Türkiye Kürdlere karşı savaşıyor. PKK Bahanesini kullanarak, sürekli bir algı operesyonu yürütüyor. Değişime direnen Türkler, bir asırdır kendini tekerrür ediyor. Günümüzde Rojava Kürdistan'ına karşı savunduğu politikayı uzun yıllar Güney Kürdistan'a karşı savundu. Türkler, sorunları şiddetle çözmeyi amaçlıyor. Ankara, Önce Kürd direniş güçerini birbirine düşürmeyi, etkisiz hale getirmeyi ve kalanları silahsızlandırmayı hedefliyor. Sonrası Beytuşşebap, Koçgiri, Zilan, Dersim misali yediden yetmişe sürgün ve katliam pratiği oluyor. Türk koloniyalist sisteminin, Suriye ve Batı Kürdistanı sürekli çatışma ve istikrarsızlık içinde tutması, Kuzey Kürdistan'a gözdağı, sindirme, susturma ve işgali sürdürme kurnazlığıdır.
Dünya düzeni, egemen kuvvetlerin savunmasız ve az kuvvetliler üzerinde icra ettiği hükümlerle oluştu. Sömürgecilerin sömürge edinmesi veya bir ülkenin işgali için o toplumun ileri gelenlerinin, bilgin, alim yurtseverlerin, aydın ve ulusal örgütlerinin söz konusu toplumun gözünde kötü gösterilmesi, zayıf düşürülmesi, imhası ve cephelere bölünmesiyle başlıyor. Kürdistan'ı aralarında dört parçaya bölen, paylaşan Türk, Arap ve Acemler, Kürdlerin devletleşmemesi için bu silahı çok etkin kullandılar. Federe Kürdistan'ın Bağımsızlık referandumunda ve Afrin, Rojava işgalinde bu silah kullanıldı. Fırsatları olsa birbirlerini bir kaşık suda boğacak olan bu totaliter rejimler, Kürdistan işgalinin devamı için Irak'a arka çıktılar.
Siyaset Felsefesinde tekçilik, haksızlık ve adaletsizlik üzerinde kurulmuş ülkeler, devletler, ne kadar türlü baskı aygıtlarını kullansada tarihsel sürecini kuruluş, yükseliş ve çöküş olarak tamamlar. Diktatör rejimlerin kendilerini savaş, göz yaşı ve kan üzerinde tüketmesi, kendini yenileyen, çağa ayak uyduran devletlerin ise demokrasi ile yönetilmesi bunu ifade eder. Fransız düşünür Jean Jack Rousseau, yazdığı Toplum Sözleşmesinde bu siyaset felsefesinin öneminde söz eder. Rouseau\'ya göre devlet, ülkede yaşayan her ferdin can ve mal güvenliğinden sorumluluğunu yerine getirmezse ve toplum ile devlet arasında yönetme ve yönetilme dengesini gözetemezse yıkımı kaçnılmaz olur. Yani devlet, vergi alma, hizmet verme ve istihdam yaratma gibi ekonomik düzenlemeler ile birlikte\'\'demokratik\'\'siyasi idari sorumluğunu ıskalarsa, halk vergi vermeme, devlete hizmet etmeme hakkını, toplu gösteri, protesto gibi siyasi çıkışlarla kullanır.
Coronavirüs, 24 Ocak 2020- Çinde başlayan ve dünya yayılan dikkat çekici, öldürücü bir salgın haline geldi. Bu küresel tehlike Allahları, dinleri, kültürleri, meslekleri, inançları ve birbirinden farklı olanları, kendine kilitledi, konuşturdu. Keza ortak bir çözüm arayışı ile birbirine zarar vermeme disiplini ve herkesin bibirine ihtiyacı olduğunu, bir kişinin diğerini ve herkesi etkileyebileceği sorunluluğunu hatırlattı. Dilerim bundan böyle iktidarı için insanları birbirine kırdıran, coğrafyamızı cehenneme çeviren milyonlarca insanın yaşamını alt üst eden ve halen savaş narası atan diktatörlere ve sömürgeci rejimlere karşıda ayni toplumsal disiplin sorumluluğu gösterilir.
Kasım Suleymani, korku imparatoru olan İran sömürgeci sistemin kara kutusudur. Şii Molla rejimine karşı mücadele eden Kürd ve Belucin etnisiteleri, muhalif gazeteci, şair, yazar, demokrat, anarşist, komünist, devrimci ve İran halkının önemli bir kesımı Kasım Süleymani\'nin işkenceci ekibinden çekmiş, korku ile bastırılmış ve binlercesi bir bilinmeze yolanmıştır. Suleymani\'nin ölümünden kısa bir süre sonra kaza ile düşürüldüğü belirtilen Ukrayna uçağının 176 kişinin ölümü ile sonuçlanması gerekçesiyle sokağa çıkan halk kitlelerinin direkt Hameney rejimini hedeflemeleri ve Hameney, Süleymani aleyhine slogan atmaları rejim değişmini hedefleyen isyanın ayak sesleridir.
Biliyoruz ki, devletsiz bir ulus, kendine yabancılaştırılmış, yolu şaşırtılmış, ulusal bilinci dumura uğratılmış ve bir bilinmeze terk edilmiş köleler topluluğudur. Devletsiz bir ulusun sosyal gerçekliği, aşamaları, uğrakları, düzenleri, kimliksel ihtiyaçları, nesnel ahlaklılık ve yükümlülükleri, görev duyguları gelişemez.