Sürgün Planlayan Akademik Tetikçilere...

''Tarihi yazmakla övünen bu zat, aslında tarihin en karanlık suçlarını aklamaktadır. ⁠İlber Ortaylı’nın sözleri, bireysel bir görüş değil; devletin güvenlikçi aklının akademik dille tekrarıdır. Bu entelektüel kolonizatörler, topluma “bilim insanı” olarak sunuluyor. Oysa bilimi kirletiyorlar. Onlar, kalemiyle sürgün planlayan, kürsüden soykırım çağrısı yapan “akademik tetikçiler”dir.''

28 Ağustos 2025 - 09:35
28 Ağustos 2025 - 09:35
 0
Sürgün Planlayan Akademik Tetikçilere...

Evvela Prof. İlber Ortaylı'nın kolonizatör bir Kemalist, faşist bir entelektüel ve Türk’ten çok Türkçü görünen, üstenci bir kibirle söz kesen bir provokatör olduğunu belirtmek gerekir. Daha önce savaş nedeni ile Irak ve Suriye'den Türkiye ve Kuzey Kürdistan’a sığınmak zorunda kalan herkesin toplatılıp ülkelerine gönderilmesini ısrarla savunmuştu. Şimdi  Kırgız ve Uygurların getirilip Kürdlerden boşalan bölgelere yerleştirilmesini savunuyor..! 

Halkı dağıt, direnişi kır, kimliği yok et. Politikası Kemalizm’den günümüze Ortaylı ve türevleri şahsında savunulan ırkçı-sömürgeci bir mühendislik projesidir. Tarihi değil, suçu anlatan; bilimi değil, zulmü öğreten, Irkçılığını tarih bilgisiyle meşrulaştırmaya çalışan bu sahte bilginler, Kürd Milletine karşı suç işliyorlar. Devlet personeli İlber Ortaylı, birçok yazı ve konuşmasında Kürdleri hedef göstermesi, Türkleri kışkırtması, Kürdlerin dilini, coğrafyasını, tarihini çarpıtarak anlatması ve Türk devletin baskıları sonucu boşalan Kuzey Kürdistan topraklarına, özellikle Dicle, Fırat havzasına Uygur, Kırgızlarların yerleştirilmesini önermesi insanlık suçu niteliği taşıyan bir zihniyetin dışavurumudur. Keza Uygur halkına-da kötülüktür.

Bu Profesör, yerleşim mühendisliği adı altında Kürdlerin, Kürdistan topraklarından sürülmesi ve başka toplulukların zorla yerleştirilmesi, 1949 Cenevre Sözleşmelerinde “nüfus transferi” ve “demografik mühendislik” olarak tanımlandığını ve savaş suçu kapsamına girdiğini bilmiyor mu? Kürtlerin toprağına yabancı etnik toplulukları yerleştirme” fikri, tam da Osmanlı’dan ittihat Terakki'ye ve günümüze gelen klasik kolonyalist-Türkçü politikanın bir devamıdır. Tarihçi kisvesiyle ortaya çıkıp Kürdlerin yurduna “Uygur, Özbek yerleştirmek güvenlik garantisidir” diyen bu profesör, aslında bilimin değil kolonyalizmin sözcüsüdür. 

Bu tür söylemler, 21. yüzyılda hâlâ “demografik mühendislik” hayali kuran faşist bir zihniyetin kanıtıdır. Kürdlerin köylerini boşaltıp yerine başkalarını yerleştirmeyi önermek, yalnızca ırkçılık değil, insanlık suçudur. Devletin kirli projelerine kılıf üreten “akademik tetikçilik”tir. Bu devşirme tipler, ulusların, inançların hak eşitliğini değil; bireysel menfaatleri için Türkçü kolonyalizmin çıkarlarını savunur. Bunlar, tarihi yazmaz, suçu yazarlar. Bilim yapmaz, zulme ideolojik kalkan üretirler. 

Türklerin sömürgesi Kuzey Kürdistan, teslim alınmış Öcalan üzerinden “Türklerin arka bahçesi olacağı sevinci, Kürd düşmanlığın akademik dili olmuş, İlber Ortaylı, gibi devletle organik bağı olan tarihçilerin dile getirdiği “Kürdlerin toprağına başka halkların yerleştirilmesi” fikri, suç kategorisine giren zorunlu bir iskan politikası olmasına rağmen iki yüz yıldır pervasızca uygulanıyor. Kürdlerin asimile edilmesi, demografik yapının değiştirilmesi hedeflendi. 

Kuzey Kürdistan’a göçmenlerin yerleştirilmesini savunmak, yalnızca bir “öneri” değil, devletin tarihsel sömürgeci pratiklerinin devamıdır. Anlaşılan Kolonyal Türk devlet aklının Ortaylı gibi ideolojik aparatlarla aynı şeyleri yapıp farklı sonuç bekleme retoriği devam edecek. İlber Ortaylı’nın, “Kürtlerin köy ve kasabalarına, özellikle Fırat ve Dicle havzalarındaki verimli topraklara Uygur ve Özbeklerin yerleştirilmesi Türklerin güvenliği ve Kürd-İsrail ittifakına karşı bir garantidir” mealindeki sözlerine akademisyen ve siyasetçilerce gerekli reaksiyon gösterilmiyorsa, paylaşılıyor demektir. 

Uluslararası hukuk, zorunlu nüfus transferini savaş suçu ve insanlık suçu olarak tanımlar. İsrail işgalini protesto edenler, Türk işgalini savunmaları riyakârlık değil mi? Kürd halkını kendi toprağında “güvenlik tehdidi” ilan ederek, yerine dışarıdan nüfus getirip yerleştirmek” de aynı kategoride değil mi? Osmanlı’dan bu yana uygulanan “iskan ve tenkil” politikaları, Kürtleri bastırmak için demografik mühendislik yöntemlerini kullanmıştır. Cumhuriyet döneminde de Kürdler sürgün edilmiş, yerlerine Balkan göçmenleri yerleştirilmiştir. 

Ortaylı’nın, sözleri, bu geleneğin modern versiyonudur. Tarihi yazmakla övünen bu zat, aslında tarihin en karanlık suçlarını aklamaktadır. İlber Ortaylı’nın sözleri, bireysel bir görüş değil; devletin güvenlikçi aklının akademik dille tekrarıdır. Bu entelektüel kolonizatörler, topluma “bilim insanı” olarak sunuluyor. Oysa bilimi kirletiyorlar. Onlar, kalemiyle sürgün planlayan, kürsüden soykırım çağrısı yapan “akademik tetikçiler”dir.

Bunların anlatımları, Türk akademisinin sömürgeci devlet aklıyla nasıl iç içe geçtiğini bir kez daha gösteriyor. Bilim kürsüsünden cellatlık yapan devşirmeler Kürd Milletin meşru bağımsızlık mücadelesine yenik düşecekler. “Demografik mühendislik” planı başarılı olamayacaktır. Kürdistan Milli Devrimine yenik düşecekler. Tarih, Kürd Millet iradesini değil, akademik tetikçilerin utanç verici duruşlarını, sözlerini yargılayacaktır. Tarihi değil, suçu yazan bu sahte proflar utançla hatırlanacaklar. Türkiye’de zaten akademinin önemli bir kısmı, devletin kolonyalist projelerine meşruiyet kazandırma işlevi görüyor. Tarihçi ya da profesör sıfatıyla konuşan pek çok isim, aslında bilimsel araştırma değil; resmi ideolojinin yeniden üretim memurluğunu yapmaktadır. Bu zihniyetin en tipik örneklerinden biri de İlber Ortaylı.

[email protected]

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Bu yazı toplam 1137 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 11:36:30