Bu ziyaret, aslında geçen yıl planlanmıştı ancak taraflar arasındaki pürüzlerin giderilememesi nedeniyle ertelenmişti.
Kendine bir çıkış arayan ve yeniden inşa sürecini yaşayan Irak için Erdoğan'ın ziyareti özel bir anlam taşıyor.
Zira Sudani, ABD'den döner dönmez ayağının tozuyla Erdoğan'ı karşılayacak.
Savaş, çatışma, terör, mezhep kavgaları, istikrarsızlık ve kaos ile anılmak istemeyen Irak, kendisine yeni bir yol arıyor.
Selefi Mustafa el-Kazımi'nin başlattığı değişim dalgasını beklentilerin çok üstünde olumlu bir noktaya taşıyan Muhammed Şiya es-Sudani, Maliki'den sonra Irak'ın en etkili başbakanı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Ülkede 2 dönem başbakanlık yapan ve ülkeye kısmi bir istikrar getiren Maliki, hala Irak'ın en etkili ve icraatçı başbakanı olarak görülüyor. Maliki, ikinci döneminin sonlarını saymazsak Kürtlerle de en iyi ilişkileri kuran liderdi.
Erdoğan'ın ziyareti, gelişim ve kalkınma yolunda büyük atılımlar yapmak isteyen Irak'ın tam dönüm noktasında gerçekleşiyor.
Yukarıda işaret ettiğimiz istikrar, güvenlik ve huzura on yıllardır aç olan Irak, bir kurtuluş yolu arıyor.
ABD ile İran arasındaki rekabette iyice sıkışan ve 6-7 yıldır ibrenin iyice Tahran'a döndüğü bir süreçte Bağdat'ın batı dünyası ve onun giriş kapısı olan Türkiye ile geliştirdiği ilişkiler son derece hayati öneme haiz.
Kalkınma Yolu olarak adlandırılan mega proje gerçekleşirse Irak kalkınma yolunda büyük bir adım atmış olur.
Irak, yeni bir çıkış arıyor ve Türkiye de ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönemden geçiyor.
Irak, petrolünü uluslararası pazara daha rahat ulaştırmak, dünya ile entegrasyonunu güçlendirmek ve üzerindeki olumsuz algıları yıkmak istiyor.
Türkiye de ekonomisini rahatlatmak için enerji kaynaklarına ve ticaret güzergahlarına ihtiyaç duyuyor.
Bu açıdan bakılınca talep ve arz dengesinin sağlandığını görebiliyoruz. Ancak çok önemli bir sorun var; Türkiye'nin Irak'taki önceliği ile Irak'ın Türkiye'den beklentisi çok farklı.
Irak'ın beklentisi ile Türkiye'nin Irak'taki önceliği arasındaki makas çok büyük.
Türkiye, her şeyden önce Irak'ı "terörle mücadele sahası" olarak görüyor ve olaya güvenlik eksenli yaklaşıyor.
Irak ise bambaşka bir yerde. Irak, konuyu askeri, terör, güvenlik ve çatışmaların tamamen dışında görüyor.
Bağdat, Türkiye'nin hassasiyetlerini yok saymıyor fakat öncelikleri Ankara'nın gündeminden çok çok farklı.
Irak ile Türkiye arasındaki farkı şöyle açalım:
Bağdat, "Kalkınma Yolu" projesiyle dünyaya açılmak ve yeni yüzüyle görülmek istiyor.
Irak'ın artık güvenli, istikrarlı ve terörden arındırılmış bir ülke olduğu imajını yaymak istiyor.
O yüzden Sudani, açıklamalarında IŞİD tehlikesinin kalmadığını sürekli vurgulama gereği duyuyor.
Türkiye ise yaz aylarında yeni bir sınır ötesi operasyon gerçekleştirerek Irak'ın "terör", "çatışma", "savaş", "kaos" ve "güvensizlikle" anılmasını doğuracak bir adım atmak istiyor.
Türkiye'nin operasyonları genişlettiği, ilerlettiği bir süreçte "Kalkınma Yolu" projesinin ilerlemesi nasıl mümkün olabilir?
Bu gelişme Irak'ın hala çatışmalar ülkesi olduğu algısını besler ve başka ülkelerin yaklaşımlarını da çok etkiler. (Kaynak)