Beş bin yılın tarihsel birikimine sahip Nusaybin’de yürütülen operasyonun bitiş açıklaması bugün yapıldı. Gerçi operasyonların bitiş açıklamasını sundular ama her nedense aylardır titizlikle hazırladıkları insansızlığın resim sergisinin açılış tarihini belirtmediler.
Zannedersem bir kaç güne kalmaz evi barkı yıkılmış Nusaybin halkına, Nusaybin\'de sergilenen insansızlığın sergisini \"gel gör\" davetiyesi çıkacaktır. Yani anlayacağınız, yaktılar, yıktılar, öldürdüler, öldüler ve beş bin yıllık tarihe tanıklık yapan Nusaybin\'i taru mar etikten sonra gelin görün diyecekler.
Nusaybin\'de sergilenen insansızlığın sergisine gitmek her ne kadar içimden gelmiyorsa da, yaşatılmış, bize reva görülmüş yaşanmışlıkların anısının hatırına da olsa, sergilenen bu sergiye gideceğim.
Gerçi bahsi edilen yıkım, viran manzaralı Nusaybin sergisine katılmak yürek ister ama yine de her türlü riske rağmen, yerinde fırlayacak yüreğimizi sağ elimizle-sersemleşecek beynimizi de sol elimizle teselli ederek gideceğiz. Gideceğim, çünkü insansızlığa mal olmuş o kadar manzarayı görmezlik olmaz.
Özellikle Nusaybin\'in solunda sergilenen özyönetim sergisi, sağında da manzaralı kardeşlik sergisine gidip görmek lazım. Görmek lazım ki, özyönetimin nasıl da öz yıkıma dönüştüğünü ya da bin yıllık kardeşlik palavraların nasılda ayaklar altına alındığına tanıklık edelim.
Gerci Yazacak ve Söylenecek Cok Şey Var Ama Yine de Bir Amamız Var ne Yazık!
İnsanoğlunun yaşayabileceği tüm acıları bir kaç aya sığdırıp yaşayan Kürt halkının dramını anlatmaya kalkışmak mümkün mü?
Aylardır Nusaybin ve benzeri yerleşim alanların semalarında uçuşan yanlışlar, göz göre göre doğru olanı nasıl alt ettiğini anlatacak kimin güç var. Delik deşik edilen yüzlerce insan cesedinin, sorumluluk bilmezlerin bilinmezliklerine nasıl armağan edildiğini anlatmak o kadar kolay mı?
Sözüm ona birlik ya da kardeşlik adı altında başlatılan operasyonsal projenin okları, Kürt halkını nasıl da yok etmeye yöneldiğinin aksi bir izahatını hangi dil ve mantıkla açıklanacak! Yada Özyönetim şiarıyla başlatılan surecin nasıl da öz yıkıma dönüştüğü(SİYASİ-KÜRTLER)Kürt halkına neyi nasıl anlatacak?
Evi barkı yıkılmış, evladının cesedi kokuşarak hayvanlara yem olmuş Kürtlerin ya da sırada bir Kürt ailenin duygu dünyasını kim nasıl anlayacak? Yada bu acımasız yaşanmışlıklardan sonra, bahsi edilen Devletin kardeşlik mantığına sarıl demeyi hangi gerçeklere dayandırılacak?
Diğer yönüyle de, özyönetim ve hendek savaşı, gelişi güzel tesadüflere emanet eden Kürt siyasi ebelerimiz hangi günah keçisinin arkasına sığınarak kendini savunacak? Aslına bakarsanız evet mutlaka bu surecin bir günah keçisi vardır ve olmalıdır. Zira bunca ölümlerin, tarihin bir çok evresine beşiklik yapan bir çok şehrin yerle bir edilmesi, insansızlığı resimleştiren ceset manzaraları, evinden yurdundan göçe zorlanmış yüz binlercesine dram yaşatan bir günah keçisi mutlaka olmalıdır.
Günah keçisi kimdir derseniz, hemen belirtmeliyim ki, belirsizliklerle içi boşaltılmış kardeşlik söyleminin kendisidir. \"Ağzı olan konuşur\" söyleminin ötesine geçmeyen hak-hukuk söylemleri ters yüz edenlerdir! Barıştır, çözümdür, birliktir, beraberliktir gibi kavramları siyaset pazarına dönüştürenlerin kendisidir! Yanlışı göz göre göre doğru olanla yarıştırmaya girenlerdir. Ya da Ortadoğu gibi bir coğrafyada, kardeşlik söyleminin her zaman kardeş katline dönüştüğünü bilmeyen siyasetçilerin kendisidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.