Aslında yazılacak şeylerin çeşitliliği o kadar çok fazla ki insan neye nereden başlayacağını bilemiyor. Cizre, Sur, Silopi gibi katliamlar hâlâ devam ederken bir yandan da Amedsporun dünkü Bursa maçı bir iki saatliğine de olsa Kürdistani sosyal medyada olağanüstü bir yer aldı. Aslında bu, zaferin her türlüsüne ne kadar aç olduğumuzun bir delili gibi dikiliverdi karşımıza. Benim gibi futboldan uzak bir insan bile sevinmiş ise artık halkımız ne kadar mutlu olmuştur herhalde anlatmaya dil yetmez. Tabiî düşman medyası bunu da kürde karşı kullanmayı hemen bir vazife bilmiş ve saldırılarını arttırmıştır.
Lâkin Kürdün zafere açlığı noktasında bir değerlendirme yapmakta gerekmektedir. Çünkü savaş meydanlarından, mahalle aralarına, taş mevzilerden bina çatılarına taşınan mücadele artık ilginç bir hâl almış durumdadır. Ben her seferinde savaşan örgüt ve hareketlerin kendi savaş yöntemlerini, hem tarihi tecrübelerden, hemde kendi yeni yol yöntem denemelerinden alması gerektiğine inanmışımdır. Onun için başta Cizre ve Sur olmak üzere kazılan hendek ve savaş tarzına saygı ile yaklaşmaktayım. Ve fakat, bunun bir deneme süreci olduğunu ve ilerde savaşın daha fazla genişletilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tabiî bunlar yapılırken halka ve halkın sanatçısından, muhalif seslerine kadar bütün bir yelpazeye saygılı yaklaşılması gerekir. Bir alanda savaşan güçlerin olması, şehitlerin olması, o alandaki her insanı savaşan gücün malı yapmaz. Bir kere sana muhalif olana saldırma hakkını kimse sana vermez. Yada halkı zor durumda bırakacak kararlar verilmemelidir. Hatalar tâbiki olabilir ama elden geldiğince hatalar en az seviyeye indirilmelidir. Ve en üstten bu tutumların önüne geçilmelidir. Ve en başta Sanatçı Çiyager\'e yapılan saldırı PKK\'nin en üst düzeyde özeleştirisi verilmesi gereken bir durumdur. Çünkü bu saldırı iki yönden de ters tepmiştir. Birincisi kendine muhalif olan insanlara saldırarak özgürlük ve demokrasiden bahsedemezsiniz. Düşünce özgürlüğüne alışmanız gerekmektedir. Orası kandil değil, şehirdir. Her aklınıza eseni taşaltı etme dönemi de çok gerilerde kalmıştır. Bunu kabullenmek demokratik siyasetin gerekliliğindendir. İkinci nokta ise saldırınız düşmana yaramıştır. Bize ise şermazari bırakmıştır. Başımızı eğdirmiştir. Medya Sur\'da halka zulüm var diyerek Türk ve Kürt halkını iknada bir adım öne geçmiştir. Bunu da birilerinin saçma sapan azgınlığı sebep olmuştur.
Bizler hergün Kürdistan\'da zafer için uğraşan bütün hareketleri izlemeye, anlamaya çalışıyoruz. Ama olayların içinde olan insanlar olarak bile zaferin nerede olduğu noktasında kaygılarımız bulunmaktadır. Çünkü bu açlığı birinci derecede dindirmekle sorumlu olan önderlerimiz aksine zafer açlığını, terbiye yöntemi olarak kullanma terbiyesizliğiyle hareket etmekteler. Bir araya gelip düşmana yöneleceklerine aksi tavırlar ile halkı bezdirmektedirler.
Bizler aslında görkemli bir tarihi olan fakat bunu yazılı hâle getirememiş bir halkız. Savaşlarımız meşhurken aldığımız zaferler aşiret topraklarından öteye geçememiştir. Birbirini kıran, çatışan bir gerçeklik ile sıkışıp kalmışız. Mahabat Kürt Cumhuriyeti bize gerçek zaferin nasıl bir çıtada olması gerektiğini öğreten nokta olmuştur. Onun ardından Güney Kürdistan\'da gelişen savaş ve mücadele bizlerin zafer ve açlık noktasında umut kaynağı halini almıştır. Ama yeni nesil için zafer ve ona olan açlık Kuzeyde PKK hareketi ile bir ivme kazanmıştır. Bu bir gerçektir. Her sene zafer yılı denemeleri yapılmış ama pratikte kazanımlar az az olmuştur. Tabiî bu da büyük bir mücadele ile gerçekleşmiştir. Ama zaferi getireceğiz diyerek halka insafsızca yaklaşmak unutmayalım ki kimsenin haddine değildir. Bunun özeleştirisi verilmelidir.
Bir dikkat çekici nokta ise beni derinden üzen bir husustur. Bizler ticari anlaşmalarımızı yada ekonomik kaygılarımızı halkımızın beklentilerinin neresine yerleştirmeliyiz sorusu ve cevapları ilginç sonuçları vermekte. Bugün halkımız her yerden baskı ve savaş ile karşı karşıyadır. Ciddi anlamda dört parçada vahşice saldırılara uğramaktadır. Cenazeler yollarda kalmakta, ezidi halkımızın kanı daha kurumamış tazelikte ve onlarcası esir olarak tutulmakta , Rojhilat’ta idamlar devam etmekte, Peşmergelerimiz esaret altına alınmakta vahşice katledilmektedirler.... Peki neden Neçirvan Barzani, Mustafa Koç denilen adamın cenazesine gitmektedir? Bu beni derinden üzen bir durumdur. KOÇ ailesi yıllarca kürdün kanını emmiş bir ailedir. Gerçekten sadece ticari kaygılar ile mi bu yapılmıştır bilemiyorum. Lâkin vicdanıma dokundu. KOÇ ailesi Kürt halkının kanını emmiş, özellikle kuzeydeki yaşanan savaşta açıkça safı belli olan bir ailedir. Keşke olmasaydı diyorum.
Ve yazımı noktalamadan önce dün aldığım acı bir haberi paylaşmak isterim. Zagros dağlarının emektar devrimcisi Ali Xebat arkadaşın kalp krizi ile şehit düşmesi beni hem üzmüş hemde deli etmiştir. Böylesi eski ve tecrübeli Gerillaların ısrarla gerilla alanlarında tutulması büyük bir yanlıştır. Bu arkadaşın mücadelenin farklı alanlarında konumlanması sağlanabilirdi. Şehit düşene kadar dağda tutmak nasıl bir mantıktır? Bunu daha öncede birçok kez dile getirmiştim özellikle ilk yayınlanan yazı dizisinde Arafta Kalanlar\'da bu vicdansız yaklaşımı eleştirmiştim. Bu gerilla alanlarında yaş ve yorgunluktan dolayı kalp krizi ile şehit düşen kaçıncı arkadaştır? Yazıktır biraz insaflı olunması gerekir. Tabiî Ali Xebat arkadaşı benden çok daha iyi anlatacak arkadaşlar olduğunu biliyorum ve haddimi aşarak onların söz haklarını almak istemem, buradan küçük bir çağrı yapmayı da devrimci sorumluluk olarak görüyorum, şehit arkadaşlar ile ilgili hepimiz birşeyler yazmalıyız Çünkü onlar bizim yoldaşlarımız, onları sahiplenmek arkadaşlık görevimizdir. Şehit Ali Xebat arkadaş için söylenecek en iyi söz Hepimiz gibi kendisinin de doğru ve yanlışlarının insan doğası gereği olduğudur. Ama emekçiliği, Zagros dağlarına aşk ile bağlılığı, Kürt ve Kürdistan sevdası hepimizin aklında olan kalıcı özellikleridir. Bu temelde Şehadetinin Kürdistan Ülkesi yolunda PKK’ye ışık tutması umudu ile Hoşçakal hevalim.....
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.