Güney Kürdistan’daki yönetimin dört sömürgeci devletin büyük baskı ve engellemelerine rağmen Kürdistan’ın diğer parçalarında mücadele veren örgüt, parti ve şahsiyetlerini özgürleştirdiği Kürdistan topraklarında barındırması ve var olan sınırlı imkânlarını onlarla paylaşıyor olması tüm Kürdler adına büyük bir takdir ve minnetle karşılanırken PKK hareketinin bu toprakları kendi kanıyla özgürleşirmiş olan peşmergeye düşmanlık yaparak onları katletmesi ve Güney Kürdistan hükümetinin iradesini tanımıyor olması hangi gerekçe ve mazeret öne sürülürse sürülsün asla kabul edilecek bir durum değildir.
PKK hareketinin kendisini güçlü hissettiği Kürdistan’ın en küçük toprak parçasında kendilerinin dışındaki Kürd siyasi parti, örgüt ve şahsiyetlerine çalışma imkânı tanımadığı hatta onların nefes almasına olanak vermediği halde Güney Kürdistan’daki siyasi hareketlerin yüzyıldan bu yana emsalsiz bir mücadele verdiği ve yüzbinlerce peşmergenin şehit düştüğü bu özgür vatan parçasının kardeş kanı dökerek kirletmesini milli demokratik bir çizgiye sahip herhangi bir yapının yada bir Kürdün onaylaması asla mümkün değildir.
Geldiğimiz bu aşamada sömürgeci devletlerin derin güçlerin tarafından Kürdistan Siyaset Arenasına sürülen ve Kürd olduklarına rağmen şüpheli bazı sol unsurlar tarafından yönetilmekte olan PKK hareketi 40 yıllık mazisine rağmen Kürd halkı adına herhangi bir kazanıma imza atmamıştır. Bahsi geçen bu 40 yıl zarfında bir Kürd köyünü dahi özgürleştiremeyen bu yapı geçen zaman zarfında on binlerce Kürd gencinin şehadetine, binlerce Kürd köyünün boşaltmasına, minyonlarca Kürd’ün kendi topraklarını terk etmesine ve daha da önemlisi milyonlarca Kürd’ün sömürgeci metropollerde rezilce bir hayat yaşamasına ayrıca kendi kültüründen uzaklaşmasına asimilasyon çarkında kendi gerçek kimliğinden yoksun kalmasına sebep olmuştur.
PKK hareketi yine bu zaman diliminde ortaya koyduğu sakat düşünce ve eylem tarzıyla aynı ırka mensup ve aynı kadere sahip Kürdler arasında derin düşmanlıklar yaratarak onarılması mümkün olmayan fay hatlarının kırılmasına sebep olmuştur. Ayrıca Tahran, Ankara ve Şam güdümlü PKK hareketi başta Güney Kürdistan yönetimi olmak üzere dört parça Kürdistan’ın tün siyasi hareketlerinin Kürdler arası barış, kardeşlik ve dayanışma çağrılarına kulaklarını kapatarak tam da bunun aksine şovenist Türk solcuları İran mollalarının vurucu gücü Haşti Şabi ve Arap millliyetçileri ile işbirliği ve ortaklık yapmayı kendilerine daha uygun görmüşlerdir. Oysa PKK hareketi kendisini Marksist, Leninist olarak tanımlanmasına rağmen bölgede birbirine benzemeyen ve tamamı Kürd ve Kürdistan düşmanı olan mezhepçi, ırkçı ve gerici örgüt ve yapılarla olan beraberliklerini hangi akıl ve mantıkla izah etmektedir? Doğrusu bu durum Kürd yurtseverleri tarafından merak konusu olduğu gibi siyaset sosyolojisinde açıklanabilecek bir durumda değildir.
Güney Kürdistan federe yapısının İran-Türkiye devletleri ve Bağdat yönetimi tarafından ablukaya alınarak boğulmaya çalışıldığı bu hassas dönemde PKK’nin Haşti Şabi ve benzeri güçlerle karanlık ilişkilere girerek Kürdistan yönetimini zayıflatmaya çalışması sömürgecilere özgürleştirilmiş toprakları işgal etmesi için bir takım bahaneler yaratması kendisine Kürdüm veya yurtseverim diyen hiçbir siyasi oluşum veya şahıs tarafından kabul edilebilir bir tutum değildir. Kürdlerin mücadele birliğinin önüne büyük engel çıkaran PKK hareketinin Kuzey Kürdistan’da, Afrin’de, Serekani’de aldığı büyük yenilgilerden ders çıkararak mevcut yanlış siyasetini ve pratiğini sorgulayıp terk etmesi gerekirken peşmergeye saldırarak ve Rojava’daki Kürd birliğini engelleyerek genelde Kürd ve Kürdistani mücadeleye verdiği zararı ciddi bir biçimde düşünmelidir.
Ömrümüzün önemli bir kısmını Kürdlerin özgürlük mücadelesinde geçirmiş ve ölümün eşiğine gelmiş olan bizler PKK’nin sakat düşünce ve eylemlerini eleştirirken güneyde iktidar olan KDP, YNK ve diğer partilerin diğer eksiklerini görmüyor değiliz ve bizler Kürdün Kürde kurşun sıkmasını veya farklı görüşlerin birbirine düşman olmasını asla kabul etmiyoruz ve hayatımız boyunca Kürdlerin kendi aralarında barış ve kardeşlik içerişinde birlik olmanın her vesileyle isteyip bu doğrultuda üzerimize düşen fedakarlığı yapmış olduğumuzu beyan ediyoruz. Amacımız Kürdlerin kendi topraklarında özgür ve bağımsız bir yaşama kavuşmasıdır. Dolayısıyla sömürgeleştirilip köle durumuna getirilmiş olan halkımızın mücadele süreçlerinde halkımızla birlikte olmaktır.
Bu anlamda önemli olan Kürdleri affedilmez düşmanlar olarak bellemiş sömürgeci faşist güçlere karşı Kürdlerin asgari müştereklerde birlik ve dayanışmalarını sağlamak ve özgürlük mücadelesini zaferle taçlandırmak olmalıdır. Bu belirlemelerin ışığında ne Güney Kürdistan yöneticilerinin ne de peşmergeyi düşman gören PKK zihniyetinin Kürdistan’ı işgal altında tutan ve Kürd halkını yok etmeyi planlayan sömürgeci devletlerin oyun ve entrikalarına itibar etmemelerini temenni etmekteyiz. Şayet Kürdler bu kritik sürecin hassasiyetine uygun davranmaz ve Kürdlerin birliğini önceleyen bir siyaset geliştirmezlerse hiç kuşku yok ki kaybedenler KDP, PKK, YNK partileri değil bir bütünen 50 milyonluk Kürd halkı kaybedecek ve Dünya Milletler Tarihi’ne uzlaşamayan köleler olarak geçeceklerdir. Dolayısıyla Kürd halkı bu güne kadar yaptığı fedakârlıklar ve ödemiş olduğu ağır bedellere karşılık böylesi onursuz ve kimliksiz bir yaşamı asla hak etmedikleri gibi kabullenmeleri de mümkün değildir.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
10.06.2021 İST
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.