da yaşayan değişik halk gruplarının temsilcilerini bir araya getiren panel İran’daki halka yönelik baskı ve idamların gösterildiği bir filmin gösterimi ile başladı. Panelin ilk konuşmacısı soykırım karşıtı insan hakları örgütü Kurdocide Watch (CHAK) Başkanı Azad Heydari yaptı. İran rejiminin imzaladığı 4 uluslararası sözleşmeyi ihlal ettiğini belirten Heydari, “Geçtiğimiz yılın ortalarında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Hasan Rohani’nin seçilmesinden sonra idamlar ve insan hakları ihlallerinde artış gözlemledik. Özellikle azınlıklar ve Kürt halkının üzerinde baskılar arttı” dedi.

AHWAZ ARAPLAR İÇİN AÇIK BİR CEZAEVİ

Ahwaz’ın Özgürlüğü için Arap Mücadele Hareketi adına konuşan Huda Hasashimi, Ahwaz bölgesinde yaşayan Arap azınlığın uğradığı ve baskıları değerlendirdi. 1925 yılından beri Ahwaz’da yaşayan Arap halkının yoğun bir baskı altında tutulduğunu, ana dilde eğitim görme hakkı başta olmak üzere en temel haklarının inkar edildiğini, buna karşı çıkan Arapların baskı, şiddet ve idam cezalarıyla cezalandırıldıklarını söyledi.

İran rejiminin Ahwaz’ı Farslılaştırma politikası izlediğini, İranlıların topraklarına yerleştirildiğini belirten Hasashimi, Ahwaz’ın okuma yazma oranının düşük, kanser hastalığının yaygın, düşünce ve ifade özgürlüğü ve insan haklarının olmadığı açık bir cezaevi olduğunu söyledi.

Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) Temsilcisi Josef Soltani, 1921 yılında Rıza Pehlevi’nin bir darbeyle devleti ele geçirmesinden sonra tüm yetkilerin Tahran’da toplandığını, etnik ve dini grupların bir güvenlik riski olarak görülmeye başladıklarını söyledi.

Pehlevi’nin Farslılardan oluşan, Şii olan ve sadece Farscanın konuşan bir ulus yaratmayı hedeflediğini belirten Soltani, aradan neredeyse bir asır geçmesine rağmen İranlı yöneticilerinin mentalitelerinin değişmediğini ifade etti.

‘FARSLILAR DIŞINDAKİ AKTİVİSTLER CASUS VE VATAN HAİNİ OLMAKLA SUÇLANIYOR’

İran Hükümeti tarafından hazırlanan gizli raporların İran’da yaşayanların % 62’sinin başka etnik gruplardan oluştuğunu gösterdiğini belirten Soltani şunları söyledi: “İran rejimi Farslıların dışında kalan diğer etnik ve dini gruba mensup insan hakları ve demokrasi için mücadele eden aktivistleri casus ve vatan haini olmakla suçluyor, daha ağır cezalara çarptırıyor. Bu politika Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirttiği azınlıkların kültürel ve politik hakları ile ana dillerinde eğitim hakkının yasaklanmasına yol açtı.”

Batılıların sadece İran’ın nükleer programı ile ilgilendiğini ve ülkede yaşayan Arap, Beluci, Azeri, Kürt, Lor, Yarsan ve Hıristiyanlara yönelik baskı ve saldırıları görmezden gelmeyi yeğlediğini dile getiren Soltani, İsveç ve Batılı ülkelerin İran’da olanlardan sorumluluğu bulunduğunu hatırlattı ve asimilasyon ve sistematik baskılara karşı seslerini yükseltmeleri çağrısında bulundu.

PJAK’a yoğun baskı uygulandığına, üyelerinin temelsiz suçlamalarla göstermelik mahkemelerde yargılanıp idam cezalarına çarptırıldığına da dikkat çeken Soltani, PJAK’ın tüm halkların özgürce ve kardeşce, kendi kimlik ve kültürleriyle yaşadıkları bir İran için mücadele ettiğine vurgu yaptı.

Güney Azerbaycan Ulusal Demokratik Birlik’ten Ali Reza Ardabili, Azeri halkının yoğun baskı koşullarında yaşadığını ve en temel hakları olan ana dilde eğitim yapma haklarının inkar edildiğini ve bunu talep edenlerin hapis cezasına çarptırıldıklarını belirtti.

2011 yılında 5’i kadın olmak üzere 360 kişi idam edilirken, İran’la batılı ülkeler arasında nükleer silahlar için görüşmeler sürdüğü dönemde 80-95 kişinin idam edildiğini, demokratik kitle örgütü kurmak için devletin kurumlarına başvuruda bulunan gençlerin toplam 45 yıl hapis cezasına çarptırıldıklarını söyledi.

‘İDAMLAR KİTLELERİN MÜCADELESİNİ BASTIRMAK İÇİN BİR ARAÇ OLARAK KULLANILIYOR’

Komala Temsilcisi ise, İran’da sınıf ve cinsler arasındaki adaletsizliklerin, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı ve saldırıların artmasına dikkat çektikten sonra, İran’ın ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya olduğunu ve işşizliğin % 20-30’lara tırmandığını söyledi. Ülkeyi yönetenlerin halkın sorunlarını çözmek yerine halka yönelik baskıları daha da arttırdığını belirtti ve rejimin idamları kitlelerin mücadelesini bastırmak amacıyla daha sık olarak bir araç olarak kullandığına vurgu yaptı.

Belucistan Halk Partisi adına bir konuşma yapan Seria Dadier, Belucistan’da halka yönelik baskı ve saldırıların arttığını kaydetti. Daider, insan hakları örgütlerinin bu yılın başından bu yana 34 Belucinin idam edildiğini belirlediklerini söyledi. Kürt Konseyi adına konuşma yapan Ayşe Göktepe, batılı ülkelerin İran’a yönelik tutumlarında yumuşama görülmesine paralel olarak İran rejiminin halka yönelik saldırılarında bir artış olduğuna, Rohani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana aralarında politik tutsakların da bulunduğu 300 kişinin idam edildiğine dikkat çekti.

Kadınlar üzerindeki baskı ve saldırıların arttığına dikkat çeken Göktepe, taşlanarak kadınların öldürülmelerini insanlık dışı ve barbarca olarak niteledi.

‘DİASPORADA BİRLİKTE MÜCADELE ETMEK ÖNEMLİ’

Panelin ikinci bölümünün ilk konuşmacısı Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Bodil Cebellos, İran’dan gelen ve diasporada yaşayan değişik ulus ve inançlardan bir araya gelmelerinin ve birlikte mücadele etmelerin önemine dikkat çekti.

“İran sadece diktatör değil aynı zamanda Çin’den sonra en fazla idam eden ülkedir. Bu konuyu İsveç Parlamentosunun gündemine bir kaç kez getirdik” dedi.

İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in geçtiğimiz ay İran’a yaptığı ziyarete de değinen Cebellos, ziyaretten hemen önce hükümetin siyasi partilere Bildt’in İran’da yapacağı temaslarla ilgili gönderdiği kısa açıklamada insan hakları ve idamların yer almadığını söyledi. Yeşiller olarak bu duruma tepki gösterdiklerini, idam ve insan hakları ihlallerinin Bildt’in görüşmelerinde dile getirmesini talep ettiklerini aktaran Cebellos, “Tüm siyasi partiler İsveç’in dış politikasında insan haklarının esas alınması konusunda görüş birliği içinde. Her yıl hükümetin parlamentoya sunduğu dış politika deklarasyonunda diğer ülkelerle ilşkilerde demokrasi ve insan haklarının esas alınması gerektiği belirtiliyor. Ama hükümet bunu uygulamaktan kaçınıyor” şeklinde konuştu.

Tepkiler sonucu da olsa Bildt’in Rohani ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmelerde insan hakları ihlalleri ve idamları gündeme getirmesini olumlu karşıladığını söyledi.

İRAN DİASPORADA YAŞAYAN MUHALİFLERE YÖNELİK KATLİAMLAR YAPIYOR

Çevre Partisi Yeşiller’in Avrupa Parlamentosu adayı Gazeteci-Yazar Kurdo Baksi, İran’ın sadece muhalifleri ve insan hakları savunucularını idam etmekle kalmadığına, diasporada yaşayan muhaliflere yönelik katliamlar gerçekleştirdiğine dikkat çekti.

“1979-1992 yılları arasında İran rejimi yurt dışında 200 muhalifi öldürdü. Bunların arasında Afganistan’a kaçan ilticacılar bulunduğu gibi, 13 Temmuz 1989 günü Viyana’da, 1992’de Berlin’de öldürülen Kürt liderler de var” diyen Baksi, cinayetlerin gerçekleştirildiği ülkelerle İran arasındaki ekonomik ilişkilere şu cümlelerle dikkat çekti.

Kürt liderlerin katledilmelerinden hemen sonra Almanya ve Avusturya ile İran arasındaki ticaret hacminin iki katına çıktığını hatırlatan Baksi şunları belirtti: “Avusturya katliamın devlet terörizmi olduğunu bile söylemeye cesaret edemedi. Berlin’de 222 kez yapılan duruşmalarda mahkeme cinayetin devlet terörizmi olduğunu kabul etti. İlk kez Almanya’da bir mahkeme cinayetin devlet terörü olduğunu ve ardında İran devletinin bulunduğunu söyleme cesaretini gösterdi.”

Liberal olduğu söylenen Rafsancani döneminde bu katliamların gerçekleştirildiğine, şimdi de ılımlı olduğu iddia edilen Rohani döneminde benzer bir gelişme yaşandığına, insan hakları ihlallari ve idamların arttığına dikkat çekti.

Sol Parti Milletvekili Torbjörn Björlund, İran rejiminin her zaman bazı sorunların arkasına gizlenerek idamları ve insan hakları ihalllerini artırdıklarını gözlediklerini, nükleer silahlar konusunda İran’ın gösterdiği yumuşamayı da böyle yorumladıklarını söyledi.

BATILILAR İRAN’LA İLİŞKİLERİNDE NÜKLEERE VE TİCARİ ÇIKARLARINA ÖNCELİK VERİYOR

BM adına İranlı yetkililerle görüşen ülkelerin, nükleer silahlarla birlikte ülkedeki insan hakları ihlallerini ele almaları gerektiğini belirten Björlund, batılı ülkelerin İran ile ilişkilerinde nükleer silahlara ve ticari ilişkilerine öncelik verdiklerini gözlediklerini ifade etti.

Sol Parti’nin bu yaklaşımları kabul edilemez bulduğunu, İsveç’in dış politikasında ve İran’la ilişkilerinde insan haklarına öncelik verilmesini talep ettiklerini ve bu tutumlarını değişik platformlarda gündeme getirdiklerini söyledi.

“Çok konuşan ancak çok az iş yapan bir Dışişleri Bakanımız var. Bir ülkenin insan haklarını dış politikasının merkezine koyan bir anlayışı varken buna aykırı davranan bir Dışişleri Bakanını kabul edemeyiz. Biz Carl Bildt’in bu tutumunu birçok kez parlamentoda ve medyada eleştirdik” diyen Björlund, “Biz bir şey diyoruz. Bildt alakası olmayan şeylerden söz ediyor. Bu bir açmazdır” şeklinde konuştu.

Halk Partisi Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Fredrik Malm, İran’ın nükleer programından vazgeçip geçmemesinden bağımsız olarak İran’la olan ilişkilerde her zaman insan haklarının gündeme getirilmesi düşüncesini taşıdıklarını söyledi.

İRAN İDAMLARLA HALKA GÖZDAĞI VERİYOR

İran’ın bu haliyle ve bu günkü sistem içinde demokratikleşmesinin mümkün olamayacağını söyleyen Malm, İran’ı yönetenlerin makyajla, kısmi iyileştirmelerle baskıların hafifletileceği görünümü verebileceklerini ama teokratik devlet yapısı korunduğu, devrim muhafızları ve yüksek devrim konseyi gibi oluşumlar bulunduğu sürece İran’da köklü değişiklikler olamayacağını söyledi.

İran rejiminin ambargodan dolayı güç durumda kaldığı için nükleer programından taviz vermek zorunda kaldığını belirten Malm, İran rejimininin bunu yaparken idamları hızlandırarak halka “Batılılarla yaptığımız pazarlıkları fırsat bilip demokrasi ve özgürlük istemeye kalkmayın” mesajını verdiği değerlendirmesini yaptı.

Halk Partisi ve Sol Parti’nin çok farklı dünya anlayışlarına sahip olmalarına rağmen İsveç’e gelen İranlı yetkililerle görüşmeyi reddettiklerini belirten Malm, demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesi için Sol Parti ile birlikte birçok etkinlik içinde yer alabileceklerini söyledi.

Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili Jabar Amin, partilerinin Sol Parti ve Halk Partisi’ne kıyasla İran’a yönelik daha yumuşak bir tutum takındıklarını kabul ettikten sonra İsveç Parlamenosu’nun İran’a yönelik daha sert ve ilkeli bir tavır almasını arzuladığını ifade etti.

İdamlara ve insan hakları ihlallerine karşı İranlı yetkililere ültimatom verilmesi gerektiğini belirttikten sonra Sol Parti ve Halk Partisi yetkililerinin İranlı yetkililerle yapılan toplantıya katılmamalarını eleştirdi. Her iki partinin toplantıya katılıp İranlı yetkilere “Yaptığınız barbarlıktır. Bunu kabul edemeyiz” demeleri gerektiğini ve kendilerinin böylesi bir tutum takındıklarını söyledi.

ANF

Nerina Azad
Bu haber toplam: 939 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:32:38
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x