Financial Times: Savaşın ardından İran’da siyasi çatlak derinleşiyor
ABD-İsrail saldırıları sonrası İran’da reformcular ve muhafazakârlar arasında siyasi çatışma arttı.

Financial Times’ın muhabiri Neçme Bozorgmehr’in haberine göre, İran’da İsrail saldırısı sonrasında muhafazakârlar ile reformcular arasında bir rekabet yaşanıyor. Muhabire göre, İranlı muhafazakârlar, İsrail’le yaşanan 13 günlük savaşın ardından İslam Cumhuriyeti’nin geleceği üzerine reformcu siyasetçilerle olan sert iktidar mücadelesini yeniden başlattılar.
Gazete, İran’ın İsrail ve ABD karşısında yaşadığı kayıpların, üst düzey askeri liderlerin öldürülmesi ve ülkenin nükleer tesislerinin büyük ölçüde tahrip edilmesinin, son günlerde İslam Cumhuriyeti içinde karşılıklı suçlamaları ve sert tartışmaları körüklediğini yazdı. İdeolojik olarak Batı’yla sürekli bir düşmanlığı savunan muhafazakârlar, ABD ile yeniden temas kurulma ihtimaline karşı çıkarak, bu hafta Washington ile müzakerelere açık olduğunu ifade eden reformcu Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkian’ı hedef aldı.
Pezeşkiyan pazartesi günü X platformunda şunları yazdı:
“Diplomasi penceresinin hâlâ açık olduğuna inanıyoruz ve bu barışçıl yolu ciddiyetle takip edeceğiz.”
Reformcular, İslam Cumhuriyeti’nin ancak diplomatik çabaları iki katına çıkararak, ideolojik kısıtlamalarını gevşeterek ve ekonomisini açarak ayakta kalabileceğini savunuyor. Pezeşkiyan, muhafazakâr medya figürü Tucker Carlson ile yaptığı bir röportajdan sonra, “Amerika’ya ölüm” sloganını yumuşatmaya çalışınca, muhafazakâr milletvekillerinin öfkesini üzerine çekti. Pezeşkiyan, 1979’dan beri İslam Cumhuriyeti’nin simgesi olan bu sloganın kelimesi kelimesine anlaşılmaması gerektiğini iddia etti.
Röportajdan sonra bir grup milletvekili kendisine bir mektup yazarak eleştirilerini dile getirdi. Milletvekili Emir Hüseyin Sabiti, hükümetin rotasını değiştirmemesi halinde “Meclis’in yaklaşımında bir değişim” olabileceği uyarısında bulundu; bazı gözlemciler bunu, Meclis’in cumhurbaşkanını azletmeye yönelik bir yol hazırlığı olarak yorumladı.
Yerel basına konuşan muhafazakâr milletvekili Ebu’l-Fazl Zehrevend, Pezeşkian’ın yorumlarından dolayı “endişeli” olduğunu söyledi ve “Cumhurbaşkanının bu görev için asgari niteliklere sahip olmadığını, ABD’ye hizmet ettiğini gördük. Hükümetin esas görevinin İslam Devrimi’ne son vermek olduğunu anladık” dedi.
Gazeteye göre, İran hükümeti İsrail’in saldırılarından ve 24 Haziran’da ABD’nin de devreye girmesinden önce birkaç tur görüşme yapmıştı. İranlı yetkililer, saldırılarda çoğu sivil olmak üzere binden fazla kişinin öldüğünü, ancak bunun milli duyguları canlandırdığını söylüyor.
Ancak savaş boyunca ulusal birliği korumak için büyük ölçüde sessiz kalan muhafazakârlar, o zamandan beri savaşın müzakerelere karşı çıkışlarını haklı çıkardığını, daha fazla diplomasinin gelecekteki ABD veya İsrail saldırılarını önleyemeyeceğini öne sürdüler. Muhafazakâr siyasetçi Hamid Rıza Taraghi şöyle dedi:
“Şimdi, her zamankinden daha fazla, ABD ve İsrail’le bu karşılaşma, düşmanlığımızın dinimize dayandığı ve doğru ile yanlışı belirlemesi gerektiği yönündeki söylemimizi güçlendirdi. Reformcular, ABD ile müzakerelere destek veren argümanlarında itibarlarını kaybetti.”
Öte yandan reformcular, muhafazakârlarla yaşanan bu çatışmanın yeni bir dış saldırıya yol açabileceğinden endişe ediyor. Devlete bağlı televizyonda bir din adamı, bir fetvayı kullanarak bir bağış kampanyası başlatmış ve ABD Başkanı Donald Trump’ın başına ödül koymuştu.
Reformcu analist Said Leylaz şöyle dedi:
“Muhafazakârlar ileriye dönük hiçbir yaklaşım sunmuyor ve halk desteğinden yoksunlar. Asıl endişeleri ideoloji değil, gelecekteki bir ABD anlaşmasından dışlanmaları.”
İranlı diplomatlar, savaş öncesinde olduğu gibi, Tahran’ın yeni bir anlaşmanın parçası olarak uranyumu ülke içinde zenginleştirme talebinden vazgeçmeyeceğini ısrarla vurguluyor; bu, ABD’nin temel itiraz noktalarından biri. İran, nükleer programının barışçıl olduğunu savunuyor. Ancak savaş sonrası İran stratejisiyle ilgili nihai kararların, son çatışmadan bu yana büyük ölçüde sahneden çekilmiş olan 86 yaşındaki ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney tarafından alınması bekleniyor.
Yine de reformcular sadece dış ilişkileri etkilemeye çalışmadılar, içeride de köklü değişiklikler yapmak istediler. Geçtiğimiz hafta yaklaşık 200 ekonomist ve eski reformcu yetkili, “yönetim modelinde değişiklik” çağrısında bulunan bir bildiri yayımlayarak, Pezeşkiyan yönetimini ABD ve Avrupa ile diplomasiyi sürdürmeye, mali politikaları gözden geçirmeye ve yolsuzlukla mücadele ederek halkın güvenini yeniden kazanmaya çağırdı.
Ayrıca, 2011’den beri ev hapsinde olan eski başbakan Mir Hüseyin Musevi de, anayasal bir meclis kurmak ve siyasi geçiş sürecini başlatmak için ulusal bir referandum yapılması çağrısında bulundu. Ancak, İran’ın en güçlü kurumu olan Devrim Muhafızları başta olmak üzere, ülkenin güç merkezlerinin ona geleceğin şekillendirilmesinde bir rol vermesi beklenmiyor.
Geçtiğimiz hafta, bir diğer önemli siyasi mahkûm olan Mustafa Taczade hakkında verilen yeni ve sürpriz mahkeme kararları, onun 2032’ye kadar hapiste kalmasına neden oldu.
Tahran’da gıda ticareti yapan ve tam adını vermek istemeyen Kerim ise şöyle dedi:
“İnsanlar bu iç iktidar mücadelesinde ne olacağını görmek için bekliyor gibi görünüyor. Ama politikacılar, zamanlarının hızla tükenmekte olduğunu ve çok hızlı karar vermeleri gerektiğini fark etmiyor olabilirler.”