Kürd Ulusal Mücadelesini tüm olumsuz koşullara rağmen Şex Ahmed Barzani’den günümüze kadar yüz yılı aşkın bir süreden beri beş nesil boyunca savunup sahiplenen ve bu uğurda büyük mağduriyetler ve sürgünler yaşayıp binlerce şehit veren Barzani ailesi bugün de Sayın Mesud Barzani’nin önderliğinde atalarının başlatmış olduğu Kürd Halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini muazzam bir inanç ve inatla sürdürmektedir.
Emperyalist ülkelerin kendi yüz yıllık çıkarlarını hesaplayarak dört sömürgeci devlete peşkeş çektikleri Kürdistan topraklarını ve yok sayarak mağdur ettikleri Kürd Halkının yeniden var olma savaşımında Barzani ailesinin yüz yılı aşkın mücadelesini görmezlikten gelmek veya bu ailenin yaşadığı zorlukları, verdikleri binlerce şehidi yok saymak hiçbir vicdan ve insaf ölçüsüyle savunulup tarif edilemediği gibi kimsenin haddine de değildir.
1974/75 yıllarında yaşanan büyük yenilgi ve trajediden sonra 1991-93 Körfez savaşları sonrası ve 2003 yılında ABD’nin Irak’a müdahalesiyle oluşan elverişli koşulları tarihi bir fırsata dönüştüren Güneyli Güçlerin başındaki Mesud Barzani’nin bazen kahraman bir Peşmerge komutanı, bazen yüksek bir öngörüye sahip siyasetçi, bazen de uluslar arası diplomaside usta ve zeki bir diplomat becerisiyle Güney Kürdistan’daki mücadeleyi adım adım ve büyük bir sabır ve tevazuyla bağımsızlığa doğru taşıdığı bilinmektedir.
Bu mücadele süreçlerinde önüne çıkan veya Kürdlerin düşmanları tarafından çıkarılan tüm engelleri Kürdistani bir duruş ve inatla aşmayı siyaset tarzı olarak ortaya koyması Kürd ve Kürdistan düşmanlarını çılgına çevirdiği gibi siyasi rakiplerini de oldukça rahatsız etmektedir.
Dünyaya hâkim güçlerin ve bölgedeki sömürgeci devletlerin “tavşana kaç tazıya tut” misali Kürdistan’ın bağımsızlık mücadelesini engellemek üzere piyasaya sürdüğü IŞİD belasını Kürdlerin üzerine yönlendirdiği bir dönemde ve yine Kürdlerin Güneydeki mevcut kazanımlarını korumak üzere en fazla birliğe ihtiyaç duyulan önemli ve kritik bir süreçte ailesinin ve aşiretinin tüm fertlerini düşman cephelerine sürmüş olan Mesud Barzani ve KDP’ye sözde Kürdlük adına saldırılmasını haince bir davranış olarak değerlendirmekten başka bir izah tarzı bulunmamaktadır.
Ortadoğu cehenneminde Kürdlerin özgürlük mücadelesini uzun yıllardır sürdürmekte olan Barzani ailesinin böylesine karmaşık bir yapı içerisinde hiç hata yapmadan yüz yıl boyunca siyaset yapabilmesi ve özgürlük mücadelesini sürdürebilmesi elbette ki mümkün değildir. Ancak Barzani’lerin “cadı kazanı” gibi kaynayan böylesi bir coğrafyada Kürdlerin özgürlüğü uğruna uzun ve çetin geçen mücadele süreçlerinde Kürdler adına siyaset yapan diğer çevreler tarafından sorgulanması gereken tek şey ihanet boyutunun olup olmadığıdır. Bunun dışında her mücadelede olduğu gibi sürekli savaş hali ve aktif mücadele durumunda bir kısım yetmezliklerden, geri toplum özelliklerinden, bilgi ve iletişim eksikliğinden kaynaklanan bazı hataların yapılmış olması elbette ki olağan, anlaşılır ve affedilir olarak görülüp, algılanmalıdır.
Yaşadığımız süreçte başını PKK’nin çektiği, içinde YNK ve Goran’ın da bulunduğu yeminli KDP ve Barzani düşmanlarının acımasız ve insafsızca eleştiri ve saldırılarını yaparlarken önce kendi omurgasız, tutarsız ve bir yerler bağımlı siyaset tarzlarını sorgulamaları gerektiği gibi sürekli talimat almakta oldukları Tahran, Bağdat, Şam, Ankara, Moskova ve Pekin’le olan ilişkilerinden Kürdlerin lehine feragat etmeleri gerekmektedir.
Sonuç olarak KDP ve Barzanilere düşmanlık yapan güdümlü siyasi çevrelerin ve siyaset üretmekte muazzam bir kabızlık yaşayan Güneyli partilerin, Kemalist Sol bir anlayışla doğumu Ankara’da yaptırılan Baasçı diktatörler tarafından Şam’da büyütülen Tahran Mollalarının vahşetinin teminatı ve Moskova’nın Ortadoğu’daki büyük hesaplarına hizmet etmeyi siyaset ve görev bellemiş PKK ve PYD çevrelerinden hızla uzaklaşarak Barzani ve KDP’nin bağımsızlıkçı, milli ve tutarlı politikalarına destek vermeyi tarihsel ve kutsal bir görev olarak algılamaları gerekmektedir.
Aksi durum Barzani ve KDP’yi taşeronculara yedirme halidir ki bu durumun bir diğer aşaması tüm Kürd siyasi çevrelerinin çok hızlı bir biçimde ölüme gitmeleridir. Aslında KDP ve Barzani’lere düşmanlığın temelinde yatan gerçeklik Kürdistan’ın devletleşme yolundaki siyasetine yapılan düşmanlıktır.
Hazmedilmeyen - Sayın Mesud Barzani’nin Beyaz Saray’a Kürd milli giysileri olan Şal u Şapik ile giderek ziyaret gerçekleştirmesidir.
Hazmedilmeyen – Kürdlerin onurunu ve Kürdistan devletini temsil eden Ala Rengin’in Nemir Qazi Muhammed tarafından Molla Mustafa’ya emanet edilmesi ve bu emanetin Mesud Barzani tarafından onurla ve ısrarla sahiplenilmesidir.
Hazmedilmeyen - Ey Reqip marşının KDP ve Barzanilerin bulunduğu dağlarda, vadilerde, kentlerde ve tüm alanlarda yankılanmasıdır.
Hazmedilmeyen – siyasette kabızlık yaşayanların KDP ve Barzanilere ait başarı ve ulusal duruştan rahatsızlıklarıdır.
Hazmedilmeyen – KDP ve Barzanilerin sömürgeci düşmanlarına ödün vermeden bütün zorluk ve risklerine rağmen Kürdistan’ın bağımsızlığı konusundaki ısrarlı çizgisidir.
Saygılarımla
M. Hüseyin TAYSUN
15/07/2015 İSTANBUL
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.