Türkiye'de bir araya gelmeyen iki kavram. Siyaset ilkesiz ve kısa vadeli çıkarlar için yapıldığından dolayı saygınlığını kaybediyor. Demokrasi vaat eden, çoklu bileşenli partilerde bile parti içi demokrasi uygulanmaz. Adaylar belirlenirken ön seçim yapılmaz, yapıldığı iddia edilen yerlerde de göstermelik olarak yapılır. Son söz her zaman Genel Merkezdeki bir avuç insanın iki dudağının arasındadır. Bu bir avuç insan adayın liyakatli olmasına değil "emir eri" olmasına bakarak karar verir.
Partisinde umduğunu bulamayanlar sonraki seçimde koltuk pazarlığı yapabilmek için ayrılıp yeni parti kurmaları neredeyse gelenek haline geldi.
İktidar ortakları ve muhalefeti oluşturan partiler her seçimde eski parlamenter sistem ile başkanlık sistemini usanmadan gündemde tutarak tartışıyor. Dünyada başarılı uygulandığı halde bu iki farklı sistem Türkiye'de bilinen tekçi anlayış ile uygulandığı için sorunlara çözüm getirmedi. İki sistemde de (eski parlamenter ve başkanlık sistemi) farklı olanı yok sayma düşüncesi üzerine kuruludur. İktidar ve ana muhalefet partisinin seçimde kurdukları ittifaklarda Kürd ve Alevilerin dışlandığı kolayca görülür. Aralarında fark olmamasına rağmen "Eski sistem şöyleydi, yeni sistem böyle" diyerek birbirine karşı eleştirileri sıralayıp tekçi anlayıştan kaynaklanan sorunların üstünü örtüyor, iktidar ve muhalefet el birliği yapıp kamuoyunu oyalıyorlar.
İhtiyaç duyulan yeni bir söylem, yeni bir bakış açısı ortaya koyan yok. Ortaya koymak isteyeninde sesini kısmak için her yola baş vuruluyor. Başkanlık yada eski parlamenter sistemin Kürd’lere bakış açısı arasında kayda değer bir fark yok. Fark olmadığı içinde Kürd'ler bu iki sistem için yapılan tartışmalarda taraf olmamalı. Başkanlık yada parlamenter sistemin dünyada uygulanan örnekleri ile tartışmaya katılabilirler.
İki sistemin sürekli tartışılması boşuna yapıldığı sanılmasın. Demokrasinin olmazsa olmazı eşitliği esas alan, alternatif olabilecek parlamenter sistemin veya soruna çözüm getirebilecek denetlenebilir başkanlık, eyalet ve yerinden yönetim sisteminin tartışılmasına engel olmak için aralarında fark olmayan iki sistemin tartışması gündemde tutuluyor.
Geçen yüzyılın kaybedeni Kürd'ler oldu. Böyle devam etmesi halinde ikinci yüzyılın da kaybedeni olacaklar.
O zaman yeni yüzyılda ne yapmalı?
İvedilikle sağ ve sol ayırımı yapmadan yurtseverlik esas alınıp asgari müşterekler ile ulusal birlik sağlamalı. Birliğin oluşturacağı oy potansiyeli seçimlerde sonucu belirleyeceği için iktidar ve muhalefet buna kayıtsız kalmayacak, bu gücün desteğini almak için çaba harcayacaklardır.
Üzerinde önemle durulması gereken bu oyların ulusal taleplerle birlikte anlam kazanmasıdır. Ulusal talep yoksa bu oylarda diger oylar gibi sıradanlaşır. Bu nedenle
Ulusal talepler için kullanılan her oyun değeri bilinmelidir. Çünkü oy gücün varsa millet vekili olmak için şart koşulan yeminin değiştirilmesini, Kürdçenin de eğitim dili olması gibi taleplerinde olur.
Statükodan (var olan durumdan) gücünü alan, değişmesini istemeyen partiler ile kurulan ilkesiz ittifaklar sadece statükoyu meşrulaştırmaya yarar.
Birileri istedi diye aslını inkar edenlere "hatır için” oy vermek olmaz.
Son tahlilde Kürd sorununun muhatabı ve çözüm adresinin muhatabı devlettir. Her konuda olduğu gibi sistem tartışmalarında da Kürd'ler kendi tarafında olmalı.
Demokrasi mücadelesi diyerek ilkesiz tekçi partilerin peşinden gidilmesinin ulusal mücadelenin önünü kesmek için uygulanan bir proje olduğu artık bilinmeli. Ulusal haklar için mücadelenin yerine sınıf mücadelesinin konulmasındaki amaç UKKTH’nın (Ulusların Kendi kaderini tayin hakkı) ulus olmasına rağmen Kürd'lere tanınmaması içindir. Bedel üzerinden siyaset yapanlar bedel ödeyenlere saygı duymuyor. Geçmişte binlerce insanın canları pahasına bedelini ödeyerek savunduğu ulusal ilkelerden geriye atılan adımlar söylendiği gibi "taktik" değil en hafif deyimi ile riyakarlıktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.