Yahudi Jenosid'inin dün ve bugününe Kürd'lerin bakışı

1967 tarihinden önce ve sonrasında Filistin’liler kendilerine ait yüzbinlerce hektarlık toprakları Yahudi’lere yüklü paralar karşılığında sattıkları bilinen bir gerçekliktir. Ama bugün, sattıkları o toprakların Yahudi’ler tarafından zorla işgal edildiği yalanını sahte gözyaşları içerisinde dünyaya anlatmaları Filistin’lilerin çevirdiği tiyatronun en komik sahnelerinden biridir

Mustafa Balbal

23.07.2020, Per | 21:49

Yahudi Jenosid'inin dün ve bugününe Kürd'lerin bakışı
Makaleyi Paylaş

Tarihi kaynaklar ile kutsal kitap Tevrat ve Kuran’da; İsrailoğulları (Yahudi’ler) şimdiki Ürdün, Suriye ve ihtilaflı bölge olan Filistin’i de içine alan ve o dönem “Kenan” olarak anılan coğrafyada yaşamış köklü bir kavim olarak bilinir. Harran(Urfa)‘da dünyaya gelen Hz. İbrahim’in “İsrail” isimli torununa tapanlara “İsrailoğulları” dendi. Bazı rivayetlere göre, tüm çocuklarını ve akrabalarını Kürd’lerden evlendirmeye yemin eden ve Kürd olduğu iddia edilen Hz. İbrahim’i kendi ataları olarak kabul eden Yahudi’ler (İsrailoğulları) bu şekilde köklü tarihleriyle kutsal kitapların birçok sayfasını meşgul ederler. Daha çok karşılaştıkları katliam ve dramla söz edilirler. Milattan yaklaşık 1350 yıl önce Babil kralı tarafından yerlerinden sürülürler. Bir kısmı Med imparatorluğuna sığınırken, bir kısmı ise Mısır kralı acımasız Firavun tarafından asırlarca köleleştirilip katledilirler. Kutsal kitap Kuran’a göre, Yahudi’ler Fravu’nun zulmunden kaçarlarken kızıl deniz yarılır ve Musa peygamber tarafından kurtarılırlar. Onları öldürmeye çalışan Fravun ise, ordusuyla beraber kızıl denizde boğularak helak olur.(1,2,3,4,5) Yahudi’ler daha sonraki tarihlerde Romalı’ların kanlı saldırılarına maruz kalır. Egemen din ve kavimlerin kanlı baskınları sonucu, Allah tarafından kendilerine kıyamete kadar vaat edilen kutsal anavatanları olan Filistin topraklarından tamamen göç etmek zorunda bırakılırlar.(6-7) 18.yy’ın sonlarına doğru gelindiğinde ise, Yahudi’ler, yaşadıkları üçbin küsür yıllık katliamın, sürgünün ve sefaletin daha da korkunç olanını yaşadığı görülmektedir. 1881 yılında Rus çarı II.Aleksandr’ın öldürülmesi, Yahudi’lerin Rusya ve Polonya’da korkunç bir şekilde soykırıma uğramasına sebep oldu. Bu nedenle Yahudi’ler başta batı Avrupa ve Amerika olmak üzere dünyanın değişik bölgelerine dağılmak durumunda kaldılar. Yaşadıkları bu dramatik olaylar nedeniyle 1897 yılında Yahudi Theodor Herzl tarafından Siyon (Filistin) adında ulusal bir akım yaratıldı. O yıllarda Osmanlı’nın hâkimiyetindeki tarihi anavatanları olan Filistin’e yerleşmeye çalışan Yahudi’ler, Osmanlı’nın sert tepkisiyle karşılaşır. Osmanlı meclisindeki Arap mebuslar Yahudi’lerin Filistin’de toprak sahibi olmalarını engellemek için yaptıkları siyasi faaliyetlere Osmanlı hükümeti tam destek verir. Daha sonra, İngiliz hâkimiyetine giren Filistin topraklarına akın eden Yahudi’ler, zaman zaman İngiliz’lerin de siyasi komplolarına kurban giderler. Yahudi’ler, kutsal toprak saydıkları Filistin’e dönük akınları sırasında Irak, Mısır, Ürdün ve Suriye gibi birçok ırkçı Arap devletlerin ağır saldırıları ve katliamlarına maruz kalırlar. Yaklaşık yirmi yıl sonra Nazi iktidarı döneminde uğradıkları kitlesel soykırımın (6 milyon Yahudi katledildi) kanlı Kristal geceleri ise, Yahudi dramının son bulmadığını gösteriyordu. Tarihsel kıyamı kısaca özetlediğimizde, 19. yy’dan itibaren ise; başta Arap’lar, Rus’lar, batı Avrupalı’lar ve Osmanlı’nın uyguladığı baskılar bu dram zincirinin son halkasını fazlasıyla oluşturuyordu. Zekâsı yüksek olan Yahudi’ler, birçok alanda olduğu gibi ticaret alanında da oldukça başarı göstermiş bir halktır. Bu başarıları sayesinde, bulundukları ülkelerin siyasi ve iktisadi alanlarında kilit rol oynuyorlardı. Birçok halk, Yahudi’lerin bu başarısını kendileri için bir tehdit unsuru olarak gördüklerinden, Yahudi’lerin can ve malına kast etmeye yöneldikleri bilinmektedir. Söz konusu bu halklar ve özellikle de Arap’lar, haksız bir şekilde hala Yahudi ulusuna derinden kin ve nefret duyarak insan haklarını ciddi derecede ihlal etmeye devam etmektedir. Arap’ların bu konudaki sicilleri oldukça kabarık ve kirlidir. Bu bağlamda, ortadoğuyu cehenneme çeviren, ırkçı-Arap’çı antisemitist yapılar olan ve ABD ile AB tarafından terörist örgütler kategorisine alınan Hamas ile Hizbullah benzeri örgütler Yahudi halkını tamamen yeryüzünden silmek istemektedir. Buna rağmen İsrail, Filistin’i devlet olarak tanırken, Hamas ile Hizbullah örgütleri, İsrail devletini tanımamayı ısrarla sürdürüp İsrail’in yeryüzünden tamamen silinmesini istemektedir. Bu tutumları korkunç bir ırkçılıktan ibarettir. Irkçı Arap’lar ve güdümlerindeki terör örgütleri bu ırkçı tutumlarını Kürd’lere ve başka halkalara karşı sergilemekten de çekinmediler. Örneğin; diktatör Saddam Hüseyin, Enfal ve Halepçe’de olmak üzere, neredeyse yarım milyon Kürd’ü katletmişti. Diğer yandan, faşist Hafız Esat, Kürd’lere hiçbir insani hak tanımadan onları kimliksizleştirip kitlesel halde idam ederek kirli Arap ırkçılığını bir kez daha mazlum Kürd halkına karşı pratiğe geçiriyorlardı. Ortadoğunun orta merkezinde yıllardan beri katil IŞİD ve benzeri Arap çeteleri İslam adına hergün sayısızca masum insanı hunharca katletmektedir. İnsanların kafasını kör testereyle kesip insanların ciğerlerini söküp hayvan gibi yiyen ve minik bebekleri vahşice parçalayan bu katil çeteye karşı Arap’lar ile sözüm ona dünya sosyalistleri ile ümmetçi islamcılar neredeyse sessiz kalırken, Yahudi’lere karşı durmadan diş bileyleyip adeta salya akıtmaktalar. Arap devletleri tarafından, Yahudi halkına karşı geliştirilen gerici Arap ırkçılığı ve din şovenizmini Filistin meselesi üzerinden körüklenerek, islam dünyası ile sözde sosyalist cenahı Yahudi halkına karşı kışkırtıp Yahudi’leri soykırıma uğratmaya çalışılmaktadır.

Faşist Saddam Hüseyin’in iktidarında 350 bin Kürd enfalde katledilirken ve yine Halepçe’de binlerce Kürd zehirli gazlarla öldürülürken, Filistin eski devlet başkanı Yaser Arafat; yapılan bu katliam için bu Irak’ın içişleridir ve saygı duyuyoruz diyerek, Arap ırkçılığını ve katliamcılığını açık bir şekilde savunmuştu. Yine yakın dönemlerde Filistin Devlet başkanı Mahmut Abbas, Kürdistan’ın bağımsızlığı “bölge için vahim olur” nitelemesi yaparak bu topraklarda ancak Arap’lar yaşayabilir imasında bulunup ırkçılığını gizlemeye gerek duymamıştı. 350 bin Kürd’ün katledildiği Enfal’de, onbinlerce paramiliter Filistin’li katillerin para karşılığında faşist Baas rejimi saflarında Kürd’lere karşı katliama girişmişti. Filistin’li katil militanların esir aldıkları Kürd kadınlarını, kurdukları “kadınların şerefine” isimli zina odalarına kapatıp ahlaksızca kirletiyorlardı. Filistin’liler kendilerine yapılmasını istemedikleri bu insanlık dışı muameleyi, bizatihi kendileri Kürd halkına karşı çirkin bir şekilde uygulamaktan çekinmiyorlardı. Filistin’liler yaptıkları bunca ahlaksızlıktan ötürü, İsrail’in kendilerine saldırdığını ve zulme uğradıklarına dair zırvaları insanlık vicdanında ve Kürd kamuoyunda asla karşılık bulamayacaktır.

1967 tarihinden önce ve sonrasında Filistin’liler kendilerine ait yüzbinlerce hektarlık toprakları Yahudi’lere yüklü paralar karşılığında sattıkları bilinen bir gerçekliktir. Ama bugün, sattıkları o toprakların Yahudi’ler tarafından zorla işgal edildiği yalanını sahte gözyaşları içerisinde dünyaya anlatmaları Filistin’lilerin çevirdiği tiyatronun en komik sahnelerinden biridir. Diğer yandan, ortadoğu’nun antisemitist denkleminin hararetli kuyrukçularından sözde sosyalistler ile İslamcılar ise, koro şeklindeki bu komediye durmadan alkış tutmaktalar.

Özat olarak; Yahudi’ler tarafından bugüne değin hiçbir Kürd’e zerre kadar bir zarar verilmemiştir. Yine aynı şekilde, Kürd’ler de tarih boyunca Yahudi’lere zarar vermemiştir. Bugün, İsrail devleti Kürdistan’ın bağımsızlığını isteyen yegâne dost bir devlet olarak bilinir. Örneğin, İsrail cumhurbaşkanı Şimon Peres, ABD başkanı Barack Obama’ya Kürdistan’ın bağımsızlığının desteklenmesi gerektiğini ısrarla tavsiye etmekteydi. Bu bağlamda, tarihin hiçbir döneminde, Kürd’lerin Yahudi’lerden (İsrail) nefret edecek her hangi bir neden bulunmamaktadır ve olmamalıdır. Hatta Kürt olduğu kuvvetle varsayılan Hz. İbrahim’i kendi atası olarak gören Yahudi’ler ile Kürd’ler arasında tarihsel bir bağ olduğu da görülmektedir. Bu nedenle geçmişte olduğu gibi bu gün de Yahudi’ler ve Kürd’ler dost ve kardeş olabilecek kadar yakın durmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu kayda değer bir tablodur. 12 Eylül öncesi karmaşık siyasal süreçte, sol ulusal-milliyetçi kesimler ile milliyetçi-İslami akımlar, Kürd’leri İsrail’e karşı kışkırtma gayretine girdiler. Her ne kadar geçmişte bu antisemitist akımların söylemlerine az da olsa kulak asıldıysa da, 1980’den sonra, Kürt’ler bu oyunu boşa çıkartacak biçimde İsrail’le hiçbir sorunlarının olmadığını yüksek perdeden dile getirdiler. Bu bağlamda; antisemitist kesimin, İsrail-Kürd ilişkilerinde sorun yaşanmamasından son derece rahatsız oldukları bilinmektedir. Dolayısıyla günümüzde yaşanan İsrail ve Arap savaşının nedenlerini gerek bu gün, gerekse tarihin derin diplerinde aradığımızda, Kürd’lerin kardeş Yahudi halkına tepki duyabileceği herhangi bir neden bulunmamaktadır…

KAYNAKÇA

1-Araf suresi-136

2-Bakara suresi-50

3-Enfal suresi-54

4-İsra suresi-103

5-Şuara suresi-61

6- Maide suresi-21

7-Kutsal Yeşu Kitabı s.44 ve Kenan ülkesi bölümü

24/07/2020, Mustafa BALBAL

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
10103 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:46:00

Mustafa Balbal

Yazarın Önceki Yazıları

Ağrı İsyanında Öldürülen Şêx Tahar’ı 91 Yıl Sonra Hatırlamak! Bıruki Aşiretinden Temoçin Ailesinin Erivan’dan Meclis-i Mebusan’a ve TBMM’ye Uzanan Siyasi Öyküsü Ekolojist HDP Üç Maymunu Oynuyor Selahattin Demirtaş’ta Liderlik Vasfı Var mı? Kürd Tarihi ve Sosyolojisi Bazen Abartılıyor 1916- Kürd Soykırımı Kürdolog Halil Hayali Kimdir? Ramazan Davulculuğu Geleneksel Faşizmdir 140 Yıllık Mültecilikten Tetikçiliğe Çerkes’ler… Aşiret Derneklerinin Sakıncaları Ve Aşiret Sosyolojisi Şêx Faxri Bokarki’nin Direniş Öyküsü Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -8- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -7- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -6- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -5- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -4- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -3- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -2- Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin Sosyolojik Tarihsel Kronolojisi -1- HDP ile CHP’nin Muhataplık Paradoksu Atatürk Laik’miydi? Türkiye’de Kemalist Irkçılığın Sosyolojisi ve PKK Faktörü Yahudi-Arap Çatışması ve Kürd’ler Ermeni’ler Kimdir, Neden Toprak Sattılar? 1 MAYIS VE KALIN ENSELİLERİN İSTİSMARI Ermeni’ler Nekadar Kürd Öldürdü? Seyidxan ile Elican’ın İsyan Öyküsü ve İTC-Ermeni İşbirliği 2. bölüm Seyidxan ile Elican’ın İsyan öyküsü ve İTC-Ermeni İşbirliği Mele Mıstefa Barzani’ye saldırmak ahlâki değil Mahabad Kürd Cumhuriyeti gibi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni de Yıkmaya Çalışıyorlar Şeyh, Tarikat ve Kürd’ler ''Seyyid'' kimdir? Ve Kürd’ler… Bir Zamanlar Erivan Radyosu Kürd’lerin Devlet Olamayışının Faktörel Kronolojisi Ezidi Soykırımcısı IŞİD'in referans kodları 33 Kurşun Dengbêj Seyidxan’ê Boyağçi’nin Cenazesinde Görülen Vefasızlık HDP'nin Yürüyüşü ve Demokrasi Çıkmazı Feridun Yazar'ı Anmak ve Anlamak Ahlât Selçuklu Mezarlığı söylemi ütopik bir söylemdir Kızıl Kürdistan'da Ermenistan'ın Vahşet Anatomisi
x